Author Ezgi Er

Minik mucizeleri büyük bir sevgi ve tecrübe ile karşılayan değerli ebelerimizle Ebeler Haftası kapsamında keyifli bir etkinlik gerçekleştirdik. Tüm ebelerimize özverili çalışmalarından dolayı teşekkür ederiz.

21-28 Nisan Ebeler Haftası kutlu olsun! 💕

Read More

Yıllık olarak yapılan check up’lar çocuğunuzun sağlığını, büyümesini ve gelişmesini daha iyi anlamanızı sağlar. Öte yandan olası hastalıkların önüne erkenden geçme ve tedavi fırsatı sunar.

Check Up Nedir?

Check-up, düzenli aralıklarla yapılan sağlık muayenesi ve testlerinin bütünüdür. Amacı, kişinin genel sağlık durumunu değerlendirmek, potansiyel sağlık sorunlarını tespit etmek ve önleyici tedbirler almaktır. Check-up‘lar, genellikle kişinin yaşına, cinsiyetine, aile geçmişine ve sağlık durumuna bağlı olarak belirlenen belirli testlerden oluşur.

Çocuklar İçin Check Up Neden Önemlidir? Neleri Kapsar?

Çocuk check-up‘ları, çocuğun sağlığını izlemek ve gelişimini değerlendirmek için düzenli olarak yapılan muayene ve testlerdir. Çocuk check-up‘ları, olası sağlık sorunlarını erken teşhis etmek ve tedavi etmek için önemli bir fırsattır. Erken teşhis, birçok hastalığın etkilerini azaltabilir ve tedavi sürecini daha etkili hale getirebilir. Öte yandan Check-up‘lar, çocuğun büyüme ve gelişimini izlemek için önemlidir. Bu, kilo, boy, baş çevresi gibi ölçümlerin yanı sıra, fiziksel, zihinsel ve duygusal gelişimini değerlendirmeyi içerir. Bu izleme, potansiyel gelişimsel gecikmeleri veya sorunları erken fark etmeye yardımcı olabilir.

Çocuk check-up‘ları, çocuğun aşı takvimini izlemek ve gerekli aşıları zamanında almasını sağlamak için önemlidir. Aşılar, çocuğu birçok ciddi hastalığa karşı korur ve toplumda hastalıkların yayılmasını engeller. Ayrıca çocuk check-up‘ları, sağlıklı yaşam alışkanlıklarını teşvik etmek için bir fırsattır. Sağlık uzmanları, dengeli beslenme, düzenli egzersiz, uygun uyku alışkanlıkları ve güvenli davranışlar gibi konularda ebeveynlere ve çocuğa rehberlik edebilirler.

Check-up sırasında ebeveynler, çocuğun sağlığı, gelişimi ve bakımı hakkında bilgilendirilirler ve çocuklarının büyüme ve gelişimi hakkında bilgi sahibi olurlar. Çocuk check-up‘ları, ailedeki genetik hastalıkların ve sağlık risklerinin değerlendirilmesi için de bir fırsattır. Aile geçmişindeki belirli hastalıkların bilinmesi, çocuğun riskini belirlemede ve uygun önlemlerin alınmasında önemlidir.

Çocuk check up’ları sırasında;

  • Çocuğunuz tepeden tırnağa muayene edilir.
  • Check up dönemine uygun tahlil ve tetkikler yapılır.
  • Bağışıklık ve aşılanma durumu gözden geçirilir.
  • Beslenmesi gözden geçirilir.
  • Büyüme ve gelişmesi gözden geçirilir

Çocuklar İçin Ne Sıklıkla Check Up Yaptırılmalıdır?

Çocuklar doğumda, 1. ayında, 2. ayında, 4. ayında, 6. ayında, 9. ayında, 12. ayında, 15. ayında, 18. ayında ve 24. ayında muayene edilmelidir. Ayrıca 24 aylıktan sonra 7 yaşına kadar her yıl 1 defa check up yaptırılmalıdır. Daha sonra 17 yaşına kadar her 2 yılda bir defa check up yaptırılması uygundur.

Çocuk Check Up hakkında daha detaylı bilgi ve randevu almak için 444 86 82 iletişim numaramızdan bize ulaşabilirsiniz.

Read More

Alerji Aşısı Nedir?

Alerji aşısı, alerjik reaksiyonlara neden olan belirli alerjenlere karşı vücudun toleransını artırmak için kullanılan bir tedavi yöntemidir. Bu aşılar, alerjik hastalıkların semptomlarını hafifletmek veya kontrol altına almak için uzun vadeli bir çözüm sağlamak amacıyla uygulanır. Alerji aşısı genellikle alerjik rinit (saman nezlesi), alerjik astım ve arı veya eşekarısı zehri alerjileri gibi belirli alerjik durumlar için önerilir.

Alerji aşısı, hastanın alerjenlere maruz kaldığında vücudunun aşırı reaksiyonunu azaltarak çalışır. Aşının amacı, bağışıklık sisteminin alerjenlere karşı aşırı tepki vermesine neden olan immünolojik dengesizliği düzeltmektir. Alerji aşısı, belirli alerjenlerin çok düşük dozlarını içeren bir dizi enjeksiyonla verilir. Bu dozlar, zamanla artar ve vücudu alerjik tepkilere karşı daha az hassas hale getirmeyi amaçlar.

Alerji Aşısı Hangi Durumlarda Önerilir?

  • Alerji semptomları, ilaçlar veya diğer tedavilerle kontrol altına alınamadığında veya semptomları önlemek için sürekli ilaç kullanılması gerektiğinde, alerji aşısı önerilebilir.
  • Belirli alerjenlere sık maruz kalan kişiler, özellikle mesleklerinde veya yaşam alanlarında, alerji aşısı düşünebilirler.
  • Alerjik astımı olan kişiler, astım semptomlarını kontrol altına almak için alerji aşısını düşünebilirler.

Alerji aşı tedavisi alerji ve immünoloji uzmanı tarafından yönetilir. Aşının uygulanması, spesifik alerjenlere karşı testlerin yapılmasını ve bireysel tedavi planının oluşturulmasını içerir. Alerji aşısı, birkaç yıl boyunca düzenli olarak verilir ve uzun vadeli bir tedavi planı gerektirir.

Alerji aşısı, semptomları kontrol altına almak ve yaşam kalitesini artırmak için etkili bir tedavi seçeneği olabilir. Ancak, her hasta için uygun olmayabilir ve yan etkileri veya riskleri olabilir. Bu nedenle, alerji aşısı hakkında karar verirken muhakkak alerji ve immünoloji uzmanına danışılmalıdır.

Alerji Aşısı İçin En Uygun Zaman Nedir?

Alerji aşısı için en uygun zaman, semptomların en az olduğu dönemdir ve genellikle alerjik reaksiyonların en fazla olduğu mevsimden önce başlanır. Bununla birlikte, alerji aşısı için belirli bir zaman çizelgesi, alerjinin tipine, şiddetine ve bireyin yaşam tarzına bağlı olarak değişebilir. İdeal olarak, alerji aşısı için en uygun zamanı belirlemek için bir alerji ve immünoloji uzmanı ile görüşmek önemlidir. Ancak genel olarak, aşağıdaki durumlar göz önünde bulundurulabilir:

Alerji Sezonunun Öncesinde Başlamak: Alerji aşısı genellikle alerjen mevsimi öncesinde başlatılır. Örneğin, polen alerjisi olan biri için alerjen sezonu öncesi, polen miktarı artmadan önce aşının başlaması daha uygundur. Bu, aşının etkisinin sezon başlamadan önce gelişmesine ve semptomların azaltılmasına yardımcı olabilir.

Alerji Semptomlarının En Düşük Olduğu Dönem: Semptomlarının en düşük olduğu zamanda alerji aşısına başlamak, aşının etkisinin daha belirgin olmasına yardımcı olabilir. Bu genellikle semptomların mevsimsel olarak azaldığı veya stabil olduğu bir dönem olabilir.

Çocuklar İçin: Çocuklar için alerji aşısına başlama zamanı, çocuğun gelişim durumuna, alerji semptomlarına ve yaşadığı çevresel faktörlere bağlı olabilir. Ayrıca, çocuğun okul dönemi veya tatil zamanları gibi uygun bir zaman diliminde alerji aşısına başlanabilir.

Kronik Semptomları Olanlar İçin: Kronik alerji semptomları olan kişilerde, semptomlarının en düşük olduğu dönemlerde alerji aşısına başlamak faydalı olabilir. Bu, semptomların kontrol altına alınmasına ve aşının etkisinin daha iyi hissedilmesine yardımcı olabilir.

Alerji aşısı için en uygun zaman, bireyin özel durumuna ve alerjinin türüne bağlı olarak değişebilir. Bu nedenle, alerji semptomlarından rahatsız olan biri alerji aşısını düşünüyorsa, bir alerji ve immünoloji uzmanıyla görüşmek önemlidir. Uzman, en uygun zamanı belirlemek ve bireysel tedavi planını oluşturmak için kişinin durumunu değerlendirecektir.

Alerji aşısı hakkında detaylı bilgi almak ve Alerji ve İmmünoloji Uzmanı ile randevu oluşturmak için 444 86 82 iletişim hattımızdan bize ulaşabilirsiniz.

Read More

Adet Düzensizliği Nedir?

Adet düzensizliği, bir kadının adet döngüsünün normalden sapması durumunu ifade eder. Normal bir adet döngüsü genellikle 21 ila 35 gün arasında sürer ve her ay düzenli olarak tekrarlanır. Ancak, bir kadının adet döngüsü bazı durumlarda düzensiz olabilir.

Adet düzensizliği, altta yatan bir sağlık sorununun belirtisi olabilir veya sadece geçici bir durum olabilir. Ancak, düzenli olmayan adetler ciddi bir sorunun işareti olabilir, bu nedenle adet düzensizliği yaşayan bir kadının bir Kadın Hastalıkları uzmanına danışması önemlidir.

Adet Düzensizliği Nedenleri

  • Hormonal Değişiklikler: Hormonal dengesizlikler, adet döngüsünü etkileyen en yaygın nedenlerden biridir. Özellikle östrojen ve progesteron hormonlarının dengesizliği adet düzensizliğine neden olabilir. Hormonal değişiklikler ergenlik, menopoz veya tiroid sorunları gibi durumlarla ilişkili olabilir.
  • Polikistik Over Sendromu (PCOS): PCOS, yumurtalıklarda hormonal dengesizliklere ve kist oluşumuna neden olan bir durumdur. PCOS, adet düzensizliği, anovulasyon (yumurtlama eksikliği) ve infertilite (kısırlık) gibi belirtilere yol açabilir.
  • Tiroid Sorunları: Tiroid bezinin düzgün çalışmaması, adet döngüsünü etkileyebilir. Hem hipotiroidizm (tiroid bezinin az çalışması) hem de hipertiroidizm (tiroid bezinin aşırı aktif olması), adet düzensizliği riskini artırabilir.
  • Stres ve Duygusal Faktörler: Yüksek düzeyde stres, duygusal sıkıntılar ve zorlayıcı yaşam olayları adet düzensizliğine neden olabilir. Stres hormonlarının düzeyi, hormonal dengesizliklere yol açabilir ve adet döngüsünü etkileyebilir.
  • Ani Kilo Değişiklikleri ve Beslenme Alışkanlıkları: Ani kilo kaybı veya kilo alımı, adet döngüsünü etkileyebilir. Ayrıca, düzensiz veya dengesiz bir beslenme düzeni de hormonal dengesizliklere neden olabilir ve adet düzensizliğine yol açabilir.
  • Obezite veya Aşırı Egzersiz: Obezite veya aşırı egzersiz, hormonal dengesizliklere yol açabilir ve adet düzensizliğine neden olabilir.
  • Sağlık Sorunları ve İlaçlar: Bazı sağlık sorunları (örneğin, diyabet, polipler, fibroidler) ve kullanılan bazı ilaçlar (örneğin, antidepresanlar, kemoterapi ilaçları) adet düzensizliğine yol açabilir.
  • Gebelik veya Emzirme: Gebelik veya emzirme dönemleri, hormonal değişiklikler nedeniyle adet düzensizliğine yol açabilir.

Bu faktörler, adet düzensizliğine yol açabilen yaygın nedenler arasındadır. Ancak, adet düzensizliği birçok farklı nedenden kaynaklanabilir ve her kadının durumu farklıdır.

Adet Düzensizliği Belirtileri

Adet düzensizliği, adet döngüsünün normalden sapması sonucunda ortaya çıkar ve çeşitli belirtilerle kendini gösterebilir.

  • Adetlerin normal döngüsünden sapması, adet düzensizliğinin en belirgin belirtisidir. Bu, adetlerin gecikmesi, ara kanamaların olması, normalden daha az veya daha fazla kanama, ya da normalden daha uzun veya daha kısa süren adet dönemleri şeklinde olabilir.
  • Amenore, adet kanamasının tamamen durmasıdır. Oligomenore ise adet döngüsünün uzun aralıklarla tekrarlanmasıdır. Bu durumlar da adet düzensizliğinin belirtileri arasındadır.
  • Adet düzensizliği sırasında, karın ve bel bölgelerinde ağrılar yaşanabilir. Bu ağrılar genellikle adet öncesi sendromu (PMS) veya adet sırasında ortaya çıkabilir.
  • Hormonal değişiklikler ve kan kaybı, adet düzensizliği sırasında yorgunluk ve halsizliğe neden olabilir.
  • Adet döngüsündeki değişiklikler, baş ağrısı ve migren gibi baş ağrılarına neden olabilir.
  • Hormonal değişiklikler, adet düzensizliği sırasında ruhsal olarak da etkileyebilir. Bu durumda duygusal dalgalanmalar, irritabilite, depresyon veya anksiyete gibi belirtiler ortaya çıkabilir.
  • Hormonal değişiklikler, adet düzensizliği sırasında vücutta su tutulmasına neden olabilir. Bu durumda ödem, şişkinlik ve kilo değişiklikleri gözlemlenebilir.
  • Adet düzensizliği, ciltte yağlanma, sivilceler veya diğer cilt sorunlarının ortaya çıkmasına neden olabilir.

Bu belirtiler, adet düzensizliği yaşayan bir kişide ortaya çıkabilir. Ancak, her kadının durumu farklı olabilir ve belirtiler değişiklik gösterebilir.

Adet Düzensizliği Tedavisi

Adet düzensizliği tedavisi, altta yatan nedenlere ve semptomların ciddiyetine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Hormonal dengesizliklerden kaynaklanan adet düzensizliklerinin tedavisinde sıkça kullanılan bir yöntem doğum kontrol haplarıdır. Doğum kontrol hapları, östrojen ve progesteron hormonlarını düzenleyerek adet döngüsünü stabilize edebilir. Ayrıca, düzenli adet kanamalarını sağlar. Hekimin uygun görmesi halinde ise diğer hormonal ilaçlar da adet düzensizliğinin tedavisinde kullanılabilir. Örneğin, medroksiprogesteron asetat gibi progesteron içeren ilaçlar, adet düzensizliğini düzeltebilir.

Menopoz sonrası dönemde adet düzensizliği yaşayan kadınlar için hormonal replasman tedavisi kullanılabilir. Bu tedavi, östrojen ve progesteron hormonlarını dengelemek için kullanılır.

Sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek, adet düzensizliğini iyileştirebilir. Dengeli beslenme, düzenli egzersiz yapma, stresten kaçınma ve yeterli uyku almak gibi yaşam tarzı değişiklikleri adet döngüsünü düzenleyebilir.

Aşırı kilolu veya obez olan kadınlar arasında adet düzensizliği daha yaygındır. Kilo verme, hormonal dengesizlikleri düzeltebilir ve adet döngüsünü normalize edebilir.

Nadir durumlarda, adet düzensizliğinin altında yatan anatomik sorunlar veya tümörler varsa cerrahi müdahale gerekebilir. Örneğin, rahim içi poliplerin veya fibroidlerin çıkarılması için cerrahi yapılabilir.

Adet düzensizliğinin tedavisi, altta yatan nedenlere ve semptomların şiddetine bağlı olarak değişir. Bu nedenle, adet düzensizliği yaşayan bir kişinin Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanına danışması önemlidir.

Adet düzensizliği ile ilgili Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanlarımıza danışmak için 444 86 82 iletişim hattımızdan bize ulaşabilirsiniz.

Read More

Medova ailesi olarak bayramlarda bir arada olmanın değerini biliyor ve yaşatıyoruz. Başhekimimiz Uzm. Dr. F. Mine Karaman önderliğinde Medova geleneğimiz olan bayramlaşma buluşmamızı gerçekleştirdik.🍬

Sağlıkla ve mutlulukla nice bayramlara!

Read More

Epilepsi (Sara) Nedir?

Epilepsi, beyin hücrelerinin anormal elektriksel aktivitesi sonucu tekrarlayan nöbetlerle karakterize bir nörolojik hastalıktır. Bu anormal elektriksel aktivite, beyin hücrelerinin normal iletişimini bozar ve nöbet adı verilen ve kişiden kişiye farklılık gösteren bir dizi semptomu tetikleyebilir.

Epilepsi Belirtileri Nelerdir?

Epilepsi yani sara hastalığının en belirgin belirtisi tekrarlayan nöbetlerdir. Nöbetler, beyin fonksiyonlarında ani ve geçici bir değişikliğe neden olan anormal elektriksel aktivitenin bir sonucudur. Nöbet tipleri farklı olabilir, bazıları nesneleri büyük ya da küçük görme, flaş ışıkları gibi olmayan görsel algı, nesneleri algılamada zorlanma gibi görme algısında bozukluğu şeklinde görsel, bazıları vücudun bir yarısında veya bir bölgesinde hissiyat bozukluğu, halüsinasyon, baş dönmesi – denge bozukluğu, uyuşma şeklinde duyusal veya vücutta ani kas sertleşmesi veya titreme şeklinde motor semptomlar şeklinde olabilir.

Bazı nöbetlerde, bireyin çevresine tepki vermemesiyle veya şuurunun bulanıklaşması şeklinde bilinç kaybı eşlik ederken (büyük nöbet – jeneralize nöbet) , bazı nöbetlerde bilinç kaybı olmaz( küçük nöbet – fokal nöbet).  Bazen de sessizleşme, kendine zarar verme veya tuhaf davranışlar şeklinde semptomlarda görülebilir

Epilepsi nöbetleri genellikle şu şekillerde ortaya çıkabilir:

Jeneralize ( büyük) Nöbetler: Beynin tamamını etkileyen anormal elektriksel aktivite sonucu ortaya çıkan nöbetlerdir. Bu nöbetlerde, bilinç kaybı, kas gerginliğinde artma veya azalma, ani kas kasılmaları, çırpınma- sıçrama şeklinde düzensiz hareketler, sıklıkla yaralanmalar olabilir.

Fokal(Küçük) Nöbetler: Beynin belirli bir bölgesinde oluşan anormal elektriksel aktivite ile oluşan nöbetlerdir. Kişi bu nöbetler sırasında genellikle çevresine tepki verebilir, çevresinde olup biteni algılayabilir. Vücudun bir bölgesi veya bir yarısında anormal hissiyat veya kas kasılması – çırpınma (örneğin göz çevresinde, dudak çevresinde seğirme, elde veya ayakta atma vb. gibi) gibi istemsiz hareketler olabilir.

Fokal nöbetlerin jeneralize hale gelmesi: Başlangıçta sınırlı bir bölgede başlayan nöbetlerin daha sonra tüm beyne yayılmasıyla karakterizedir. Bu nöbetler, kısmi nöbetlerin genellikle daha yaygın semptomlarla birleştiği durumlarda ortaya çıkar.

Epilepsi Tanısı Nasıl Konur?

Epilepsi tanısı, genellikle nöbet geçiren kişinin belirtilerinin dikkatlice incelenmesi ve tıbbi bir değerlendirme ile konulur. Bu değerlendirme sırasında, nöbetlerin sıklığı, şiddeti, semptomları ve olası tetikleyicileri değerlendirilir.

Hastanın nöbetinin tarif edilmesi veya kameraya kaydı nöbetin tipini ve tanısını koymayı kolaylaştırır.

Ayrıca, kan testleri, beyin dalgalarının aktivitesini gösteren EEG (elektroensefalografi), manyetik rezonans görüntüleme (MRI) gibi görüntüleme testleri de kullanılabilir.

Epilepsi Tedavisi

  • Epilepsi genellikle antiepileptik ilaçlarla tedavi edilir. Bu ilaçlar, nöbetleri kontrol altında tutmaya ve tekrarlamasını önlemeye yardımcı olur.
  • Ketojenik Diyet: Özellikle çocuklarda sık kullanılan bir alternatif tedavi yöntemidir. Yüksek yağ, düşük karbonhidrat ve yeterli protein içeren bir diyettir.
  • İlaçlarla kontrol edilemeyen veya ilaçların ciddi yan etkileri olan durumlarda, cerrahi müdahale bir seçenek olabilir. Epileptik odakların çıkarılması veya beyin implantları gibi cerrahi prosedürler düşünülebilir.
  • Vagus Sinir Stimülasyonu (VNS): Vagus sinirine implant edilen bir cihaz, düzenli olarak elektrik sinyalleri göndererek nöbetlerin sıklığını azaltabilir.
  • Ayrıca hastaların uzun süre parlak ışıkta kalmaması, uyku düzensizliği, beslenme düzensizliği, aşırı stres, ateşli hastalık gibi durumların yönetiminin yapılması tedaviyi daha olumlu etkiler.

Biofeedback, nörofeedback ve stres yönetimi gibi alternatif terapi seçenekleri de bazı vakalarda faydalı olabilir. Epilepsi tedavisi, bireye özgü olarak planlanmalı ve bir nöroloji uzmanı tarafından yönlendirilmelidir. Her hasta farklı olduğu için, en uygun tedavi seçenekleri ve yaklaşımları kişiselleştirilmelidir.

Epilepsi Hastalığı Olanlar Hangi Meslekleri Yapamaz?

Epilepsi, bireyin meslek seçimi üzerinde bazı sınırlamalar getirebilir ancak bu sınırlamalar her zaman net değildir ve bireyin durumuna, nöbetlerin kontrol altında olup olmadığına ve mesleğin gereksinimlerine bağlı olarak değişebilir. Bazı mesleklerdeki riskler nedeniyle, epilepsi hastalığı olan bireylerin belirli meslekleri yapmalarına kısıtlamalar getirilebilir. Epilepsi hastaları pilotluk, dalgıçlık, cerrahlık, kesici ve delici makinelerle çalışan meslekler, yüksekte çalışmayı gerektiren meslekler, dağcılık, araç sürücülüğü, itfaiyecilik ve silah kullanmayı gerektiren polislik ve askerlik gibi meslekleri yapamaz. Ayrıca epilepsi hastalarının iş yerlerine hastalıkla ilgili durumlarını bildirmeleri gerekir. Bireyin epilepsi tedavisi ve nöbetlerin kontrol altında olması, meslek seçiminde önemli bir faktördür. Her durum, bireysel olarak değerlendirilmelidir.

 

Epilepsi Hastaları Ehliyet Alabilir mi?

Epilepsi, nöbetlerin aniden ve beklenmedik şekilde ortaya çıkma potansiyeli nedeniyle sürüş güvenliğini etkileyebilir. Sürücülerin bir araç kullanırken nöbet geçirme riski, kendileri ve diğer sürücüler için ciddi tehlike oluşturabilir. Bu nedenle, sürüş ve epilepsi arasındaki ilişki dikkatlice ele alınmalıdır. Her epilepsi vakası farklıdır ve bireysel olarak ele alınmalıdır. Bir kişinin sürüş yeteneği, nöbetlerin sıklığı ve ciddiyeti, tedaviye verdiği yanıt ve diğer faktörler göz önüne alınarak değerlendirilmelidir. Sürücüler, kendi sağlık durumları ve sürüş becerileri hakkında dürüst olmalı ve ehliyet alma süreçleri nöroloji uzmanları ile birlikte yönetilmelidir.

Ülkemizde epilepsi hastalarının ehliyet almaları mümkündür ancak bu süreçler nöroloji uzmanlarının görüş ve değerlendirmeleri ile sürdürülmektedir.

30 Eylül 2021 Tarihli ve 31614 Sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan Sürücü Adayları ve Sürücülerde Aranacak Sağlık Şartları ile Muayenelerine Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik kapsamınca;

“1) Şuur kaybının olduğu, şuur kaybının olmadığı, uyarılmış veya uyarılmamış epilepsi nöbeti geçiren hastalar, altı aylık periyodlarla nöroloji muayenesi yaptırdıklarını, üç yıl boyunca, ilaçsız veya en fazla iki antiepileptik ilaç kullanır halde iken nöbet geçirmediklerini belgelemeleri hâlinde durumları nöroloji sağlık kurulunda değerlendirilir.”

“3) İlk veya tek uyarılmamış epilepsi nöbeti geçiren kişilerin altı aylık periyodlarla nöroloji muayenesi yaptırdıklarını, iki yıl boyunca nöbet geçirmediklerini ve antiepileptik ilaçları kullanmadıklarını belgelemeleri hâlinde durumları nöroloji sağlık kurulunda değerlendirilebilir.”

Read More