Kanser Hastalarında Üremenin Korunması

Her yıl 45 yaş altında 100.000’den fazla kişi kanser tanısı almakta ve tüm kanserlerin yaklaşık %3’ü, 40 yaş altında üreme çağındaki genç bireylerde ve hatta çocukluk çağında ortaya çıkmaktadır. Genç kanser hastalarının sayısının artması ve kanser ilaçlarının tedavi edici etkileri yeni bir konuyu gündeme getirmiştir. Üremenin korunması. Kanser tedavisi ile sağ kalım oranları artış göstermekle birlikte kullanılan kemoterapi rejimleri ve radyoterapi tedavileri, gelecekte bu hastaların üreme fonksiyonlarını etkilemekte ve geri dönüşsüz hasara yol açabilmektedir.

Üreme Fonksiyonların Korunması İçin Hekimden Bilgi Almak Önemli

Hastanın kemoterapi ve/veya radyoterapi sırasındaki yaşı, kemoterapötik ajanın tipi, kemoterapi ya da radyoterapinin toplam dozu ve farklı kombine tedaviler üreme organlarında gelişebilecek hasarı belirleyen en önemli faktörlerdir. Bu tedaviler sonrası kadınlarda adet kanamasının durması ve menapoz gözlenebilir. Belirli süre sonra adet kanamaları tekrar başlasa bile DNA hasarına yol açtığı için düşük riskinde ve gebelikle ilgili problemlerde artış gözlenmektedir. Erkeklerde sperm üretimi kalıcı olarak hasar görebilir. Hastalar bu tedaviler sonrası sağlıklı olarak yaşamlarına devam etseler bile üreme fonksiyonunu kaybedebilir. Bu süreçle ilgili bilgi edinmek ilerde yaşanacak pişmanlıkların önüne geçecektir.

Kişiye Özel Seçenekler İle Üreme Fonksiyonlarının Korunması Mümkün

Kanser tanısı aldıktan sonra hastanın hızlı ve doğru karar verebilmesi için doğru, gerçekçi ve bilinçli yönlendirilmesi çok önemlidir. Hastanın bu konuyla ilgilenen birime yönlendirilmesinin hem hastanın yaşam kalitesini hem de sonradan yaşanabilecek pişmanlık katsayısını azalttığını göstermektedir. Ayrıca üremenin korunması için girişimde bulunan hastaların kendine güvenlerinin ve hastalıkla başa çıkma katsayılarının da artığı gösterilmiştir. Hastanın yaşı, evli ya da bekar olması ve tedavi zamanlamasına göre hastaya sunulacak seçenekler belirlenmelidir.

Bu seçenekler nelerdir?

Sperm Dondurma: Günümüzde erişkin ve ergen erkek kanser hastalarında üreme potansiyelini korumak için en etkin yol sperm dondurma yöntemidir. Meniden elde edilen spermler dondurularak saklanır. Sperm sayısının azlığı veya menide yeterli ve sağlıklı sperm bulunamaması halindeyse “TESE” yani testislerden ameliyat ile sperm elde edilerek dondurma işlemleri yapılabilir. Ergenlik çağı öncesi erkek çocuklarında sperm üretimi olmadığından sperm dondurma için materyal alınamamaktadır. Bu vakalarda henüz deneysel aşamada da olsa ileriye dönük tek seçenek olan testis dokusu dondurma uygulanabilmektedir.

Embriyo Dondurma: Evli çiftlerde ilk tercihtir. Canlı doğum başarısı yeni yöntemler ile taze embriyodan farklı değildir. Uygun bir protokol ile toplanan yumurtalardan elde edilen embriyolar dondurulur. Kısırlık tanısı alan diğer hastalarda olduğu gibi kadın yaşı oldukça önemlidir. İleri yaş faktörü olanlarda yumurta kalitesi azalacağından başarı düşecektir. Hastanın bu açıdan değerlendirilmesi ve doğru bilgilendirmesi önemlidir.

Yumurta Dondurma: Evli olmayan ya da embriyo dondurmaya uygun olmayan hastalarda önerilen bir yöntemdir. Başarı oranını etkileyen en önemli faktör yumurta dondurulurken hastanın kaç yaşında olduğu ve kaç yumurtasının dondurulduğudur. Çözülen yumurta sayısı ve dondurma yöntemine göre her yaş için canlı doğum oranları farklıdır. Hastalığın tedavisinin zamanlaması düşünülerek hızlı bir protokolle yeterli sayıda alınan yumurtalar dondurularak saklanır.

Yumurtalık Dokusu Dondurma: Özellikle bekar ergenlik dönemi öncesindeki ya da tedavisinin hemen başlaması gereken hastalarda ilk seçenektir. Yumurtalık doku dondurulması laparoskopi tekniği ile pratik olarak yapılabilen cerrahi bir yöntemdir.

Yumurtalıkların Yerlerinin Değiştirilmesi: Özellikle alt karın bölgesine uygulanacak radyasyon tedavisinden üreme organları korumak amacıyla kullanılır. Yumurtalık, radyasyon bölgesinden uzaklaştırılır ve tedavi sonrası tekrar yerine konur.

Bu seçenekler arasından uygun olanının değerlendirilip gerçekçi yaklaşımlarla hareket edilmesi ilerleyen yıllarda pişmanlık duygusunu önleyecektir. Unutmayalım ki kanser hastalığı erken teşhisle tedavi edilebilir bir hastalıktır.