Monthly Archives Mart 2022

Kolposkopi Kimlere Yapılır?

Kolposkopi, çıplak gözle net olarak gözlenemeyen küçük patolojilerin ve kanser öncüsü lezyonların net olarak incelenebilmesine olanak sağlar. Kadın ve Doğum Uzmanları tarafından Smear testi sonucunda anormal hücrelerin varlığında; nedenini ortaya koymak için kolposkopi yapılabilir.

Problemli smear sonuçları nelerdir? , ASC-H, LSIL, HSIL

HPV 16,18 pozitifliği,  smear sonuçları ASC-H, LSIL, HSIL olanlar ve HPV diğer tip pozitifliği yanısıra smear problemi olan kadınlara kolposkopi yapılmalıdır.

Jinekolojik muayene sırasında anormal bir durum gözlendiğinde kolposkopik inceleme eşliğinde biyopsi yapılabilir.

Smear testi toplum taramaları için uygun bir testtir, ekonomiktir ve herhangi bir sağlık personeli tarafından kolaylıkla uygulanabilir.

Smear testi ve HPV testi; bir tarama testidir. Smear testi serviks kanseri (rahim ağzı kanseri ) ve kanser öncüsü lezyonların tanısında halen kullanılan en ucuz ve etkili tarama testidir. Smear testi bir tarama testidir, tanı testi değildir. Smear testi anormal çıkan hastaların kesin tanısı için kolposkop eşliğinde rahim ağzından biyopsi alınması gerekmektedir (Altın standart). Gebelikte de gerekli durumlarda kolposkopi yapılmaktadır.

Read More

Kolposkopi Nedir?

Kolposkopi; rahim ağzı, vajen ve vulvanın bir ışıklı mikroskobik alet yardımıyla 6-40 kat kadar büyütme yapılarak yakından inceleme işlemidir. Bu işlemin yapıldığı aletin adına da kolposkop denilir.

Kolposkopi Nasıl Yapılır?

Kolposkopi işlemi ağrısız bir işlem olduğundan hastaların genel anestezi ile uyutulmasına gerek kalmamaktadır.

Eğer kolposkopinin ardından biyopsi örneği alınırsa hafif kasık ağrısı veya kramp hissedilmesi olabilir. Kolposkopiden 24 saat önce vajinal ilaçlar veya vajinal tampon uygulanmamalıdır, cinsel ilişkide bulunulmamalıdır.

Kolposkopi sonrası 2-3 gün kadar lekelenme tarzı kanama veya koyu renkli vajinal akıntı gelmesi beklenen bir durumdur. İşlem sonrası en az 1 hafta cinsel ilişkide bulunulmamalı ve vajinal tampon kullanılmamalıdır.

Alınan biyopsilerin patolojik inceleme sonucunda CIN-2 veya CIN-3 şeklinde anormal bulgular çıkan hastalar; konizasyon ve ya LEEP adı verilen operasyonlarla tedavi edilebileceği gibi, sonucu normal ve CIN-1 olan hastalar ise smear ve HPV testleri ile periyodik olarak takip edilirler. Yine kolposkopik biyopsi sonucu rahim ağzı kanseri olarak çıkan hastalar yaş ve çocuk arzularına göre uygun olan cerrahi girişim ile sağlığına kavuşmaktadır. Kolposkopi eğitim ve modern cihaz gerektiren bir işlem olup hastanemiz Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi polikliniğince bu hizmetimiz sürekli mevcuttur.

Read More

Ozon Tedavisi

Uygun dozlarda ve tekrarlı şekilde uygulanan vücudun savunma sistemlerini aktive edip güçlendirmekte ve direncini arttırmaktadır. Böylece vücutta mikro-organizmalara ve birçok hastalığa karşı bağışıklık sistemini düzenlemekte ve tedaviye katkıda bulunmaktadır

Özellikle son dönemlerde rutin yöntemlere yardımcı olarak sıkça tercih edilir hale gelen ozon tedavisi, oksijenin triatomik ve kararsız bir formu olan ozon kullanılarak uygulanır. Tedavide kullanılan ozon gazı, tıbbi ozon jeneratörlerinde saf oksijenden üretilmekle beraber bu üretilen ozon, daima oksijen ile karışım halindedir. Aynı zamanda ‘’oksijen terapisi’’ veya ‘’ozon terapisi’’ olarak da nitelendirilen ozon tedavisi, deri hastalıklarından enfeksiyona kadar birçok durum ve hastalığın tedavisinde, doktorların tavsiyeleri doğrultusunda etkili bir rol oynayabilmektedir.

Ozon Tedavisinin Faydaları Nelerdir?

  • Bağışıklık sistemini düzenleyip güçlendirerek enfeksiyonlara karşı vücut direncini artırır.
  • Kaslarda biriken toksini giderme özelliğiyle kaslarda gevşemeye yol açar; bu sayede gevşeyen kaslar yumuşar ve esneklik artar.
  • Eklem ağrılarını ve kas rahatsızlıklarını iyileştirir.
  • Beyin fonksiyonlarını ve hafızayı kuvvetlendirir.
  • Halsizlik, isteksizlik, uykusuzluk, enerji azlığı, odaklanma güçlüğü, kronik yorgunluk, yaygın kas ağrıları, depresyon, anksiyete, panik atak gibi belirtilerin ortadan kalkmasına yardımcı olur.
  • Yüksek kan şekerini düşürür.
  • Yüksek yağları (kolesterol, trigliserid) düşürür.
  • Deri kan dolaşımını artırarak cildin; yeni, sıkı ve pürüzsüz bir görünüme kavuşmasını sağlar.
  • Hücre ve dokulara giden kan dolaşımını artırır.
  • Kan ve lenf sistemini temizler.
  • Hormon ve enzim sistemini normale çevirir.
Read More

Göz Kuruluğu

İnsanlar sağlıklarına her ne kadar dikkat ediyorsa, göz sağlığına da bir o kadar dikkat etmelidirler. Göz muayeneleri aksatılmamalı ve göz sağlığını koruyacak tedbirler alınmalıdır. Unutmayın ki göz sağlığı ve görme yetisi kalitesi, yaşam kalitesini yükseltir.

Göz Kuruluğu Nedir?

Göz kuruluğu, gözyaşının yetersizliği durumudur. Gözyaşı bezlerinden gelen sıvılarda azalma olması gözyaşı zarını etkiler. Göz kuruluğu tanısı konulan hastalarda ya yeterli miktarda gözyaşı salgısı yoktur ya da gözyaşında kalite bozukluğu vardır. Bu nedenle gözyaşı, göz sağlığımız için oldukça önemlidir.

Yaş ilerledikçe görülen romatolojik hastalıklar, tiroit bezi bozukluğu, akne, depresyon ve tansiyon ilaçları gibi birçok etken göz kuruluğunu tetikler.

Gözü ıslak tutan ve koruyan tabaka, eksik ya da düzensiz çalıştığında da göz kuruluğu meydana gelir. Bu tabaka gözü hem mikroorganizmalardan hem de dış etkenlerden korur. Bu tabakada ortaya çıkan sorunlar göz kuruluğuna yol açar.

Göz Kuruluğu Belirtileri Nelerdir?

  • Çoğu hastada benzer görülen göz kuruluğu belirtileri;
  • Gözlerde yanma, batma, kaşıntı
  • Gözlerde yabancı bir madde varmış hissi
  • Okuma sırasında gözlerin çabuk yorulması
  • Duman ve rüzgara karşı hassasiyet
  • Kontakt lens kullanmada güçlük çekmek
  • Uyanıldığında gözleri zor açmak
  • Bulanık görme ve gözleri yorgun hissetme, sürekli gözleri kapatma isteği
  • Gece araç kullanmada zorlanma
  • Gözlerde kızarıklık
  • En Çok Kimlerde Görülür?

Her yaş grubunda ve hem erkeklerde hem de kadınlarda görülebilen göz kuruluğu, neden bu kadar yaygın hiç düşündünüz mü? Hormonal dengelerin bozulmasıyla kadınlarda menopoz dönemi sonrasında, vücutta ve gözde sıvı salgılayan bezlerin azalmasıyla kuru göz şikayetleri başlar.

Ofis Çalışanlarında Göz Kuruluğu

Özellikle ofis çalışanlarının dikkat etmesi gereken bir konu olan göz kuruluğu, bilgisayar ekranına uzun süre bakmaktan dolayı insanların göz kırpma yetisinin zayıflamasıyla daha sık görülür. Göz kırpma sıklığı azaldığında gözde bulunan gözyaşları buharlaşır. Ofis çalışanlarında ve sürekli bilgisayara bakan insanlar gözlerini 10-15 saniye hiç kırpmadan açık tuttukları gözlemlenmiştir. Normalde ise insanlar 3 saniyede bir gözlerini kırpar. Yani, sürekli bilgisayara bakan insanların, hem gözlerini daha uzun süre açık tutmaları hem de klimalı ve kuru ortamlarda bulunmaları nedeniyle gözyaşı buharlaşma süresi hızlanır. Bu sebeple de buharlaşmaya bağlı kuruluk ortaya çıkar.

Göz Kuruluğunu Önlemek için Ne Yapmalı?

Masa başı çalışanların göz sağlığı için bilgisayara bakma sürelerini azaltıp, sürekli ara vermeleri gerekmektedir. Birçok profesyonel, bir ara verme metodu olarak 20-20-20 kuralını tavsiye etmektedir. Bu kural, ekranın önünde çalıştığınız her 20 dakikada bir, 20 saniye boyunca 20 fit (6 metre) uzağa bakmanız gerektiğini belirtir.

Göz Kuruluğuna İyi Gelen Vitamin ve Mineraller Nelerdir?

Gözyaşı azalması ve göz kuruluğu birçok sebepten ortaya çıkabilir. Fakat A Vitamini eksikliğinin göz kuruluğu yaptığı gözden kaçmaktadır. A vitamini eksikliğinin; gece körlüğü, gözyaşının azalması ve kuru göz, göz kornea tabakasında yaralar gibi birçok etkisi olabilir.

Bunun yanında, göz sağlığına ve göz kuruluğuna iyi gelen besinleri tüketmemizde fayda vardır. Bu besinlerden birkaçı; havuç, portakal suyu, kavundur. Fakat bizler günde minimum 5 porsiyon meyve ve sebze yiyemediğimizden göz sağlığınız için ek bir takviye almayı düşünebilirsiniz. A vitamini, E vitamini, B2 vitamini, C vitamini, Çinko, Bakır, Omega-3 ve Lutein Esterleri göz sağlığınızı korumada önemli rol oynayan vitamin, mineral ve özel besinlerdir.

Göz kuruluğunun birçok sebebi olabilir. Gözün nemlenmesini sağlayan goblet hücrelerinin az olması göz kuruluğuna neden olan sebeplerden biridir. Göz kuruluğu durumunda hemen bir doktora danışmanızı ve tedaviye başlamanızı tavsiye ederiz.

Read More

Tansiyon Yüksekliğine Yol Açabilen Faktörler

Yüksek tansiyon tüm dünyada ve ülkemizde en yaygın kronik hastalıklardan biridir. Ülkemizde her 4 ölümden biri yüksek tansiyona bağlıdır ve yüksek tansiyon dünyada önlenebilir ölüm nedenleri içerisinde bir numaralı risk faktörüdür.

Tansiyon atar damarlarımız içerisinde dolaşan kanın damar duvarına yaptığı basınçtır. Bunun normal değeri 120/80 mmhg dir. Bu değer 140/90 mmhg veya daha üzerinde seyretmesi haline yüksek tansiyon diyoruz.

Türkiye de yüksek tansiyon sıklığı oldukça yüksektir. Her üç kişiden biri yüksek tansiyon hastasıdır. Ve bu kişilerin %40 ı durumun farkında değildir.

Tansiyon Yüksekliğine Yol Açabilen Faktörler

Bu kadar yüksek sıklıkta görülen yüksek tansiyon hastalığında maalesef şikâyetler çok azdır. Çoğu kere belirti vermez genellikle tesadüfen teşhis edilir. Bununla birlikte en sık belirtiler baş ve ense ağrısı, baş dönmesi, kulak uğultusu, kulak çınlaması, burun kanaması, çarpıntı, terleme ve sık idrara çıkmadır.

Yüksek tansiyon hastalarının %95 de tansiyona neden olabilecek bir hastalığı yoktur. Genellikle genetik kaynaklıdır. Kalan %5 de tansiyona neden olan rahatsızlığın çoğu böbrekle ilgilidir.

Yüksek tansiyon kontrol edilmezse genel olarak damar sertliğine neden olur bunun sonucu olarak beyin kanaması ve felçlere, kalp krizi ve kalp yetersizliğine, böbrek yetersizliğine, görme kaybına, ana damarlarda anevrizma dediğimiz ölümle sonuçlanan rahatsızlıklara neden olabilir.

Yüksek tansiyon hastası olamamak için tuzlu tüketmemeye, kilo almamaya, sigara kullanmamaya, alkol almamaya dikkat edilmeli mutlaka düzenli egzersiz yapılmalıdır.

Tansiyon teşhisi konduğu zaman hayat tarzı değişiklikleri ile (tuzsuz yeme, sigara içmeme, kilo almama, egzersiz yapma) tansiyon kontrol edilemezse doktor önerisiyle hastaya uygun tansiyon ilaçları başlanır. Yakın takiple uygun doz bulunarak ömür boyu kullanılması gerekir.

Read More

Artroplasti Nedir?

Artroplasti, kireçlenme olarak da bilinen diz veya kalça ekleminin aşınmasına bağlı olarak hasarlanan eklemin yeniden yapılandırılmasıdır. Kireçlenme durumunda eklem hasarının oluşturduğu ağrı ve yürüme bozukluğunun en net tedavi yöntemi olup tüm dünya cerrahi işlemler arasında hasta konforunu artmasını sağlayan ilk beş ameliyattan birisidir.

Artroplasti Ameliyatından Sonra Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar Nelerdir?

Ameliyat sonrası yaraların temizliğinin sağlanması ve bakımı, enfeksiyon kapmaması açısından büyük önem taşımaktadır. En az 6 hafta kullanacağınız kan sulandırıcıları, cerrahi uygulama sonrası damar tıkanıklığı yaşanmaması adına almak zorundasınız. Dikkat edilmesi gerekenler şu şekildedir;

  • Düzenli ve yerleşik yaşamınız olmalıdır.
  • Aktif bir çalışma hayatınız olmamalıdır.
  • Yer sofrasını değil, masa sofrasını tercih etmelisiniz.
  • Namazınızı secde ederek değil oturarak kılmalısınız.
  • Alaturka tuvalet yerine klozet yapılı tuvaletleri tercih etmelisiniz.
  • Bağdaş kurarak oturmamalısınız.
  • Aşırı eklem oynaması gerektiren hareketlerden sakınmalısınız.

Artroplasti Ameliyatı

Eklem hasarının oluşturduğu ağrı ve yürüme bozukluğunda kullanılan ve hastanın yaşam konforunu artıran cerrahi bir tedavi yöntemidir.

Artroplasti En Çok Hangi Eklemlere Uygulanır?

  • Kalça protezi ameliyatı
  • Diz protezi ameliyatı
  • Omuz protez ameliyatı

 

Read More

Birlikte Sağlıklı Beslenme Çantası Hazırlayalım

Çocukların sağlıklı bir hayata sahip olabilmeleri için beslenmelerine dikkat etmek çok önemlidir. Yeterli ve dengeli beslenme ile özellikle okul çağındaki çocukların zihin gelişimlerine katkıda bulunarak, sağlıklı ve zinde bir şekilde derslere konsantre olmalarını sağlayıp okul başarıları artırılabilir. Peki nasıl?

  • Her gün mutlaka bir yumurta! Anne sütünden sonra en kaliteli protein kaynağı. İçeriğindeki Kolin vitaminiyle çocuğunuzun beyin gelişimine ve hafızasını kuvvetlendirmesine yardımcı olur. Haftanın en az 5 günü çocuğunuzun yumurta yemesine özen gösterin.
  • Günde iki bardak süt! Kalsiyumun en iyi kaynaklarından biri; süt. Kemiklerin gelişimini ve dişlerin oluşumunu sağlayan kalsiyumu yeterli miktarda almak için, çocukların günde iki bardak süt ve bununla birlikte yoğurt, peynir gibi süt ürünlerini de tüketmesi gerekir. 2 yaşından sonra çocuğunuzun beslenmesinde yağsız veya yağı azaltılmış süt ürünlerini rahatlıkla tercih edebilirsiniz. Burada değineceğimiz en önemli noktaysa; maalesef çoğu anne-babanın doğru bildiği ama aslında çok büyük bir yanlış olan “yatarken süt içirmek”! Yatmadan en az 1,5-2 saat önce ya da okulda süt içilmesi en güzelidir.
  • Posa sindirim sistemimizin sağlığı için çok önemlidir ve yeterli tüketilmesi ile hastalıklara karşı koruyucu özelliğe sahiptir. Yeterli posa tüketimi için, her gün 4-5 porsiyon sebze ve meyve tüketilmelidir.
  • Tahılların çocuk beslenmesindeki önemi büyük! Tahıllar besleyici ve doyurucu besin maddeleridir, aynı zamanda herkes tarafından kolaylıkla da tüketilebilir. Bitkisel protein kaynağı olan tahıllar, B vitaminlerinden zengin olup içerdikleri minerallerle de çocuk beslenmesinde çok büyük önem taşırlar.
  • Demir eksikliği olan çocuklarda beyin gelişimi olumsuz etkileniyor! Yumurta, et, kuru baklagiller, pekmez gibi besinler demir içerir. Bu besinlerin yetersiz alınması sonucunda da kansızlık ortaya çıkmakta! Düzenli olarak çocuğunuzun demir depolarına baktırın. Eksikse mutlaka doktor, diyetisyen kontrolünde takviyesini yaptırın.
  • Tabaklarda besin çeşitliliği önemli! Çocuğunuzun ana öğünlerinde, tabağında her besin grubundan olmasına dikkat edin! Dengeli bir beslenme ile vücudumuz işlevlerini daha iyi yerine getirecektir.
  • Çocuğunuzun beynini çinko ile besleyin! Beyin ve gözde en çok bulunan minerallerdendir. saçların uzaması, koku-tat almada görevli önemli bir mineraldir. Yetersizliğinde zihinsel kapasitenin azalması ve çocuklarda gelişim yetersizliği görülmekte! Çocuğunuzun düzenli olarak et ve et ürünleri, deniz ürünleri ve tam tahılları tüketmesine özen gösterin.
  • B12 vitaminine dikkat! Eksikliğinde yorgunluk, dikkat dağınıklığı, algılamada zorluğa yol açar, kansızlık görülür. Kaynakları ise sadece hayvansal besinler! Çocuğunuzun düzenli olarak haftada en az 5 gün yumurta, 2-3 gün kırmızı et ve günde 3 porsiyon yağı azaltılmış süt ve süt ürünleri tüketmesini sağlayın.
  • Porsiyon ölçülerine DİKKAT! Yetişkinlerin porsiyon ölçüsü ile çocuklarınki çok farklıdır. Yetişkinler bir çocuğun yiyebileceği miktarı yedikleri zaman doymadıkları için, çocuklarının da doymadıklarını düşünürler. Eğer çocuğunuz kötü beslenme alışkanlıkları sonucu veya uzun açlık dönemine maruz kalması sonucu porsiyon ölçülerinde kontrolsüz davranıp aşırıya kaçıyorsa, günlük beslenme düzeni mutlaka diyetisyen kontrolünde gözden geçirilmelidir!
Read More