Tag medova

Kışın kilo almamızın nedenleri? Kışın artan iştahımızı kontrol altına almak mümkün mü? İştahımızı kontrol altına almak için neler yapabiliriz? Kışın getirdiği depresyonu ve kronik yorgunluğu  nasıl önleyebiliriz?

Soğuyan havalar ile birlikte metabolizma hızınızın yavaşladığını mı düşünüyorsunuz? Aslında biyolojik dengeniz bu hava değişimine adapte olup kendini korumak için kışın çok daha hızlı bir metabolizma ile kuruluyor! Sadece sizin değişen ruh halinizin, beslenme ve yaşam biçiminizin de bu değişimi destekliyor olması gerek.

Bu kış deponuzda yağ tutmamak ve metabolizma hızınızı desteklemek için yapmanız gerekenler;

Biyolojik Saatini Kış Uygulamasına Göre Dengele!

En değerli besinin olan uyku için yeni bir düzenleme yapmanın tam zamanı! Uzayan geceler ile geç aydınlanan havanın sende uyku hali yaratmasına izin verme. Biyolojik saatini dengele ve uyanmak için biyolojik alarmını kur! 15 gün boyunca aynı saatte uyuyup aynı saatte uyanmaya özen gösterdiğinde artık biyolojik alarmın kendiliğinden bu düzene uyacak ve senin için erken uyanmak çok daha kolay olacak. Ayrıca vücudun ışık saçan hormonu “melatonin” saat 23.00’ da salınmaya başlar, bu saatlerde uyku moduna girmelisin ve 02.00-05.00 saatleri arasında bu salınım pik yapar, bu saatler arasında da derin uykuda olmaya özen göstermelisin. Kaliteli bir uyku, iyi bir melatonin salgısı ile sabahlar daha enerjik başlayacak, gün daha güzel ilerleyecek!

Kahvaltı İle Güne Enerjik Başla!

Kahvaltı gününü belirleyen en temel öğün. Sabahları kahvaltı yapmaya mutlaka özen göster. Çünkü; uyku süreni de düşünürsek 6-8 saat aç kalan bir bedenin güne enerjik devam edebilmesi ve metabolizmanın enerjiyi depolamak yerine harcaması için mutlaka kahvaltı yapmalısın. Kahvaltında kış boyunca altın besin yumurtaya mutlaka yer ver! İçerdiği kaliteli aminoasitler ile doku ve hücrelerini besleyen yumurta aynı zamanda tokluk süreni uzatıyor. Buda seni gün içinde yaşayacağın açlık ataklarından koruyarak zinde ve formda bir gün geçirmeni sağlıyor!

Soğuk Günleri Bitki Çayları İle Isıt!

Soğuyan havalar kan şekerinde dalgalanmalara sebep olmakla birlikte içini üşütebilir. Gün içinde tüketeceğin bitki çayları hem içini ısıtacak hem de metabolizmanı dengeye sokacak.

Ara Öğün İle Beslenmeni Renklendirirken Metabolizmanı Canlandır!

Kışın biraz renk arıyor gözlerin değil mi? İşte ara öğünler tam da burada devreye giriyor ve hazırlayacağın rengarenk meyveler, sağlıklı atıştırmalıklar önce gözünü sonra bedenini renklendiriyor. Gün içerisinde 2-3 ara öğün tüketen bireylerin enerji harcamasının ve metabolizma hızlarının çok daha fazla olduğunu unutma!

Karbonhidrat Ataklarını Kaliteli Karbonhidrat Tüketerek Yen!

Değişen havalara bağlı olarak hormonlarda meydana gelen değişiklikler karbonhidrat atakları yaşamana sebep olabilir. Bu durumda karbonhidratı tamamen hayatından çıkarmak yerine kaliteli karbonhidrat kaynakları olan bulgur, tam tahıllı ekmek, tam tahıllı makarna, karabuğday ve kurubaklagil grubu besinlere yönel. Bu sayede kan şekerini dengele, tokluk mekanizmanı devreye sok ve ruhunu depresyondan koru.

Süt, Yoğurt, Ayran İle Bel Bölgeni İncelt, Kemiklerini Güçlendir!

Metabolizmanın yol arkadaşı kalsiyumdan zengin süt, yoğurt ve ayran bu mevsim de olmazsa olmazın! Bu besinleri yağsız formları ile tercih ettiğinde metabolizma hızına hız katarken, kalp ve damar sağlığını da korursun. Mutlaka 3-4 porsiyon bu besin grubundan tüket.

Su İçmeyi Asla Unutma!

Artan yeme dürtüsü, azalan konsantrasyon, dağılan dikkat… Bu belirtilere sahipsen sorumlusu havalar değil azalan su tüketimin olabilir. Su içmek için susamayı bekleme. Çünkü beynin susadığını belirten sinyaller yolladığı an bilmelisin ki vücudun ciddi bir susuzluk yaşıyor ve maalesef bu noktaya geldiğinde hücrelerin susuzluktan büzüşüyor! Kendine su tüketim kotaları koy, tek seferde fazla miktarda tüketmenin de doğru olmadığını bil ve gün içinde düzenli su tüketimine özen göster!

Bağışıklığını Güçlendir!

Hastalıklar etrafındaki herkesi bir bir yoklarken sana henüz uğramadıysa şanslısın! Fakat işini şansa bırakma ve hastalıklara karşı gardını bağışıklığını güçlendirerek al. Turuncu- sarı meyveler ile bağışıklığını güçlendir, kırmızı- mor meyvelerin anti aging etkisi ile cildini koru.

Çok Üşüyorsan Mutlaka Tiroid Hormonunu Kontrol Ettir!

Sende havalar biraz soğuduğu an aşırı üşüyenlerdensen tiroid hormonunu mutlaka kontrol ettir. Çünkü tiroid hormonunun çalışmasında herhangi bir bozukluk varsa ısı değişikliklerine çok daha duyarlı olabilirsin ve soğuk havanın cildi kurutma etkisi bu durumda çok daha fazla kendini gösterir.

ayaklarında, ellerinde ve cildinde aşırı kuruluk, vücudunda ısı değişikliklerine karşı aşırı duyarlılık, kısa sürede fazla kilo alımı ve şişkinlik hissi hipotiroidin belirtisi olabilir! Metabolizmanı kışa hazırlarken yaptıracağın kan tetkikleri ile bu durumu takip etmelisin. İhmal etme ve en kısa sürede kan tetkiklerini yaptır.

Demir Gibi Bir Metabolizma İçin Demir Seviyeni Kontrol Ettir!

Hızlanmak isteyen metabolizmanı yavaşlatan kandaki demir seviyen olabilir. Özellikle kadınlarda soluk renkte bir ten, el ve ayaklarda üşüme, unutkanlık başta olmak üzere hareketlerde yavaşlama, uyku hali ve nefes darlığı çekiyorsan demir depoların boş olabilir! Sağlık sorunlarının yanında yavaşlattığı metabolizma ile vücudun yağlanmasına da sebep olabilecek bu durum için mutlaka kan tetkiklerini yaptırmalısın. demir içeriği yüksek kırmızı et, yumurta, kurubaklagil grubu besinleri C vitamini içeriği yüksek yeşil yapraklı sebzeler ve turuncu meyveler ile yaptığın bir salata ile destekleyerek demir emilimini arttırabilirsin.

Ve Egzersiz İle Bedenini Isıt! Vücudunu Forma Sok!

Soğuyan havalarda ilk gözden çıkardığın kural egzersiz mi? İşte burada dur ve bir daha düşün! Hasta olmamak, üşümemek veya yorulmamak için egzersizi bırakıyorsan, tam da egzersizi bıraktığında bu durumlarla karşılaştığını göreceksin. Stresi yönetmek, bağışıklığını güçlendirmek ve enerjini arttırmak için haftada 6 gün ılımlı egzersize kışın da devam etmelisin.

Read More

Mesane Kanseri Belirtleri, Tanı ve Tedavisi

 

Belirtilere Dikkat Ederek Mesane Kanserine Karşı Önleminizi Alın
Mesane Kanseri Belirtilerinden Biri İdrarda Kan Görülmesidir

Mesane kanseri belirtilerinden biri idrarda görülen kan olabilir. İdrarda kan taş hastalığı veya prostat büyümesi gibi nedenlere bağlı olarak gelişebilir ya da mesane kanseri gibi ciddi bir hastalığın da erken belirtilerinden biridir.
İdrarda görülen kanın neden kaynaklandığı  mutlaka belirlenmesi gerekir. Çoğunlukla idrar yolu enfeksiyonu, taş hastalığı, prostat büyümesi gibi iyi huylu hastalıklar nedeniyle ortaya çıksa da özellikle mesane kanseri gibi daha ciddi ve kötü huylu bir hastalığa bağlı da oluşabilir.

İdrarda kan görme toplumda sık görülen ve sıklığı %2,5’tan %20’ye kadar değişen klinik bir bulgudur. Pratikte karşımıza iki şekilde çıkmaktadır. Hastanın daha hızlı şekilde hekime gelmesini sağlayan, idrarda gözle görülebilecek miktarda kan olması ‘‘makroskopik hematüri’’, gözle görülmeyen fakat mikroskop ile incelemede 3’ten fazla kırmızı kan hücresinin bulunması ise ‘‘mikroskopik hematüri’’ olarak tanımlanır.

Belirtileri Gözlemlemek ve Farkında Olmak Hayat Kurtarıyor

İdrarda görülen kanın oluş şekli, pıhtı varlığı ve özel bir şekil almış olması, ağrının eşlik etmesi ve idrarın hangi aşamasında kan görüldüğü klinik değerlendirmede önem taşır.

İdrar başlangıcındaki kan, üretra-idrar kanalı kaynaklıdır ve çoğunlukla enfeksiyona bağlı gözlenir. Öncesi olan yan ağrısı çoğunlukla böbrek taşı düşürmeyi işaret ederken, ağrısız ve pıhtılı kan görülmesinin en sık sebebi mesane kanseridir.

Mesane Kanseri Daha Çok 50 Yaşından Sonra Görülmektedir

Mesane kanseri erkeklerde prostat, akciğer ve kalın bağırsak kanserlerinden sonra dördüncü sıklıkta görülen kanserdir. Erkeklerde kanser vakalarının yaklaşık olarak %7’sini oluşturur. Kadınlarda en sık görülen dokuzuncu kanserdir ve tüm kanser vakalarının %2,5’ini oluşturur.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, sigara (tütün) kullanımı tek başına mesane kanserinin en önemli nedenini oluşturur ve tüm olguların yüzde 40-70’inden sorumlu olduğu tahmin edilmektedir. Sigara içen kişilerde mesane kanseri gelişme olasılığı, sigara içmeyenlere kıyasla 2-3 kat daha yüksektir. Mesane kanseri daha çok 50 yaşından sonra görülmektedir.

Mesane Kanseri Tanısı Nasıl Konulur?

Mesane kanseri tanısı için en yaygın olarak kullanılan testler idrar tahlili, üriner sistem ultrasonografisi ve sistoskopisidir. (mesanenin endoskopik olarak kamerayla değerlendirilmesi) Tüm kanser türlerinde olduğu gibi erken tanı ve tedavi ile mesane kanserinden tamamen kurtulmak mümkündür.

Sigara İçen Kişilerde, Sigara İçmeyenlere Kıyasla Mesane Kanseri Gelişme Olasılığı 2-3 Kat Daha Yüksek

Tanı anında çoğunlukla yüzeysel şekilde yani mesane duvarının derinliklerine nüfuz etmemiş şekildedir. Bazı hastalarda ise tanı anında mesane dışına taşmış hatta uzak organlara yayılmış dahi olabilir. Tedavi hastalığın evresine göre yapılmaktadır.

Yüzeysel mesane kanserinde kanserli alanın mesaneden kazınarak temizlenmesi ve sonrasında mesane içine uygulanan çeşitli ilaçlar ile hastalık tedavi edilebilir. Mesane duvarının derinliklerine ilerlemiş hastalıkta ise içerden kazımak yeterli olmayıp mesanenin alınması gerekebilmektedir.

Deneyimli uzman tarafından uygulanan iyi ve yeterli bir tedavi ile birlikte yakın takip yapılması bu hastalıkla mücadele edilmesinde oldukça önem taşımaktadır. Mesane kanseri riskini azaltmak için alınacak başlıca tedbirler sigara kullanımının azaltılması ve mesleki kanserojen maddelerden uzak durulması şeklindedir.

Sonuç olarak baktığımızda idrarda görülen kan, idrar yolu enfeksiyonu ve taş hastalığı gibi durumlardan kaynaklanabileceği gibi mesane kanseri gibi oldukça ciddi ve ölümcül olabilecek bir kanserin de belirtisi olabilir.

İhmal etmeksizin idrardaki kanamanın mutlaka üroloji hekimi tarafından araştırılması gerekmektedir. Hangi sebepten olduğunun tespiti ve ona uygun tedavinin yapılmasının hayat kurtarıcı olabileceği akılda tutulmalıdır.

Read More

Peygamber Sünneti (Hipospadias)

 

Peygamber Sünneti (Hipospadias) Tanı ve Tedavisi

hagsdhagsdhasgda

Peygamber Sünneti (Hipospadias) Nedir?

Peygamber Sünneti (Hipospadias), yenidoğan her 150-300 erkek bebeğin birinde görülebilen doğumsal bir anomalidir. Peygamber Sünneti, erkek çocuklarda görülebilen doğumsal bir bozukluktur. Normal bir peniste idrar kanalı penis başının ucunda sonlanır ve çocuklar penisin ucundan idrarını yaparlar.

Peygamber sünnetli veya yarım sünnetli olarak da bilinen bu anomalide penisin ucunda olması gereken idrar deliğinin (üretra dış ağzının) daha alt kısımda sonlanması durumudur. Bu delik ile penis ucu arasındaki bölgede idrar kanalı tam olarak oluşmamıştır. İdrar kanalının açılma noktası testislerden daha geride bile olabilir ve ne kadar geride ise o kadar ciddidir. Ancak olguların çoğunluğunun penis ucuna daha yakın olanlar oluşturmaktadır.

Hipospadias’a Nasıl Tanı Konulur?

Günümüzde gebelik esnasında ultrason ile doğum öncesi tanı koymak mümkündür. Bu mümkün olmadıysa doğduğu andan itibaren yapılacak klinik muayene ile kolaylıkla tanı konur. Nadiren hipospadiaslı çocuklarda prepusium (sünnet derisi) normal ve tam olabilir. Bu durumlarda sünnet derisi geriye doğru sıyrılmadan uca yakın hipospadiaslar tespit edilemeye bilir. Çocuk idrar kanalının yerleşim yeri nedeniyle karşı tarafa doğru değil ayaklarına doğru çişini yapar.

Hipospadias Tedavisinin Önemi Nedir?

Hipospadiaslı bebekler 1-2 yaş civarında Çocuk Cerrahisi Uzmanı tarafından gerçekleştirilecek cerrahi girişim ile tedavi edilmelidirler. Sorun erken dönemde belirlenememesi durumunda çocuk sünnet olana kadar durum anlaşılamayabilir.

İdrar yolu enfeksiyonları, idrar kanalı darlıkları, işeme güçlükleri ve hatta çok ileri ve tedavi edilmemiş vakalarda böbrek yetmezliğine yol açabilir. Erişkin yaşa kadar tedavi edilmeyen hipospadiaslı kişilerde cinsel fonksiyon bozuklukları da görülebilmektedir.

Ayrıca ilerleyen dönemlere kadar tedavi edilmezse çocuk sahibi olunmasını zorlaştırabilir, engelleyebilir.

Read More

Tekrarlayan Omuz Çıkığı Tedavisi

Omuz Çıkığı Tedavisinde Artroskopik Cerrahi

 

Omuz Çıkığı Nedir?

Vücutta en sık rastlanan çıkık; kolun ve omzun yana açık ve dışa dönük olarak zorlanması sonucu oluşan omzun öne çıkıklardır. Bu çıkıklar sırasında omzu yerinde tutan yapılar zarar görür, zarar gören yapılar, çıkığın ilk kez oluştuğu yaş, hastanın esnekliği gibi faktörler bu çıkıkların tekrarlama riskini arttırır.

Omuz eklemi kayık bir tabaktaki (kürek kemiğindeki eklem yüzü, glenoid) bir armutun (kol kemiğinin üst ucu, humerus üst ucu) eklem yaptığı çevresinde bağlar, eklem kapsülü, kısa kasların tendonların yerinde durmasını sağladığı bir yapıdır. Bu özellikler hareket konusunda üstünlük sağlarken çıkık oluşma riskini artırır. Eklemin öne çıkıkları %95 oranında gözlenir ve armut kısmının tabaktan kayarak öne çıkması ile oluşur. Son derece ağrılıdır ve hasta kolunu oynatamaz, omuz ekleminin olduğu bölge boş gözlenir. Nadiren diğer yönlere de çıkık oluşabilir. Her yaşta gözlenebilir ve beraberinde kırık, damar, sinir yaralanmaları gözlenebilir.

  • Omuz bölgesinde şiddetli ağrı,
  • Omuz hareketlerinin kısıtlanması,
  • Omuzda şekil bozukluğunun gözle görülebilir hale gelmesi,
  • Morarma,
  • Omuz bölgesinde karıncalanma ve güçsüzlük hissi omuz çıkıklarının belirtisi olabilir.

Omuz Çıkığı Neden Oluşur?

Genellikle spor yaralanmaları ve travmalar sonucu oluşmaktadır. Zorlayıcı veya ters hareketler omuz çıkıklarına neden olabilir. Sporcularda kolun arka tarafa çok getirildiği hareketlerde sık görülebilir. Omuz çevresi yapıların ilk çıkık sonrası hasar görmesi nedeniyle, sonrasında günlük hareketlerle omuz çıkığı gözlenebilir.

Omuz Çıkığı Tedavisi Nedir?

İlk basamak tedavi öncesi mutlaka röntgen görüntüleri elde edilmelidir, böylece eşlik eden kırıkların ve çıkığın yönü tayin edilebilir. Çıkık yerine yerleştirildikten sonra da röntgen incelemesi yapılmalıdır. Omuz yerine yerleştirildikten sonra Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) uygun şartlarda ağrı kontrol edildikten sonra elde edilmelidir. MRI eşlik eden kemik ve özellikle yumuşak doku yaralanmaları, bağ, tendon ve labrum yaralanmaları konusunda bize bilgi verir.

İlk omuz çıkığı yerine yerleştirildikten sonra rehabilitasyon dönemi başlar. Rehabilitasyon döneminde; omuz çıkığı bandajı, omuz çıkığı ateli veya omuz çıkığı için kullanılan omuzluklarla omuz hareketsiz hale getirilir.

Omuzun hareketsiz kaldığı rehabilitasyon döneminde dirsek, el bileği ve el hareket açıklığını kaybetmemesi için basit egzersizler yapılabilir. Omuzun hareketsiz kalacağı döneminin ne kadar süreceği omuz çıkığının durumuna ve hastanın tedaviye verdiği yanıta göre ortopedi ve travmatoloji uzmanı tarafından belirlenir. Omzun hareketsiz kalma süresi hastanın yaşına eşlik eden yaralanmalara göre değişebilmektedir. İlk çıkık 20 yaş altında gözlendiğinde ve cerrahi tedavi uygulanmadığında %87 oranında tekrarlar, ileri yaşlarda ilk çıkık sonrası tekrarlayan çıkıklar görülme olasılığı %60’lardadır.

Bankart Lezyonu Nedir?

Labrum yani omuz eklemini oluşturan tabak şeklindeki yapının (glenoid) etrafını saran sert kıkırdak benzeri dokunun zedelenmesi ve yerinden ayrılmasına Bankart lezyonu denir. Bu kemik yapısında da ayrılma ve kırık ile sonuçlanıp kemiksel Bankart lezyonu oluşabilir. Kemik yaralanmanın da eşlik ettiği lezyonlar, tekrarlayan çıkık içi Omuz çıkığı ameliyatının amacı, omuzun mümkün olduğu kadar geniş hareket mesafesini korurken omuzu yerinde tutmaktır. Bu genellikle çıkık sırasında hasar gören yapıların onarımı ile yapılır. Bu, yırtık labrumun ve çevresindeki yapıların tamir edilmesini içerebilir.

Omuz Çıkığı Tedavisinde Artroskopik Ameliyatı

Ortopedi uzmanları omuz çıkığının şekline göre değişmekle birlikte çoğu zaman hastanede daha az kalmayı gerektiren ve daha çabuk iyileşme imkânı sağlayan omuz çıkığı kapalı ameliyatı olarak da bilinen artroskopik omuz ameliyatını tercih etmektedir.

Artroskopik omuz çıkığı ameliyatlarında küçük kesilerden omuzun içine ucunda ışık bulunan küçük bir kamera ve ameliyata kullanılacak cerrahi aletler yerleştirilir. Eklemin iç kısmında net bir görüş sağlayan artroskopik cerrahide, tendonlar, bağlar ve labrumdaki küçük ayrıntıları göstermek için görüntü birçok kez büyütülebilir. Bu sayede çevredeki dokulara zarar vermeden tamir edilecek bölgeye ulaşılır. Artroskopik omuz ameliyatlarında tekrarlayan omuz çıkıkların tamiriyle birlikte rotator manşet yırtıkları, kemik çıkıntılarını tıraşlaması, labrum yırtıkları tamiri, bağ tamiri de yapılabilmektedir.

Genel olarak, hastalar ameliyattan 2-3 hafta sonra günlük yaşamda zorlayıcı olmayan hareketler yapabilirler. Kolun omuz askısı benzeri korumalı şekilde tutulması önerilir.

Ortopedi ve Travmatoloji uzmanının onayının ardından hastalar ameliyattan 6 hafta sonra aşırı zorlamamak kaydıyla spora dönebilirler.

Genellikle iyileşme süreci, fizyoterapist eşliğinde ameliyattan sonta 4-6 hafta sürmektedir.  Ameliyattan birkaç ay sonra hastaların birçoğu omuzlarını normal aktiviteler için kullanabilmektedir.

Genel Bilgiler

  • Omuz eklemi insan vücudunda bulunan en hareketli eklemdir.
  • Vücutta en sık çıkığın yaşandığı eklem de omuz eklemidir.
  • Toplumda görülme sıklığı %2-8 arasında değişmektedir.
  • Son derece ağrılıdır ve hasta kolunu oynatamaz, omuz ekleminin olduğu bölge boş gözlenir.
  • Her yaşta gözlenebilir ve beraberinde kırık, damar, sinir yaralanmaları gözlenebilir.
  • Genellikle spor yaralanmaları ve travmalar sonucu oluşmaktadır. Zorlayıcı veya ters hareketler omuz çıkıklarına neden olabilir.
  • Labrum yani omuz eklemini oluşturan tabak şeklindeki yapının (glenoid) etrafını saran sert kıkırdak benzeri dokunun zedelenmesi ve yerinden ayrılmasına Bankart lezyonu denir.
  • 2 veya daha fazla omuz çıkığında yani tekrarlayan çıkıklarda ya da aktif sporcularda ve ağır işlerde çalışan genç hastalarda ilk çıkık sonrası cerrahi tedavi uygun seçenektir.
  • Hastanede daha az kalmayı gerektiren ve daha çabuk iyileşme imkânı sağlayan omuz çıkığı kapalı ameliyatı olarak da bilinen artroskopik omuz ameliyatı, tekrarlayan omuz çıkıklarında altın standart yöntemdir.
  • Genel olarak, hastalar ameliyattan 2-3 hafta sonra günlük yaşamda zorlayıcı olmayan hareketler yapabilirler ve sosyal hayatlarına dönerler. Kolun omuz askısı benzeri korumalı şekilde tutulması önerilir.
  • Genellikle iyileşme süreci, fizyoterapist eşliğinde ameliyattan sonra 4-6 hafta sürmektedir.  Ameliyattan birkaç ay sonra hastaların birçoğu omuzlarını normal aktiviteler için kullanabilmektedir.

 

 

Read More

Menisküs Tedavisi

Menisküs Yırtığında Tedavisinde Artroskopik Cerrahi

 

Menisküs Yırtığı Belirtileri Nelerdir?

Dizde en sık meydana gelen yaralanma menisküs yırtığıdır. Ağrılı ve zayıflatıcıdır. Diz eklemini oluşturan eklem yüzleri birbirlerine çok uygun olmadığı için diz eklemi; eklem bağları (ligamentler) ve kıkırdak yapıdaki menisküslerle güçlendirilmiştir.

Her dizde iç ve dış olmak üzere iki adet menisküs bulunmaktadır. “C” şeklindeki menisküsler kompresyona direnç gösterecek biçimde yoğun sıkı örgü şeklinde kolajen lifleri bulunan elastikiyeti olan yapılardır.
Menisküs yırtıklarının belirtileri aşağıdakilerden bir ya da birkaçı olabilir;

  • Diz ağrısı. Menisküs yırtığının yaşanmasından hemen sonra ağrı çok şiddetli olmayabilir. Hatta spor yapan kişiler ilk başlarda ilgilendikleri spora devam edebilir. Ancak dizde oluşan mekanik bozukluğa bağlı eklem sıvısında artış ve şişlik yaşandığı zaman ağrılar şiddetlenmeye başlamaktadır.
  • Diz içerisinden gelen sesler,
  • Şişme ve sertlik,
  • Dizde kilitlenme veya bir noktada takılma,
  • Hareket kısıtlığı (Dizi tam bükememek).

Menisküs yırtıkları görülme sıklığına göre;

  • Travmatik,
  • Zamanla bozulma sonucu veya
  • Doğuştan ortaya çıkan sorunlar sonucu oluşmaktadır.

Toplumun her kesiminde ve her zaman menisküs yırtıkları oluşabilmektedir.

Menisküs Yırtıkları Hangi Yaşlarda Görülür?

Menisküs yaralanmaları her yaşta görülebilmektedir. Genç insanlarda menisküs dokusu sağlam olduğundan ciddi travmalar sonucu yırtılırlar ancak yaşın ilerlemesiyle birlikte dizdeki dejeneratif değişiklikler menisküs yırtıklarına yol açabilir. Sandalyeden kalkarken basit bir bükülme bile menisküs yırtıklarına zemin hazırlayabilir.  65 yaş ve üstündeki kişilerin %40’ından fazlasında gözlenir.

Menisküs yırtıklarının teşhisinde doktor muayenesi önemli yer tutmaktadır. Ortopedi ve Travmatoloji doktoru muayenesinde menisküsün oturduğu eklem hattı boyunca hassasiyet olup olmadığını kontrol eder.

  • Hastanın yaşı,
  • Fiziksel aktivite durumu,
  • Hastanın işi ve sosyal yaşamdan beklentileri,
  • Menisküs yırtığının yapısı,
  • Menisküs yırtığının tipi ve uzunluğu,
  • Menisküs yırtığının lokalizasyonu yani yeri,
  • Menisküs yırtığının yanında farklı yaralanmaların varlığına bakılarak tedavi yöntemi belirlenir.

 

Menisküs Yırtığı Tedavisi

Ameliyatsız tedavi yöntemleri hastaların bir kısmında denenebileceği gibi ameliyatsız tedaviler sonucu dizdeki ağrı, kilitlenme gibi şikayetler günlük hayatı engellemeye devam ediyorsa cerrahi tedavi gündeme gelmektedir.

Toplum içinde sık yaşanan menisküs yırtıkları her yaşta görülebilmektedir. Menisküs yaralanmalarında Ortopedi ve Travmatoloji uzmanına başvurulmalıdır. Menisküsün tedavisinde genç yaşta kıkırdak yapıların korunması ve ileride eklem harabiyetinin önüne geçmek amacı ile tamir yöntemleri tercih edilmektedir. Tamire uygun olmayan ya da tamir sonrası tekrarlayan yırtıklarda menisküsün kalanını korumak amaçlı kısmi menisektomi uygulanmaktadır.

Menisküs Yırtığı Tedavisinde Artroskopik Cerrahi

Menisküs ameliyatlarında açık cerrahi teknikler yerine Artroskopik cerrahi denilen kapalı cerrahi yöntemler kullanılmaktadır. Artroskopik cerrahi, eklemin içine bakmak için kullanılan bir işlemdir. Küçük bir kesiden (yaklaşık 1 santimetre) küçük bir kamera, kurşun kalem boyutunda, mafsal içine yerleştirilir. Bir veya daha fazla küçük kesi kullanarak, cerrah yırtık kıkırdaktan kurtulmak veya tamir etmek için diz içine başka aletler yerleştirir.

Menisküs yırtığının uzun süre tedavi edilmemesi kıkırdakta aşınmaya ve geri dönüşü mümkün olmayan hasarlara yol açabilir. Geç kalınan tedavilerde dizde ağrı ve hareket kısıtlığı yaşanabilirken uzun vadede kalıcı kıkırdak hasarları ile kireçlenme problemleri görülebilmektedir.

Genel Bilgiler

  • Her dizde iç ve dış olmak üzere iki adet bulunan menisküsler adeta diz yastıkları ve eklemi arasında amortisör görevini üstlenir.
  • Dize binen yükün daha geniş bir alana dağılmasını ve eklem kıkırdaklarının yüksek basınçtan korunmasını sağlar.
  • Diz ağrısı, diz içerisinden gelen sesler, şişme ve sertlik, dizde kilitlenme veya bir noktada takılma veya hareket kısıtlığı (dizi tam bükememek) menisküs yaralanmasının bulguları olarak karşımıza çıkabilir.
  • Ani durma, dönme, dizi zorla bükme veya döndürmeye neden olan aktiviteler ile diz çökmek, çömelmek veya ağır bir şeyi kaldırmak menisküs yırtıklarına neden olabilir.
  • Menisküs yaralanmaları her yaşta görülebilmektedir.
  • Ameliyatsız tedaviler sonucu dizdeki ağrı, kilitlenme gibi şikayetler günlük hayatı engellemeye devam ediyorsa cerrahi tedavi gündeme gerekmektedir.
  • Menisküs ameliyatlarında açık cerrahi teknikler yerine Artroskopik cerrahi denilen kapalı cerrahi yöntemler kullanılmaktadır.

Menisküs yırtığı tedavisi için Ortopedi ve Travmatoloji uzmanlarımız hayatın her anında yanınızda. Detaylı bilgi ve randevu için 444 86 82 numaralı çağrı merkezimizden ulaşabilir ya da online randevu alabilirsiniz.

Kaynak: Türkiye’de Artroskopi ve diz cerrahisinin tarihçesi History of arthroscopy and knee surgery in Turkey Veli Lök Ege üniversitesi, ortopedi ve travmatoloji kliniği Turk J Hip surg. 2021;1(2):37-44

Read More