Monthly Archives Ocak 2022

Kol Germe Ameliyatı Nedir?

Hızlı kilo kaybı ya da mide küçültme ameliyatlarından sonra sarkma olan bölgelerden biri de kol bölgesidir. Sadece görsel olarak değil aynı zamanda psikolojik olarak da kişiyi etkileyen bu deformasyon, ameliyat olma fikrine götürür. Kol germe (Brakioplasti) ameliyatı ile kişi sarkan derisinden kurtulur ve daha sıkı, gergin bir kol yapısına sahip olur.

Kol germe ameliyatı bu bölgede görülen istenmeyen deri altı yağ dokusunun ve sarkan derinin giderilmesi ile gerginliğin yeniden sağlanması amacıyla yapılan bir  operasyondur.

Brakioplasti Neden Yapılır?

Gevşemiş ve sarkmış kol derisi, kişilerin mutsuzluk kaynaklarından biridir. Özellikle kolsuz giysilerde bu sorun daha dikkat çekici olmaktadır. Kollar iki yana kaldırıldığında, alt kısımda yarasa kanadı görüntüsünde sarkma ortaya çıkar.

Kol Derisi Neden Sarkar?

Yaşlanma, genetik yapı, aşırı kilo alıp verme, güneşe fazla maruz kalma ve yerçekiminin etkisiyle, kol bölgesinde sarkmalar oluşur.

Deri ve deri altı dokusu daha gevşek olan kolun arka ve iç kısmındaki sarkmalar, çoğunlukla yağ birikimi ve deri sarkmasıyla meydana gelir.

Kol Germe Nasıl Yapılır?

Koltuk altından ya da dirsek içinden yapılan kesilerle fazla deri alınarak kola şekil verilir. Yağ fazlalığı varsa liposuction ile veya direkt olarak kesilerle alınır. Kesi yerlerinde estetik dikiş uygulanır.

Kol Germe Ameliyatı Anestezi Türü

Kol germe ameliyatı, genel anestezi veya sedasyon ve lokal anestezi ile hastane koşullarında gerçekleştirilir.

Kimlere Kol Germe Ameliyatı Yapılır?

Kol bölgesinde istenmeyen yağ birikimi ve derisinde sarkma olan kişilere kol germe ameliyatı yapılabilir.

Ameliyat Öncesi Dikkat Edilmesi Gerekenler

Ameliyattan önceki en az bir hafta sigara ve alkol kullanılmamalı, kan sulandırıcı ilaçlara ara verilmelidir. Operasyon öncesi herhangi bir enfeksiyonel durumunuz gelişirse  mutlaka doktorunuza haber vermelisiniz.

Kol Germe Ameliyatı Sonrası Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

En az üç hafta boyunca özel kol korsesi giyilmelidir. Birkaç hafta zorlayıcı kol hareketleri kısıtlanmalıdır. Aksi takdirde dikişlerde bazı hasarlar meydana gelebilmektedir. İyileşme sürecinin sağlıklı ve hızlı geçmesi için sigara kullanılmamalıdır.

Kol Germe Ameliyatı İyileşme süreci

Ameliyat lokal anestezi ile yapıldıysa aynı gün taburcu olunabilir. Genel anestezi uygulanan operasyonlarda 1 gece hastanede kalmak daha güvenlidir.

İlk günler kollarda elastik bantlar kullanılır. Ameliyattan 2 gün sonra duş alınabilir. 5-6 gün sonra günlük faaliyetlere dönülebilir. 1-1,5 ay sonra spor yapmaya başlanabilir. Yaklaşık olarak 1 ay süreyle özel kol korsesi kullanılır. Gizli ve estetik dikişler uygulandığından alınmasına gerek yoktur.

SIK SORULAN SORULAR

Sadece yağ alma (liposuction) ile sorun giderilemez mi?

Kol sarkmasında deri kalitesi iyi durumdaysa, yalnızca liposuction (yağ alma) yeterli olabilir. Deri kalitesini yitirmişse, kol germe ameliyatı gereklidir.

Yağ alma (liposuction) bu ameliyat ile beraber yapılabilir mi?

Bazı kol estetiği ameliyatlarında liposuction ve kol germe operasyonu beraber uygulanır. Ayrıca bu operasyon diğer bölgelerde uygulanacak olan liposuction işlemiyle kombine olarak da gerçekleştirilebilir.

Kol germe ameliyatı sonrası iz kalır mı?

Ameliyatta meydana gelen kesilerin izleri kol altı ya da gövdenin alt kısmında gizli olarak tutulur. Bu izler zamanla belirginliğini kaybeder.

Kol germe ameliyatının tekrarlanması gerekir mi?

Kol derisinin tekrar deforme olmasına neden olacak aşırı bir durum yaşanmadığı takdirde kol germe ameliyatının tekrarlanması gerekmez.

Kol sarkması ilaç ve kremlerle önlenemez mi?

Cilt bakımı ve düzenli egzersiz kollarda sarkma oluşmaması için faydalıdır. Ancak gevşemiş ve sarkmış olan bir deriyi toparlayamaz.

Meme sarkması ile kol sarkması ameliyatı bir arada yapılabilir mi?

Kol germe ameliyatı, meme dikleştirme, meme küçültme veya meme büyütme, bacak germe, karın germe gibi diğer uygulamalarla birlikte de yapılabilir.

Kol germe ameliyatı sonucu kalıcı mıdır?

Kol germe ameliyatı ile kalıcı olarak gergin kollara ve daha orantılı bir vücuda sahip olabilirsiniz. Ancak bu sonucu koruyabilmek için, tekrar aşırı kilo almamaya özen göstermeli, düzenli egzersiz ve cilt bakımı yapmalısınız.

Kol germe ameliyatı ellerde şişme yapar mı?

Kol germe ameliyatından sonra, her ameliyatta olabildiği gibi, operasyon bölgesi ve çevresinde şişlik görülebilir. Kısa sürede kaybolur.

Kol germe ameliyatı kol kasına zarar verir mi?

Konusunda uzman bir cerrah tarafından doğru teknikle yapılan kol germe ameliyatında kol kasına hiçbir zarar gelmez.

Ameliyat sonrası spor yapılabilir mi?

Operasyonu takiben 4 – 6 hafta süreyle spor yapılmaması ve fiziksel zorlanmalardan kaçınılması gereklidir. Sonrasında sportif faaliyetlere devam edilebilir.

Ameliyat sonrası ne zaman işe gidebilirim?

Genellikle ameliyattan 1 hafta sonra işe gitmek mümkün olmaktadır.

Ameliyatsız kol germe yapılabilir mi?

Gevşemiş ve sarkan kolun gerilmesi için uygulanabilecek tek seçenek cerrahi işlemdir. Medikal estetik uygulamaları ile kol germe ameliyatıyla aynı sonuçlar alınamaz.

Yarasa Kol Ne Demek? Ameliyat ile yarasa kol görünümünü düzelir mi?

Kollar her iki yana açıldığında üst koldan aşağıya doğru sarkan derinin oluşturduğu görüntü yarasa kol olarak adlandırılmaktadır. Kol germe ameliyatı ile bu görüntüden kurtulup sağlıklı ve gergin kollara kavuşmak mümkündür.

Read More

Kepçe Kulak Nedir?

Kulaklarda estetik kaygıyı bozan unsur şekil bozukluğu yani kepçe kulaktır. Bazı kişilerin kulak kıkırdağı zayıf olur bundan dolayı kıvrımların yeterli oluşmaması kulakların öne ya da yana doğru kıvrılmasına neden olur. Bu duruma da kepçe kulak adı verilir. Kepçe kulak problemi genellikle genetik yani aileden gelen bir şekil bozukluğudur. Kepçe kulak, çocuklarda 6 yaşından itibaren gözle görülebilir bir duruma gelir. Özellikle okul çağındaki çocuklar için kepçe kulak problemi arkadaş çevresinde ve yeni gireceği ortamlarda sıkıntı yaratabilir.

Kepçe kulaklar kadınlar tarafından saçlarıyla gizlendiği için çok büyük bir sorun teşkil etmez fakat erkekler için durum kadınlarda olduğu gibi kolay değildir. Özellikle ilkokul çağından ergenlik dönemine kadar erkeklerde kepçe kulak sorunu derin psikolojik yaralar açabilir. Kepçe kulaklar okulda alay konusu olabileceği gibi büyüme çağında olan çocuklar için hassas bir noktadır.

Kepçe Kulak Deformesi Nedir?

Kulağın doğuştan kafatasından tek ya da çift taraflı olarak geniş bir açıyla ayrılması ve kıvrımlarının olmamasına kepçe kulak deformitesi denir. Doğumsal kulak anormalleri yaygındır, kepçe kulak bunların içinde en sık görülenidir. Halk arasında kepçe kulak denildiğinde büyük kulak algısı vardır. Aslına bakılırsa normal bir kulak yapısına sahip olan kişi ile kepçe kulak olarak tabir edilen kulak büyüklüğü aynıdır. Sorun sadece kulak kıkırdaklarının şekli ile ilgilidir. Bu tip hastaların kulak kıkırdak kıvrımları tek ya da çift taraflı oluşmamıştır.

Kafa ve kulağın oluşturduğu açı normalinden daha fazla daha geniş olabilir. Bu kulağı dışarıya doğru açık gösterir. Özellikle arkadan bakılınca bu daha da belirgindir. Kulağın üst yarısında olması gereken kıvrımlar oluşmamıştır ve kulak dümdüz görünür.

Kepçe Kulak Tedavisi Nedir?

“Kepçe kulak” deformitesi yüz görünümünü olumsuz etkileyen kulakların aşırı belirgin olduğu ve dikkat çektiği durumdur. Cerrahi olarak kepçe kulak ameliyatı ile sorunun çözümü sağlanmaktadır. Böylece büyük ve aşırı belirgin kulakların yanı sıra, şekli bozuk, deforme olmuş veya gelişimini tamamlayamamış kulaklar da düzeltilmektedir.
Otoplasti dediğimiz kepçe kulak ameliyatı, genellikle lokal anestezi veya sedasyon dediğimiz hafif uyku verilerek gerçekleştirilir. Operasyon süresi yapılacak işleme göre değişmekle birlikte ortalama 1 saattir. Kulak estetiği ameliyatında kulak arkasından görünmeyen bir kesiyle girilerek gerekli düzeltme işlemleri yapılır.

Kepçe Kulak Ameliyatı Nasıl Yapılıyor?

Kulak estetiği ameliyatı için kullanılan birçok teknik mevcut olup hepsinde hedef aynıdır. Kullanılan teknikler farklı olsa da burada başarıyı etkileyen en önemli unsur hekimin tecrübesi ve hastanın kulaktaki deformasyon derecesidir. Cerrahın tercihine göre kesi yeri farklılık göstermektedir. Bazen kulağın tam arkasından kesi yapılır, bazen ise kulak önü tercih edilir. Kulağın ön tarafında yapılan kesi ile ameliyat daha kolay gerçekleşir fakat kulak arkasında olan keside ameliyat izinin çok daha kolay gizlenmesini sağlar. Sonuç olarak her iki yöntemin de avantaj ve dezavantajı vardır. Kepçe kulak operasyonu için başvuran hastaların çoğu kulak kıvrımlarının az olması şikayeti ile gelir. Yani kulak ile saçlı deri arasındaki açılanma normaldir. Bu hastalarda “modifiye kaye” yöntemini kullanılabilir. Bu yöntem ile hastanın cilt yüzeyinde kesi izleri olmaz sadece iğne delikleri açılır. İşlem bu deliklerden gerçekleşmektedir.

Kepçe Kulak Ameliyatı Hangi Yaşlarda Yapılmalıdır?

Kulak 6 yaş civarında genel olarak gelişimini tamamlayıp erişkin boyutuna ulaşır. Psikolojik travmaların önüne geçmek için, özellikle okul çağı öncesinde kulakla ilgili şekil bozukluklarının düzeltilmesi için kulak estetiği ameliyatlarının yapılması önerilir. Kepçe kulak ameliyatı her yaşta gerçekleştirilebilir.

Kepçe Kulak Estetiği Sonrasında İyileşme Süreci

Kepçe Kulak operasyonu sonrasında iki kulağa da baskı yapacak şekilde sargı uygulanır. Ameliyat sonrası ilk gün bir miktar ağrı duyulabilir. Sargılarınız açılıp çıkartıldıktan sonra hastalarımıza kulaklarını kapatacak şekilde tenisçi bandı ya da saç bandı olarak adlandırılan bir band kullanmaları önerilmektedir. Hastalarımızın kulak estetiği operasyonu sonrasında kulaklarında 3 ila 5 gün süre ile hafif bir şişlik ve kızarıklık olabilir, fakat bu durum geçicidir ve iyileşip tamamen düzelecektir. Kulak estetiği girişimleri hem iz kalmaması hem de iyileşme sürecinin hızlı olması açısından hasta ve hekimi memnun eden sonuçlar yaratır. Bandaj kullanımı 4-6 hafta boyunca akşamları kullanılmaya devam edilmelidir. Bu 4-6 hafta süresince voleybol, güreş vs. gibi kulağa temas edecek ve zarar verebilecek sporlardan uzak durmak gerekiyor. Bu ameliyat sonucunda artık kulaklarınızı ortaya çıkarabilir ve rahatlıkla saçlarınızı toplayabilirsiniz. Ve herhangi bir şeyden çekinmeden sosyal hayatınıza özgüvenle devam edebilirsiniz. Uygulanan kıkırdak şekillendirici yaklaşım sayesinde “acaba kulaklarım açılır mı?” endişesi taşımadan, aynalara istediğiniz zaman rahatça bakarak ve kendimizle barışık bir şekilde yaşantımıza devam edebilirsiniz.

Read More

Kaş Asma Nedir?

Kaşlarımız yüz ifademizi yansıtmamızda ve mimi yaparken en çok kullandığımız yapılardandır. Sinirli, sevinçli, şaşkın olduğumuzu kaşlarımız ile ifade edebiliriz ve bu yüzden kaşlarımızın her zaman için güzel bir görünüme sahip olmasını isteriz; ancak yaşlanmalar ile birlikte kaşlarda görülen sarkmalar üst göz kapağımızda ve yüzümüzün genel görünümünde bozukluklara neden olabilir.

Kaş kaldırma ameliyatı ile bu durumdan kolaylıkla kurtulabilirsiniz. Kaş kaldırma uygulamasından sonra kaşlarınız eski seviyesine getirilir ve yüz ifadenizde gençleşme görülür. Bu sayede de eskisi gibi her türlü mimiğinizi gösterebilir ve daha genç görünebilirsiniz.

Kaş Kaldırma Yöntemleri Nelerdir?

Kaş kaldırmada seçenekler fazla olduğundan doğru seçimi yapmak için kişinin durumuna bakılmalıdır; çünkü kişinin eğer kaş kaldırma yöntemiyle kaşlarının kaldırılması sonrasında sorunlar yaşanabilir bu gibi durumların yaşanmaması için uygulama yapılmadan önce kaşların ne kadar kaldırılması gerektiği ve nasıl bir uygulama yapılması gerektiği tasarlanmalıdır.

Yöntemin seçilmesinin yanı sıra kaş kaldırma estetiğinde hastanın durumuna göre göz kapağı kaldırma, alın germe, şakak germe gibi işlemlerde eğer gerekliyse daha iyi bir görünüm için bu uygulamaların hepsi yapılmalıdır.

Botoksla Nasıl Kaş Kaldırılır?

Botoks ile kaş kaldırma uygulamasına kişinin yüzüne uygun bir kaş şekli tasarlanarak başlanır. Kaş yüzde olması gereken pozisyona çekilerek yüz ile daha uyumlu hale getirilir; kişinin daha yumuşak, dinç ve sağlıklı bir görünüme sahip olması hedeflenir. ‌Botoks ile kaş kaldırma operasyonu uzman estetik cerrahlar tarafından, altın oran hesaplamaları ile planlanarak uygulanır.

Operasyon kaşın doğal hareketini yapmasını engellemeyecek, kaslardaki bozulmayı ‌minimalize edecek şekilde küçük dozlarda uygulanır. Ameliyatsız bir işlem olduğu için operasyon çok kısa süre içinde, 2-10 dakika arasında tamamlanabilir. İşlem sırasında ‌botulinium toksini ince uçlu iğnelerle, önceden belirlenen noktalara kaşın kalkmasını sağlayacak şekilde enjekte edilir. ‌Botoks ile kaş kaldırma uygulamasının etkisi, yapılan işlemden birkaç gün sonra daha belirgin bir şekilde ortaya çıkar. Operasyonun en önemli avantajı işlemden sonra yüzde herhangi bir şekilde yara izi oluşmamasıdır. Her ne kadar kişiden kişiye farklılık gösterse de kaşın pozisyonunun korunması için botoks enjeksiyon işleminin ortalama 4-6 ay aralığında, yani yılda ortalama 2 kez tekrarlanması önerilir. Eğer kaşlarınızı kaldırmak istiyorsanız ama cerrahi işlemlerden çekiniyorsanız tercih botoksla kaş kaldırma uygulamasını tercih edebilirsiniz.

Ulterapi ile nasıl kaş kaldırılır?

‌Ultherapy ‌HIFU ‌(High-Intensity ‌Focused ‌Ultrasound) yani yüksek yoğunluklu odaklanmış ultrason enerjisi ile cildi sıkılaştırmayı ve olabildiğince yenilemeyi sağlayan bir sistemin genel adıdır. ‌Ulthera, ‌ultra skin, ‌doublo bu tedavi cihazlarından birkaçıdır. Çoğu lazer ya da ‌radyofrekans sistemleri sadece cilde etki eder, cildin altındaki derin dokulara ya da ‌fasiyal yapılara etkileri yoktur. Çünkü etkileri cilt üzerindedir ve sadece 1-2 mm derinliğe kadar ulaşabilir. Bu yüzden anlaşılacağı üzere bu tarz uygulamaların etkileri sadece ciltle sınırlıdır. ‌Ulterapi tedavisi ile ciltte herhangi bir yara izi oluşturulmadan cildin 4.5 mm derinine kadar ulaşmak mümkündür. ‌Ulterapi ile kaş kaldırma işlem süresi ortalama olarak 10 dakikadır. ‌Ulterapi işleminin etkileri hemen görülse de ortalama olarak 3 aylık bir sürede istenilen maksimum etkiye ulaşır.

Kaş Kaldırma Dolgusu

BT Dolgu kaşın doğal hareketini yapmasını engellemeyecek, kaslardaki bozulmayı en aza indirecek şekilde küçük dozlarda uygulanır. Ameliyatsız bir işlem olduğu için uygulama çok kısa olduğundan 5-10 dakika arasında tamamlanabilir. BT Dolgu uygulandıktan itibaren 7 ila 10 gün arasında sonuçlar tam olarak oturur ve 4 ila 6 ay da bir yani senede 2 kere tekrarlanması gerekmektedir.

Endoskopik Kaş Kaldırma Ameliyatı Nedir ve Nasıl Yapılır?

Kaş kaldırma ameliyatlarında birçok farklı yöntem uygulanabilir, ancak günümüzde en sık uygulanan ve en popüler olan yöntem ‌endoskop denilen küçük ve ince kameralar yardımıyla, hiç kesi yapılmadan ve iz bırakılmadan yapılan işlemlerdir. Genel ya da ‌sedasyon ile desteklenmiş lokal anestezi altında hastanede ameliyathane şartlarında rahatlıkla uygulanabilir. ‌Endoskopik kaş kaldırma ameliyatlarında saçlı derinin iç kısımlarında birkaç farklı noktadan küçük delikler açarak, hemen hemen hiç kanamaya yol açmadan ve iz bırakmadan ameliyatı gerçekleştirmek mümkündür. Bu yöntem sayesinde eski yöntemlerde oluşan ‌skar (yara izi) oluşumu engellenir ve daha az şişlik oluşması ile iyileşme döneminin çok daha kısa sürmesi sağlanır. Ameliyat sonrasında, ağrı kesici tablet kullanımı yeterlidir, rahatsız edici bir ağrı oluşmaz. Dikişler ortalama 10 gün sonra alınır. Operasyonun izi saçlı deri içinde kalacağı için iz kalma gibi bir sorun yaşanmaz. ‌Botoksla ‌karşılaştırıldığında kaşlarınız istenilen ‌pozisyonda çok daha uzun süre kalabilir ve ‌botoksla kaş kaldırmada olduğu gibi işlemin düzenli aralıklarla tekrarlanması gerekmez. Kısacası endoskopik kaş kaldırma uygulamasıyla, ameliyatsız uygulamalara göre çok daha kalıcı sonuçlar elde edilebilir.

Klasik Kaş Kaldırma Ameliyatı Nedir ve Nasıl Yapılır?

Klasik kaş kaldırma ameliyatının bir diğer adı şakak germe ameliyatıdır. Operasyon bireyin şakak kısmından saçlı deri çıkartılarak bu bölgeyi germe şeklinde yapılır. Bu operasyonun en büyük dezavantajı, saçlı deri içerisine yapılan uzun dikiş hatlarının zaman içerisinde genişleyerek saçsız adalar yaratmasıdır. Saçlı derinin de zaman içerisinde elastikliğini kaybetmesi ihtimali göz önüne alınırsa klasik kaş kaldırma operasyonunun kalıcılığı istenildiği kadar uzun sürmeyebilir.

Kaş Askısı Yöntemi Nedir ve Nasıl Yapılır?

Kaş askısı, lokal anestezi altında kolaylıkla uygulanabilen bir yöntemdir. Saç çizgisi ön sınırından açılan küçük bir delik içinden geçirilen bir dikiş ile kaş istenilen pozisyonda asılabilir. Bu yöntemin dezavantajı istenilen etkinin istenilen düzeyde uzun süre kalıcı olamaması, kaşların bir süre sonra eski yerlerine inmesidir. Bu problemin üstesinden gelmek için yeni geliştirilmiş özel iplikçiler kullanılsa da kişinin mimik hareketlerini kullanma sıklığına bağlı olarak kaşlar 6 ay-2 yıl arasında eski haline dönebilir. Bu da yöntemin tekrarlanması gerektiği anlamına gelir. Genel yönelime bakıldığında sıklıkla kullanılan tekniklerden olmasına rağmen, dezavantajları uzman hekim eşliğinde değerlendirilmelidir.

Kaş Kaldırma Ameliyatı Sonrasında İyileşme Dönemi Nasıldır?

Kaş kaldırma veya alın germe ameliyatı sonrasında kaşlarınızın etrafına, alnınıza bant ve pansuman uygulanır. Bu dönemde alnınıza soğuk kompres uygulayarak ödemlerin normalden daha hızlı inmesine yardımcı olabilirsiniz. Ameliyat sonrası dönemde alnınızda ‌şişlikler oluşabilir ve bu şişlikler gayet normaldir. Ancak morluk çok sık rastlanan bir durum değildir. Morluk oluşması durumunda doktorunuzla iletişime geçmeniz tavsiye edilir. Ameliyatın ardından üçüncü günde saçları çok hırpalamadan, dikkatlice yıkamak mümkün olur. Ameliyattan sonraki yedinci günde dikişler alınır. Hastalar genellikle ameliyattan sonraki ilk haftanın sonunda alınlarındaki hafif şişliklerin yok olması ile birlikte kendilerini büyük oranda iyileşmiş hissederler. Ameliyat sonrasında geçici bir süre için kaşlarınızı ve alnınızı hareket ettirmekte zorluk ve alnınızda hissizlik yaşayabilirsiniz. Tüm bunlar ameliyatın normal iyileşme süreci içinde beklenen bir durumlardır. Kaş kaldırma ameliyatı sonrasındaki iyileşme sürecinde beklenmedik bir durum yaşadığınız taktirde, uzman doktorunuzla hemen iletişime geçmelisiniz.

İdeal Kaş Nasıl Olmalıdır?

Elbette herkesin yüz şekline ve görünüşüne uygun bir kaş şekli vardır, ama genel beğenilerden yola çıkarak “ideal kaş” kavramından da bahsetmek mümkündür. Yüz tiplerine göre ideal kaşlar bulunmaktadır. Çoğu yüze uygun olan, kaşın ilk üçte ikilik iç kısmının yukarıya doğru olması, üçte birlik dış kısmının hafiften aşağıya doğru olması ve iç kısımdaki baslangıç noktasının, dış kısımdaki bitiş noktasından daha aşağıda olmasıdır. Yuvarlak yüzü olan kişilerin keskin açılı kaşlara sahip olmaları, oval yüze sahip olanların hafif açılı kaşlara sahip olmaları, uzun yüzlü kişilerin düz kaşlara sahip olmaları, kare veya köşeli yüzlü kişilerin de yay şeklinde kaşlara sahip olmaları önerilir. Kaşın uzunluğu da kaşın tipi kadar önemlidir. Doğru bilinen yanlışlardan biri de, kaş ne kadar kalkıksa o kadar iyi görüneceğidir. Bu inanış doğru değildir ve kalkık kaş her yüze yakışmayabilir.

Kaş kaldırma için uygulanan yöntemlerden size en uygun olanını uzman doktorunuzla beraber seçmeniz ve uygulama sürecinde doktorunuzun tavsiyelerine uymanız önerilir.

Kaş Kaldırma Sonrası Nelere Dikkat Edilmelidir?

Operasyon sonrasında bireylerin belirlenen zaman aralıklarında kontrollere gelmeleri gerekmektedir. Bu kontroller esnasında kaşın yeni görünümüne alışması incelenir. Eğer fazla kaldırma ya da kaşın bu kaldırmadan kaynaklı farklı görünmesi gibi durumlarda hemen müdahale yapılmaktadır. Kaş kaldırma estetiğinden sonra hastaların belli bir süre boyunca çok fazla mimik yapmaması yani kaşın yorulmaması gerektiğinin bilincinde olmaları beklenir,  aksi takdirde tam performans alınmayan bir tedavi olmuş olur. O yüzden bu estetikten sonra doktorlarınızın dediklerini harfiyen uygulamanız gerekmektedir.

Read More

Jinekomasti Nedir?

Sağlıklı bir insanda, her iki cinsiyette meme dokusu bulunsa da; kadınlarda erkeklere nazaran meme dokusundaki süt salgısını üretme ve taşımadan görevli bazı hücre ve dokular daha gelişmiştir. Yine kadınlarda hakim olan çeşitli hormonların etkisiyle memedeki yağ ve süt bezi oranı; erkeklerden farklıdır. Çeşitli sağlık problemleri nedeniyle, erkeklerde kadın tipi meme dokusunun gelişmesi durumuna jinekomasti adı verilir.

Burada önemli olan nokta, kilo alımına bağlı olarak göğüs duvarında yağ dokusunun artması ve meme bölgesinin büyümesi ile meme dokusundaki çeşitli salgı bezlerinin gelişmesine bağlı meme dokusunun hacimsel artışının birbirinden farklı olduğudur. Meme dokusunda yağ oranının artması kilo verilmesini takiben geri dönebilse de meme dokusundaki salgı bezlerinin gelişmesi sıklıkla geri dönüşümsüz olarak gerçekleşir veya tıbbi tedavi alınmasını gerektirebilir.

Bu anlamda, meme dokusunda büyüme şikayeti olan kişilerde sorunun kaynağının doğru şekilde belirlenmesi tedavi planlaması açısından oldukça önemlidir. Uzman bir hekim tarafından incelemelerin yapılması bu doğrultuda daha faydalı olacaktır.

Jinekomasti Nasıl Gelişir?

Her iki cinsiyette, ergenlik dönemi ile birlikte vücutta birtakım değişiklikler gelişmeye başlar. Özellikle vücut kıllanmasında artış, ses değişimi, boy uzaması gibi değişikliklerin yanında vücuttaki üreme sistemine ait organlar fonksiyon göstermeye başlar.

Kadınlarda, genellikle telarş adı verilen meme dokusunda büyüme, pubik bölge ve koltuk altında kıllanma anlamında pubarş ve nihayetinde adet kanamasının görülmesi ile (menarş) bu süreç tamamlanır.

Erkeklerde ise testis hacminde artış, kıllanmada artış ve son olarak sperm üretiminin başlaması bu sürecin özetidir.

Her iki cinsiyette de, tüm bu fonksiyonel değişimler hormonlar sayesinde gerçekleşir. Kadınlarda hakim olan hormon östrojen ve progesteron iken; erkeklerde testosterondur. Ancak her iki cinsiyette bu hormonlar belirli bir düzeyde ortak üretilebilir. Bu hormonlar bir denge içinde hareket ederek görevlerini yerine getirir.

Eğer hormonlar arasındaki denge bozulursa ve erkeklerde östrojen miktarında artış meydana gelirse; kadınlarda ortaya çıkan telarş süreci erkeklerde gelişmeye başlar. Bunun sonucu olarak, östrojen varlığına duyarlı meme salgı bezleri gelişim gösterir ve nihai olarak meme dokusu kadınsı bir hal alır. Kişinin diğer vücut özellikleriyle de ilişkili olarak, meme dokusu belirli oranda hacimsel bir artış yaşar.

Sorun sadece memedeki yağ miktarının artışı ile alakalı olmadığından, sorunun çözümü için sıklıkla başvurulan sportif faaliyetler ve yoğun egzersiz programları, memedeki büyüme görüntüsünü düzeltemez. Bu anlamda, jinekomasti açısından hastaların bir hekim değerlendirmesine tabi tutulması önemlidir.

Jinekomasti Nedenleri Nelerdir?

Jinekomasti temelde hormon dengesini etkileyen ve östrojen miktarında artışa neden olan hastalıklar sonucunda ortaya çıkar. Bu doğrultuda, aşağıdaki hastalıkların sürecinde jinekomasti gelişimi söz konusu olabilir:

Andropoz: İleri yaştaki erkeklerde, kadınlardaki menapoza benzer şekilde, erkeklik hormonu olan testosteron üretimi zamanla azalır. Buna bağlı olarak, vücuttaki östrojen miktarı görece artar ve hormon dengesinde bozulma meydana gelir. Sonuçta jinekomasti gelişebilir.

Ergenlik: Bazı kişilerde, ergenlik dönemindeki hormon salgısının artışı esnasında östrojen salınımı yoğun gerçekleşerek geçici tarzda jinekomastiye yol açabilir.

Emzirme Dönemi: Erkek bebeklerin emzirilmesi esnasında, anne sütüyle birlikte yoğun östrojen geçebilir. Bunun sonucu olarak, geçici tarzda jinekomasti benzeri meme gelişimi görülebilir.

Kanser: Bazı testis kanserlerinde, tümör hücreleri tarafından östrojen üretilmesine bağlı olarak jinekomasti ortaya çıkar.

Siroz: Karaciğer yetmezliğinin son aşaması olan sirozda, hormonların kanda taşınmasından sorumlu birtakım proteinlerin üretimi aksadığından, östrojenin kandaki düzeyi göreceli artabilir. Bunun sonucu olarak jinekomasti gelişebilir.

Hipertiroidi: Tiroit hormonlarındaki artış, hormonların taşınmasından sorumlu protein düzeyini etkileyerek östrojen oranının artmasına ve jinekomasti gelişimine yol açar.

Kronik Böbrek Hastalığı: Böbrek yetmezliği durumunda, idrarla vücuttan uzaklaştırılması gereken östrojen idrarla atılamadığı için, kandaki düzeyi artar ve jinekomastiye neden olur.

Bazı Genetik Sendromlar: Kleinfelter sendromu gibi östrojen düzeyini etkileyen çeşitli genetik hastalıklarda jinekomasti sık görülen bulgulardandır.

İlaçlar: Çeşitli hastalıklar için kullanılan antihipertansifler, amfetaminler, antidepresanlar veya steroidler gibi bazı ilaçlar yan etki olarak jinekomasti yapabilir.

Bazı Kimyasallar: Sigara, alkol veya uyuşturucu gibi çeşitli alışkanlıklar ya da östrojen içerikli bazı katkı maddelerinin tüketimi jinekomastiyle sonuçlanabilir.

Jinekomasti Belirtileri Nelerdir?

Erkekte anormal şekilde meme dokusunda büyüme ve gelişme yaşanması çeşitli şikayetlerle birlikte görülebilir. Aşağıdaki belirtiler jinekomasti durumunda ortaya çıkabilecek durumları özetler:

  • Meme dokusunda şişkinlik,
  • Bir memenin diğerinden daha büyük olması,
  • Tek memeden veya her ikisinden meme başı akıntısı gelmesi,
  • Memede ağrı veya hassasiyet,
  • Meme ucunun altında yumru hissi

Burada dikkat edilmesi gereken nokta, kadınlarda olduğu gibi erkeklerde de meme kanserinin görülebildiğidir. Jinekomastiden bağımsız olarak, erkeklerde de meme kanseri gelişebildiğinden, bahsedilen belirtiler meme kanseriyle de ortaya çıkabilir. Bu anlamda, yukarıdaki belirtileri gösteren kişilerin en yakın sağlık kuruluşuna başvurarak profesyonel yardım alması oldukça önemlidir.

Jinekomasti Elle Nasıl Anlaşılır?

Hastalar tarafından sorulan önemli sorulardan birisi “Jinekomasti nasıl anlaşılır?” sorusudur. Jinekomasti muayenesinde temel yaklaşım, östrojen salgısına bağlı olarak gelişme gösteren salgı bezlerinin elle hissedilmesidir. Bu anlamda, yağ üretimindeki artışa bağlı gelişen meme büyümelerinde; özellikle meme başı altında sert ve yumru tarzda doku hissedilmezken; jinekomasti gelişen hastalarda meme başı altında yoğun, sert, lastik kıvamda, yumru şeklinde doku hissi alınabilir.

Jinekomasti Tedavisinde Neler Yapılır?

Jinekomastinin doğru şekilde tedavi edilebilmesi, öncelikli olarak hangi tipte bir meme büyümesinin söz konusu olduğunun belirlenmesine ve altta yatan hastalığın doğru teşhis edilmesine bağlıdır. Uzman bir hekim tarafından ayrıntılı hastalık öyküsünün alınmasını ve detaylı fizik muayene yapılmasını takiben, gerekli görüldüğü takdirde ek görüntüleme ve laboratuvar tetkiklerine başvurulur. Nihayetinde, tüm elde edilen veriler ışığında altta yatan hastalığın tanısı konularak uygun tedavi planlanır.

Jinekomastinin kendisinin kanserleşme riski taşımadığı kabul edilir. Bununla birlikte, jinekomastiye yol açan ve östrojen artışı yapan durumlar, erkeklerde meme kanseri gelişme riskini artırır. Bu doğrultuda, jinekomastiye yol açabilecek durumların tespit edilip tedavi edilmesi gereklidir. Bu bağlamda, altta yatan testis tümörü, siroz, böbrek yetmezliği, hipertiroidi gibi hastalıkların spesifik tedavisi uygulanır.

Jinekomasti kendisi doğrudan bir sağlık problemi oluşturmasa da; yol açtığı belirtiler ve sosyal sebepler nedeniyle sıklıkla tedavi yöntemlerine başvurulmaktadır. Jinekomastide farklı tedavi yöntemleri mevcuttur. Bu doğrultuda aşağıdaki metotlar jinekomasti tedavisinde sıklıkla uygulanır:

İlaç Tedavisi: Jinekomastide ilaç tedavisi kapsamında sıklıkla östrojen reseptörlerini engelleyen raloksifen ve tamoksifen gibi ilaçlar kullanılır.

Cerrahi Uygulama: Sıklıkla başvurulan diğer bir yöntem olan jinekomasti ameliyatı ile, meme dokusundaki yağ ve salgı bezlerinin ameliyatla çıkarılması hedeflenir. Mastektomi adı verilen bu işlem sıklıkla kapalı yöntemle (laparoskopik), küçük bir kesiyle yapılır ve kozmetik sonuçları oldukça yüz güldürücüdür.

Diğer Girişimsel Yöntemler: Yağ oranının hakim olduğu jinekomasti olgularında, liposuction gibi ultrasonla görüntüleme esnasında yağ dokusunun alınmasını sağlayan bazı girişimsel yöntemler uygulanabilir.

Jinekomasti korsesi özellikle jinekomasti ameliyatı sonrası kullanılması önerilir. Ameliyat sonrası yaklaşık 3 haftalık süreçte sürekli kullanılması istenen korseler; 6 haftaya kadar ağır egzersiz yapan kişilerde kullanılmaya devam edilir.

Read More

Üst Göz Kapağında Yaşlanma Belirtileri

Yüzdeki yaşlanma bulgularından bahsederken yüzü bir bütün olarak düşünmek gerekir. 30’lu yaşlarda alın ve kaşlarda aşağı doğru yer değiştirme başlar. Bu durum üst göz kapağı derisinde bollaşma ile kendini belli eder. 50’li yaşlarda üst göz kapağındaki kasların incelmesi ile hem derideki bolluk daha da artar hem de göz çukurundaki yağ yastıkçıklarında belirginleşme olur. Bu doğal süreç aileden alınan bazı özelliklere bağlı olarak bazı kişilerde daha erken yaşlarda belirginleşmeye başlar. Örneğin kaşları gençlikten beri daha düşük pozisyonda olan hastalar.

Alt Göz Kapağında Yaşlanma Belirtileri Nelerdir?

Nasıl üst göz kapağındaki yaşlanma belirtileri alındaki yaşlanma ile ilişkili ise alt göz kapağındaki yaşlanma belirtileri de yanaklar ile ilişkilidir. 40’lı yaşlarda yanaktaki yağ dokusu yer çekiminin de etkisiyle aşağı doğru yer değiştirmeye başlar. Bu durum alt göz kapağı altında hale şeklinde çöküntü ve ağız kenarındaki gülme çizgilerinde belirginleşme ile kendini belli eder. Alt göz kapağı derisinin incelmesi ile alt göz kapağı çevresi kazayağı dediğimiz çizgiler oluşmaya başlar. 50’li yaşlarda alt göz kapağı kaslarının da zayıflamasıyla göz küresindeki yağ yastıkları önlerindeki desteği kaybettiklerinden daha belirgin hale gelirler.

Ameliyattan Önce Nelere Dikkat Edilmeli?

Ameliyattan önce bir hafta süreyle aspirin ve benzeri ilaçları kullanmayınız. Aynı şekilde yeşil çay gibi bitkisel çayların ve E vitamininin kan sulandırıcı etkisi olduğuna inanıldığı için, bunların da ameliyattan önce bir hafta süreyle alınmamasında yarar vardır. Göz tansiyonunun fazla olması, hipertansiyon, tiroid hastalıkları, göz kuruluğu gibi rahatsızlıklar göz kapağı estetiği ameliyatlarında riski arttıran durumlardır. Eğer bu kronik rahatsızlıklardan birine sahipseniz doktorunuzu bu konuda mutlaka bilgilendirin.

Üst Göz Kapağı Estetiği Ameliyatına Nasıl Karar Verilir?

Alın ve kaşların fizik muayenesi yapılarak kaşların seviyeleri kontrol edilir. Göz kapak hareketleri değerlendirilerek herhangi bir asimetri olup olmadığı tespit edildikten sonra kaş seviyesi minimal aşağıda ve alında ince çizgilenme mevcut olan hastalara ameliyat öncesi botox yapılarak üst göz kapakları tekrar değerlendirilir. Göz kapaklarında bolluk devam ediyorsa üst göz kapağı estetiğine karar verilir. Eğer kaşlarda bariz düşme, alında derin çizgilenme ve üst göz kapağında belirgin dolgunluk mevcutsa endoskopik kaş ve şakak germe işlemlerinin yapılmasına ve ameliyat esnasında üst göz kapaklarının tekrar değerlendirilip üst göz kapağı estetiği yapılmasına karar verilir.

Alt Göz Kapağı Ameliyatına Nasıl Karar Verilir?

Alt göz kapağındaki yaşlanmayı yanaktaki yaşlanma ile birlikte değerlendirmek gerekir. Çoğunlukla 40’lı yaşlar sonrası yanak dokusu aşağı doğru yer değiştirdiğinden endoskopik cerrahi ile yanak dokusunun da yukarı alınması gerekir. Bu işlem sonrası hala alt göz kapağı derisinde bollaşma ve alt göz kapağı yağ yastıkçıklarında belirginlik mevcut ise ameliyat esnasında alt göz kapağı estetiğinin de yapılmasına karar verilir.

Üst ve Alt Göz Kapağı Estetiği Ameliyatı Nasıl Yapılır?

Yalnızca üst göz kapağı estetiği yapılacaksa lokal anestezi altında işlem gerçekleştirilebilir. Üst göz kapağı ameliyatı süresi 1 saati geçmez. Çıkarılacak deri ve kas miktarına hasta otururken yapılan çizim ile karar verilir. Çoğunlukla uygun ölçülerde kapağın katlanma çizgisinde gizlenecek bir çizgiye neden olacak şekilde yapılan deri ve kas çıkartılması göz kapağında yeterli gerginlik sağlar. Fakat bazı vakalarda iç ve orta kısımda mevcut olan yağ yastıkçıkları çok belirgin olabilir. Bu nedenle çok az miktarda onların da küçültülmesi cerrahi olarak yapılır.

Alt göz kapağı kirpiklerinin hemen altından yapılan kesi ile alt göz kapağı derisi kas ile beraber kaldırılır. Yağ yastıkçıklarına yapılan küçültme işlemi çok nadir gerekli olur. Genellikle yağ paketlerinin göz çukuru kenarına yayılması göz altında oluşan çöküntünün düzeltilmesinde yardımcı olur. Bu çöküntünün giderilmesinde yanak kaldırılması ve yağ yastıkçıklarının yayılması işlemi yetersiz kalırsa yağ enjeksiyonu işlemi de eklenir. Deri ve kas bolluğu uzaklaştırıldıktan sonra kas dokusu göz çukurunun dış duvarına asılır. Bu da yağ yastıkçıklarına destek sağlar. Alt göz kapağı estetiği genellikle orta yüz germe ameliyatı ile beraber yapıldığı için genel anestezi altında yapılır. Ameliyatın süresi yapılacak ek girişimlere göre 2 ile 4 saat arasında değişir.

Ameliyat Sonrasında Nelere Dikkat Etmeliyiz?

İşlem bittiği zaman göz kapaklarını örten bantlar olacaktır. Bunlar görmenizi engellemez. Göz çevresine işlem sonrası ödemi kontrol etmek amacıyla soğuk uygulaması yapılır. Bu önlemlere rağmen, göz çevresinde şişlik ve morluk oluşabilir. Bu şişlik ve morluklar ilk 2 gün artarak seyreder. 3. günden itibaren giderek azalmaya başlar. Erken dönemde arnika krem başlanması morlukların daha çabuk geçmesine yardımcı olur. Özellikle işlem sonrası ilk saatlerde, göz kapaklarını örten bantlar üzerinde sızıntı, hafif kanamalar görülebilir. Efor, öksürme, hapşırma bu şikâyetleri artırır.

İşlem sonrası dinlenirken birkaç yastıkla başın yüksekte tutulması ödemin daha az olmasına yardımcı olur. İşlem sonrası ilk günlerde, göz çevresinde gerginlik, batma, yanma şeklinde şikâyetler olabilir. Basit ağrı kesicilerle bu şikâyetler giderilebilir.

İşlem sonrası 3. günden itibaren göz çevresindeki ödem azalmaya başlar ve aktiviteler arttırılabilir. İşlem sonrası 5. günde göz çevresindeki bantlar ve dikişler alınır. Bir 5 gün daha kalmak üzere göz kenarına ufak bir bant daha konulabilir. Aynı gün göz çevresinin yıkanmasına ve göz kapaklarına nemlendirici uygulanmasına izin verilir. Bu işlemleri yaparken özenli olunmalı, sert hareketlerden kaçınılmalıdır. Göz çevresindeki bantlar ve dikişler alındığı zaman, sararmaya başlamış mor alan ve sınırlı bir şişlik doğaldır. Bunlar gün geçtikçe azalır ve hafif makyajla gizlenebilir. İşlem sonrası ağır sporlardan, solaryum, sauna, güneş banyosu buhar banyosu gibi ödem arttıran uygulamalardan 6 hafta boyunca kaçınılmalıdır,

İşlem sonrası ilk haftalarda, sabahları uyanıldığında gözlerin şişmiş olması son derece sık rastlanan bir durumdur. Gün içinde bu şişlik giderek azalır. İlk haftalarda rüzgâr ve güneşe maruz kalınmasına bağlı olarak gözlerde gerginlik, batma ve sulanma olabilir. Bu durumu önlemek için güneş gözlüğünden faydalanılabilir.

Göz Kapağı Ameliyatı Sonrası İz Kalır mı?

Üst göz kapağı kıvrımında, alt göz kapağında, kirpiklerin altında, ince, pembe bir çizgi ilk haftalarda dikkati çekebilir. Göz köşesinde ise bu durum bazı olgularda daha uzun süreyle devam edebilir. Göz kapağı derisi çok ince olduğundan deride oluşacak izi 1 yıldan sonra ayırt etmek oldukça güçtür. Yine bazı olgularda göz dış kenarının kas askısı ile asılması gereken durumlarda, ilk hafta daha belirgin olmak üzere, gözler çekik görülebilir. Bu durum her geçen gün azalır.

Göz Kapağı Ameliyatının Riskleri Nelerdir?

Seyrek olmakla birlikte, göz kapağı ameliyatı sırasında ya da sonrasında kanama problemi ile karşılaşılabilinir. Operasyon sonrasında kanama olursa, acil drenaj tedavisi gerekebilir. Kanama riskini artırmaları nedeni ile operasyonun on gün öncesinden, aspirin veya antiinflamatuar ilaçların kullanımı durdurulmalıdır. Tıbbi kontrol altında olmayan hipertansiyon da operasyon sırasında ya da sonrasında kanamaya neden olabilir. Göz kapakları altına kanama, iyileşmeyi geciktirebilir ve kötü iz (skar) kalmasına neden olabilir.

Bu ameliyat sonrasında enfeksiyon genellikle beklenmez. Nadiren de olsa, enfeksiyon gelişecek olursa, uygun antibiyotik tedavisi ile sorun çözülebilir.

Blefaroplasti sonrasında körlük, son derece az bir ihtimaldir. Ancak cerrahi sırasında veya cerrahi sonrasında göz içine kanama buna neden olabilir. Erken teşhis ve drenaj ile bu sorunun üstesinden gelinebilinir.

En korkulan ve nispeten sık görülen komplikasyon ise alt göz kapağında aşağı doğru çekilme (ektropiyon ) olmasıdır. Bu olasılık ikinci kez ameliyat olan hastalarda artar. Sorun genellikle göz derisinin gereğinden fazla alınmasıdır ve tedavisi de eksik derilerin yerine konmasıdır. Bunun için üst göz kapağından deri almak gerekebilir.

Yaşlanma, güneşte kalma ve diğer bazı şartların sonucu olarak göz kapağının görüntüsünde değişikler olabilir. Blefaroplasti ameliyatı yaşlanmayı durdurmaz, ya da göz kapağı bölgesinin gerginliğini sürekli olarak sağlamaz. Blefaroplasti ameliyatının sonuçlarını koruyabilmek için gelecekte yeni ameliyatlar ve tedaviler gerekebilir.

Read More

Estetik Dolgu

Estetik dolgular; cilt kırışıklıklarını ve elastikiyet kaybını düzeltmek için kullanılan, vücutla uyumlu, kalıcı ya da yarı kalıcı maddelerdir. Dolgular aynı zamanda ciltteki asimetriyi düzeltmek, çukurları doldurmak ve dokulara hacim vermek için de kullanılır. Dolgu uygulamaları günümüzde popülerliğini her geçen gün arttıran ve tercih edilen uygulamalardan biridir.

İlerleyen yaş, stres, güneş ışınları, sigara ve alkol tüketimi gibi etkenler cildinizde bulunan kollajen, elastin ve hyalüronik asit miktarların azalmasına neden olur. Cildimize canlılık, genç ve sağlıklı görünümü veren bu maddelerin ilerleyen yaş ile birlikte azalması sonucunda kırışıklıklar, doku kaybı, elastikiyet kaybı ve sarkmalar görülür. İşte tam bu nokta da Hyalüronik asit içeren dolgu maddeleri bu sorunları ortadan kaldırarak sizlere kaybetmiş olduğunuz güzelliği geri verir. Boyun, şakak, el ve akne ya da çeşitli nedenlerle oluşmuş izlerin doldurulması gibi birçok estetik kaybının önüne geçilebilir.

Dolgu uygulaması, cilt altında özel enjektör yardımıyla sorunlu olan bölgenin tespit edilmesiyle o bölgeye dolgunun enjekte edilmesidir. Cildin yaş almasına veya genetik faktörlere bağlı olarak ciltte elastikiyet kayıpları, kollajen liflerde eksilme ve yağ tabakasında azalma gibi problemler meydana gelir. Bu problemler ilerleyen dönemlerde ciltte kırışıklık ve sarkmalara sebep olur. Dolgu maddeleri; vücuttaki herhangi bir yapının (yüz, el sırtı, burun vb.) hacmini arttırmak, derin kırışıklıkları doldurmak ve dudak dolgunlaştırmak için kullanılır. Dolgu maddelerinin kalıcılığı, kullanılan ürüne göre değişmekte olup, ortalama 6-12 aydır (dudak 4-6 ay). Daha uzun kalıcılığı olan sentetik malzeme içeren dolgular da mevcuttur. Yüz bölgesinde oluşan sarkma ve kırışıklıklarda dolgu enjeksiyonları oldukça başarılıdır. Dolgu enjeksiyonları aynı zamanda dudakta ya da yanak bölgesinde daha dolgun bir görünüm sağlamak için de kullanılır.

Dolgular; kırışıklık, sarkma gibi izleri gidermek ve yüze yeniden şekil vermek için enjekte edilen geçici veya yarı kalıcı maddelerdir. Yaşlanma süreci ile birlikte ciltte elastik lifler, kollajen lifleri, yağ tabakası ve hyaluronik asit azalır; buna bağlı olarak da kırışıklıklar ve sarkmalar meydana gelir. Özellikle göz, ağız, çene, boyun, burun ve alın bölgelerinde kırışıklar ve sarkmalar oluşur. Yüzün orta ve alt bölümlerindeki sarkma ve kırışıklıklarda dolgu uygulaması başarıyla kullanılabilir. Bu uygulama; “dolgu ile yüz şekillendirme ve germe” olarak da adlandırılır. Dolgu enjeksiyonu dudaklara uygulandığında, hacim kazandırarak daha dolgun, daha çekici ve daha genç bir görünüm sağlar. Dolgular, ciltteki derin yara ve akne izlerini gidermek için de kullanılabilir.

Dolgu Kalıcılığını Etkileyen Faktörler Nelerdir?

Dolgu maddesi, ince bir iğne veya kanül yardımıyla yüze enjekte edilir. Jel kıvamındaki dolgular, kırışıkların altını doldurur ve kırışıklığı düzeltir. Yüzde sarkma varsa, hacim vererek bu sarkmayı giderir. Ayrıca dolguların içeriğindeki Hyalüronik asidin ciltte su tuttuğu ve cildi yoğun olarak nemlendirdiği, yine dolgu malzemelerinin içinde bulunan kalsiyum hidroksiapatit maddesinin de ciltteki kollajen oranını arttırdığı bilinmektedir. Dolgular cilde hacim kazandırmanın yanında, ciltte kollajen ve nem artışına yol açıp cildin yenilenmesini sağladığı için, eridikten sonra bile uygulanan bölgede ilk haline göre çok daha iyi bir görünüm sağlanmaktadır. Dolgular genellikle hyalüronik asit ve kalsiyum hidroksi apatit içeriklerinden oluşur. Bu içerikler ciltte hacim etkisi sağlarken aynı zamanda cildin nemini ve kollajen oranını da arttırır. Hyalüronik asit ve kollajen cildin yapı taşlarındandır. Hyalüronik asit cilde nem sağlayarak kırışıklıkları açar, kollajen ise cildin sıkılaşmasını veya sıkı durmasını sağlayan bağlardır. Genç ciltlerde Hyalüronik asit ve kollajen daha fazladır. Ancak bu durum genetik ve yaşama biçimlerine bağlı olarak değişebilir. Ayrıca dolgu işleminin uzun süre kalcı olması için, cildin dokusu, kişinin yaşam tarzı, hastanın yaşı ve enjeksiyon tekniğine göre değişkenlik göstermektedir.

Dolgu maddelerine baktığımızda günümüzde 3 kategoride sınıflandırılmaktadırlar. Dolgu çeşitleri;

  • Kalıcı olmayan dolgular, (1 yıldan kısa)
  • Yarı kalıcı dolgular, (1-2 yıl arasında)
  • Kalıcı dolgular (2 yıldan fazla)

Dolgu maddelerinden en çok kullanılanı hyalüronik asit içeren yani kalıcı olmayan dolgu ürünleridir. Bu madde su tutucu özelliğinden dolayı cilde hacim verir ve sonrasında vücut tarafından emilerek etkisi sonlandırılmaktadır. Kalıcılığı 6-12 ay arasında değişmekte olup, yüzün her bölgesine ve ellere kolayca uygulanabilir. Uygulanacak bölgeye ve hacim kaybının derecesine göre kullanılacak hyalüronik asit dolguları farklılık gösterir. Göz ve ağız kenarları çizgilenmelerinde akışkanlığı fazla olan maddeler, alın kırışıklıkları, kaşların arası, burnun alt köşesi ve ağız köşesi arasında kalan hafif kıvrımlarda ve dudak hacimlendirmesinde akışkanlığı biraz daha yoğun maddeler, burnun alt köşesi ve ağız köşesi arasında kalan derin kıvrımlarda ve yüz şekillendirmesinde ise akışkanlığı en yoğun olan maddeler kullanılmaktadır. Dolgu yaptırmadan önce özellikle ürünün FDA onaylı olmasına dikkat edilmelidir. Aynı zamanda ürün ile birlikte uygulayacak doktor seçiminde dikkatli olunmalıdır.

Dolgu Hangi Bölgelere Uygulanabilir?

  • Elmacık kemiklerine,
  • Burun kenarlarından aşağı doğru inen çukurlara (Nasolabial çizgiler),
  • Ağız kenarından çeneye inen çukurlara,
  • Dudak içerisine ya da kontürüne, Dudak üzerindeki ve etrafındaki kırışıklara,
  • Kaşları kaldırmak veya asimetriği düzeltmek için kaş bölgesine,
  • Çeneyi uzatmak ve şekil vermek için çene kısmına,
  • Burun ucunu kaldırmak için burnun uç kısmına,
  • Kaş çatma ile oluşan kaş arasındaki çizgilere.

Dolgu Uygulamasından Sonra Nelere Dikkat Edilmelidir?

Dolgu işleminin yapılmasının ardından bir süre beklenildikten sonra antiseptik bir maddeyle cilt temizlenir ve uygulama enjeksiyon yöntemiyle birkaç yerden girilecek şekilde yapılır. Aynı kişiye, çökük alanının derinliğine göre birden fazla dolgu maddesi kullanılabilir.  Derin çökmelerde ilk uygulama sonrasında 3 ay içinde tekrar yapıldığında daha başarılı sonuçlar elde edilmektedir. Dolgu işlemi kısa sürede yapıldığı gibi görünümden rahatsız olunduğu takdirde çıkarılabilir.

Uygulama sonrasında üç gün boyunca yoğun fiziksel aktiviteden kaçınılmalıdır.

Masaj yapılmamalı, sıcak/soğuk ortamlardan kaçınılmalıdır (kızarıklık ve şişlik kaybolana kadar).

Ertesi gün cilt bakım ürünleri kullanılabilir.

Yan etki olarak kızarıklık, şişlik, morluk vb. görülebilir fakat uygulama öncesi anestezik krem ile uyuşturulduğundan hasta acı veya ağrı hissetmez.

Dolgu maddesi uygulaması yaklaşık 20 dakika ile 30 dakika gibi kısa süreli bir işlemdir, uygulandığı yerde hafif kızarıklık ve çok az miktarda morarma görülebilir.

İşlem tamamlandıktan sonra dönüp günlük yaşantınıza dönebilirsiniz.

Işık Dolgusu Nedir?

Cilde ışığı yansıtma kapasitesini geri vermek için mezoterapi ve dolgu teknikleri arasında yeni bir uygulamadır. 3 hafta aralıklı 3 seansla etkili ve basit bir şekilde uygulanabilir. Birinci enjeksiyon ve kümülatif seanslardan itibaren gözle görülür sonuçlar ortaya çıkar. Ciltte hali hazırda mevcut olan doğal içeriklerin özel seleksiyonu ve hiyalüronik asit bazlı özel formül, cildin antioksidan koruması ve alt derinin tekrar yoğunlaştırılması için sinerjik bir biçimde cilde verilir.

El Üstü Dolgu Nasıl Yapılır?

Yaşlanma belirtileri arasında olan el üzerindeki lekelenmeler, doku azalmaları ve damarların belirginleşmesi ile de kendini belli eden el üstü yaşlanmasının artık bir çözümü var. El gençleştirmede amaç el sırtında azalmış olan cilt altı dokusunu yerine koymak, incelmiş ve yıpranmış cildin kalitesini arttırmak ve ciltteki lekeleri ortadan kaldırmaktır. Cilt altını dolgunlaştırmak için el sırtına, dolgu uygulamaları yapılabilir. Cilt kalitesini arttırmak ve nemlendirmek amacı ile saf hyaluronik asit ve PRP uygulamaları yapılır. Cilt lekeleri kimyasal soyma ya da abrazyon yapılarak ortadan kaldırılır.

Yağ Dolgusu Nedir?

Yağ dolgusu yani yağ enjeksiyonu yüze ve vücudun diğer pek çok bölgesine uygulanabilen bir dolgu çeşididir. Yağ dolgusu, sentetik dolguların aksine kişinin kendi vücut yağları ile yapılan bir dolgu çeşididir. Bu nedenle öncelikle hastanın vücut yapısı incelenmeli, yağ fazlalığı olan bölgeler belirlenmelidir. Yağ dolgusu, özellikle dış görünüşü nedeniyle sosyal yaşamda sorun yaşayan kişiler için özgüven yükseltici ve psikolojik açıdan rahatlatıcı bir uygulamadır. Vücudun orantılı ve estetik bir görünüm alması, kusurlu olan bölgelerin yağ takviyesi ile doldurulması hastalarımızın kendini daha çok beğenmesini sağlamaktadır.

Yağ Enjeksiyonu Hangi Bölgelere Yapılır?

Yağ dolgusu hem yüze hem de vücudun diğer bölgelerine uygulanabilir. Yüz bölgesinde bulunan kırışıklıklar, yağ enjeksiyonu ile giderilebilir. Yüz bölgesinde; burun, ağız köşeleri, alın çizgileri, kaş arası çizgiler, kaz ayakları, göz altı çukurları yağ dolgusu yapılabilen bölgelerdir.

Bunun dışında yağ enjeksiyonu vücudun neredeyse her bölgesine uygulanabilir. Kalça dikleştirme, meme büyütme, ince bacakların dolgunlaştırılması, çarpık bacak sorununun giderilmesi ve bazı doğumsal vücut şekli sorunlarının giderilmesi yağ dolgusunun vücutta en sık kullanıldığı işlemlerdir.

Yağ Dolgusu Nasıl Yapılır?

Yağ dolgusu, hastane ortamında yapılan bir işlemdir. Liposuction ile yapılır. Öncelikle hastamız lokal anestezi ya da genel anestezi ile uyutulur. Bu nedenle işlem sırasında herhangi bir ağrı ya da acı hissedilmez. Liposuction ile yağ almak için bölgeye özel bir sıvı enjekte edilir. Yağ alınacak bölgeye küçük bir kesi yapıldıktan sonra bölgedeki fazla yağ kanül adını verdiğimiz, ince iğnelerle çekilir. Sonrasında hastadan çıkarılan yağ santrifüj ya da süzme yöntemi ile ayrıştırılır. Yeniden enjekte edilebilir hâle gelen yağ dokusu, dolgunlaşma istenen bölgeye enjekte edilir ve dolgu işlemi sonlanır.

Yağ Alma Ameliyatında İz Kalır Mı?

Yağ dolgusu için yapılan ilk işlem yukarıda da bahsettiğimiz gibi yağ almadır. İşlem sırasında katlanma bölgelerine, küçücük bir kesi yapıldığı için ameliyat izi göze çarpmaz ve estetik sorunlara neden olmaz. Operasyondan sonra hasta aynı gün içerisinde taburcu edilir ve birkaç gün sonra günlük hayatına geri dönebilir.

Yağ Dolgusu Kalıcı Mıdır?

Birçok hastamızın sentetik dolgu yerine yağ dolgusunu tercih etme sebeplerinden biri de kalıcılıktır. Yağ dolgusu ile enjekte edilen doku, ilk 6 ay içerisinde %40 – 60 oranında erir. Bu nedenle yağ dolgusu mutlaka tekrar edilmesi gereken bir işlemdir. Yoksa beklenen sonuçları almamanız ve hayal kırıklığına uğramanız olasıdır. Fakat tekrar edildiğinde uygulamanın etkileri kalıcıdır. Yağ dolgusunun kaç seansta tamamlanacağı ise uygulama yapılan bölgeye ve kişinin yapısına bağlıdır.

Read More

Cilt Kanseri Tanı ve Tedavisi

Cilt Kanseri (Melanoma) Nedir?

Cilt Kanseri (Melanom veya Melanoma), deriye rengini veren melanosit adı verilen hücrelerde başlayan bir cilt kanseridir. Malign melanom veya kutanöz (cilt kaynaklı) melanom olarak adlandırılır. Melanom cilt kanseri hücrelerinin çoğu melanin üretmeye devam ettiği için tümör genellikle kahverengi veya siyah renktedir. Ancak, bazı melanomlar melanin üretmez.
Bu durumda kanser pembe, sarımsı kahverengi hatta beyaz olarak görülebilir. Melanom cilt kanseri, deride doğuştan var olan veya sonradan ortaya çıkan benler üzerinde kanser oluşabilir ve saçlı deri, ayak tabanı dahil vücudu kaplayan derinin herhangi bir yerinde görülebilir.
Melanom cilt kanseri, erkeklerde boyun ve sırt bölgelerinde; kadınlarda bacaklar, boyun ve yüzde sık görülmektedir. Ancak kanser avuç içi, ayak tabanı, tırnak içinde de gelişebilir. Tüm bunların yanında nadir de olsa göz, ağız, genital veya anal bölgede de oluşabilir. Erken evrede teşhis edildiğinde tedavi edilebilir bir kanser türü olan melanom hızlı yayılım gösterdiğinde tedavi şansını azaltan bir kanser türüne dönüşebilir.

Cilt Kanserinde Erken Tanı Hayat Kurtarır

Cilt kanseri, gözle görülebilen kanser türüdür. Cilt kanserinde de diğer kanser türlerinde olduğu gibi erken dönemde derideki değişiklikleri fark edildiğinde kanser yayılmadan tedavi edilebilir.

Ayrıca, erken evrede tedavi edilen cilt kanserinde tedaviye bağlı yan etkiler minimum düzeyde görülmektedir.

Cilt Kanserinin Belirtileri Nelerdir?

Cilt kanserinin en önemli belirtisi deride yeni bir leke veya lekenin büyüklüğü, şekli veya rengindeki değişikliktir. Diğer bir önemli işaret, cilt lekesinin cildinizdeki diğer lekelerden farklı gözükmesidir. Buna çirkin ördek işareti de denir. Bu uyarı işaretlerinden birini gözlemlemeniz durumunda vakit kaybetmeden doktorunuza görünmelisiniz.

Diğer uyarı işaretleri:

  • İyileşmeyen yara,
  • Pigmentlerin lekenin dışına taşarak etrafındaki deriye yayılım göstermesi,
  • Kırmızılık veya sınırının ötesinde yeni bir şişlik,
  • Hassasiyetin artması- kaşıntı, hassasiyet veya ağrı,
  • Benin yüzeyinin değişmesi, tümsekleşme, kanama ya da nodül veya yumru şeklinde görünüm.

Normal bir benle melanom arasındaki farkı ayırt etmek bazen zor olabilir. Bu durumda doğru olan en kısa zamanda uzman bir dermatoloğa başvurmaktır.

Cilt Kanserine Neden Olan Faktörler Nelerdir?

Ultraviyole (UV) Işınına Maruz Kalmak:UV ışınları melanom cilt kanserinde ana risk faktörlerinden biridir. Deri hücrelerinin DNA’sına zarar verir ve cilt kanseri başlar. Güneş ışığı ultraviyole ışınlarının başlıca kaynağıdır. Solaryumunda UV ışınının diğer bir kaynağı olduğu sö Bu kaynaklardan fazla derecede UV ışınına maruz kalan kişilerde melanom dahil birçok cilt kanseri görülme riski artar.

UVA Işınları: Hücre yaşlanmasına neden olur ve hücre DNA’sına zarar verebilir. Kırışıklık gibi deride uzun süreli zararlara neden olduğu ve bazı cilt kanserlerinin gelişiminde rol düşünülmektedir.

UVB Işınları: Güneş yanıklarına neden olan ve hücre DNA’sına direk zarar verebilen ana ışındır. Cilt kanserlerinin çoğuna neden olduğu düşünülmektedir.

UVC Işınları: Atmosferden geçemez. Dolayısıyla güneş ışığında bulunmaz. Bu sebeple de cilt kanserine sebep olmaz.

Solaryum: Araştırmalar, bronzlaşmak için sık sık solaryuma giden kişilerde melanom cilt kanseri riskinin daha fazla olduğunu gö Solaryumlarda bronzlaştırma için kullanılan UV lambalarının “ultraviyole lambalar” olması gereklidir ve üzerlerinde “UV ışınlarına sürekli maruz kalmak, cildin erken yaşlanmasına ve cilt kanserine neden olabilir” ibaresi olan etiketler olmalıdır. Ayrıca, bu ışınlara devamlı maruz kalan kullanıcılar için “cilt kanseri için düzenli doktor kontrolü gereklidir” yazan bir etiket daha koyulmasının uyarıcı nitelikte olabileceği düşünülmektedir. Böylece, özellikle cilt kanseri riski olan, 18 yaş altı gençler/çocuklar ve ailesinde cilt kanseri olan kişiler için ultraviyole ürünlerinin (kara ışık lambası, cıva buharlı lamba, yüksek basınçlı ksenon ve ksenon civalı ark lambası, plazma fenerler ve ark kaynakları vb.) kullanımına karşı eğilimi azaltma hedeflenmektedir.

Benler: Vücudumuzdaki benler, iyi huylu tümörlerdir ve sadece doğumda değil çocukluk ve gençlik dönemlerinde de oluşur. Benlerin çoğu asla probleme yol açmaz. Ancak, fazla sayıda beni olan kişilerde melanom gelişme riski daha fazladır.

Normal Benler: Ciltte genellikle kahverengi, ten rengi veya siyah nokta şeklindedir. Düz veya yüksek ve kabarık, yuvarlak veya oval olabilir ve genellikle 6 m m’den küçüktür. Benler, doğuştan veya çocukluk ve gençlik dönemlerinde oluşabilir. Erişkinlik döneminde vücutta çıkan yeni benler, olası bir cilt kanserine karşı doktor tarafından kontrol edilmelidir. Vücutta bir ben geliştiğinde yıllarca aynı boyut, şekil ve renkte kalacaktır. Bazı benler ise, zaman içinde kendiliğinden yok olacaktır. Birçok insanda ben vardır ve bu benlerin çoğu zararsızdır. Ancak, benin şekli, büyüklüğü veya renginde bir değişiklik olduğunda olası bir cilt kanseri gelişimine karşı bunu fark etmek ö

Displastik Nevüs: Displastik nevi (nevi, nevusun çoğul halidir) ya da bir başka adıyla alışılmışın dışında nevi, çoğunlukla azda olsa normal benler gibi görünür ancak melanomun bazı özelliklerini taşır. Genellikle diğer benlerden daha büyüktür, şekli veya rengi alışılmışın dışındadır ve çoğu kansere dönüşmez.

Konjenital (Doğumsal) Melanositik NevüsDoğumda varolan benlere konjenital melanositik nevi adı verilir. Doğumla birlikte var olan bu tür benlerde nevüsün büyüklüğüne bağlı olarak melanom gelişme riskinin %0-l0 arası olduğu tahmin edilmektedir. Konjenital melanositik nevüsü büyük olan kişilerde melanom gelişme riski daha fazladır. Örneğin; konjenital nevi avuç içinden daha küçükse, melanom riski daha düşüktür. Bunun aksine, sırtta veya kalçalarda büyük boyutlarda olan konjenital nevilerde melanom riski önemli ölçüde artmaktadır.

Açık Ten, Çillenme ve Açık Renk Saç: Beyaz tenli, açık renk saçlı kişilerde melanom riski siyah tenli kişilere göre 10 kat daha fazladır. Kızıl ve sarı saçlı, beyaz tenli, mavi veya yeşil renk gözlü ya da çilli kişilerde cilt kanseri riski artmaktadır.

Yaş: Melanom sıklıkla 15-29 yaş arası gençlerde gözükmekle birlikte en sık 25-29 yaş grubu arasında görülür (özellikle genç bayanlarda). Ancak ileri yaşlarda da görülebilir.

Cinsiyet: Görülme sıklığı ve biyolojik farklılıkları göz önüne alınarak cilt kanserleri malign meianom ve melanom dışı cilt kanserleri olarak ikiye ayrılmaktadır. Genç erişkin yani 25-34 yaş arası erkeklerde en sık görülen 4. kanser türü iken, kadınlarda meme ve jinekolojik kanserlerden sonra en sık görülen kanser türüdür.

Kaynak ve Metal İşleri ile Uğraşma: Gözlerde melanom riskini arttığı gösterilmiştir.

Fototerapi (Işık Tedavisi): Sedef gibi bazı cilt hastalıkları olan kişilere uygulanan tedaviye bağlı maruz kalınan UV ışınları, skuamöz hücreli cilt kanseri riskini arttırmaktadır.

Cilt Kanserinde Genetik Faktörler Neler?

Bir veya birden fazla birinci derece akrabasında (anne- baba, kardeş veya çocuğu) melanom cilt kanseri görülen kişilerde risk daha yüksektir. Melanom olan kişilerin yaklaşık %10’unda ailesinde aynı hastalık görülmektedir.

Riskin artmasındaki bir sebep, aile içinde yaşam şeklindeki benzerlik sonucu sık sık güneşe maruz kalmak, duyarlı açık tenli aile üyelerinin çoğunlukta olması veya bu faktörlerin her ikisi olabilir. Bunun yanında, ailede genlerdeki değişiklik sonucu gen mutasyonu, melanom riskinde etken bir faktör olabilir. Ailesinde yüksek oranda melanom görülen kişilerin yaklaşık %10-40’ında gen mutasyonuna rastlanmaktadır.

Kseroderma Pigmentosum (XP): Normalde DNA’yı onarmakla görevli enzimlerde oluşan hasar sonucu kalıtsal bir durumdur ve nadir görülür. XP olan kişilerde, güneşin neden olduğu DNA zararını onarma yeteneği daha az olduğu için ciltlerinin güneşe maruz kalmış bölgelerinde melanom dâhil birçok cilt kanseri gelişim gösterebilir.

Olağandışı yaralar, şişlikler, lekeler, çizikler veya derinin söz konusu bölgesinin görünüşünde değişiklik, melanom veya diğer bir cilt kanseri türünün işareti veya kanserin oluşabileceğine dair bir uyarı olabilir.

Cilt Kanseri Tanısı Nasıl Konulur?

Cilt kanserinin en önemli belirtileri, deride yeni bir leke veya lekenin büyüklüğü, şekli veya rengindeki değişikliktir. Olağandışı ve iyileşmeyen yaralar, şişlikler, lekeler, çizikler veya derinin görünüşünde değişiklik, benin yüzeyinin değişmesi (tümsekleşme, kanama ya da nodül veya yumru şeklinde görünüm), kaşıntı, hassasiyet ve ağrı melanom ya da diğer bir cilt kanseri türünün işareti veya kanserin oluşabileceğine dair bir uyarı olabilir. Bu tür belirtilerle karşılaşıldığında vakit kaybetmeden uzman bir doktora başvurmak, erken tespit edilen sağlık sorununa hızlıca çözüm bulunmasını sağlayacaktır.

Cilt Kanserinde Kendi Kendine Cilt Muayenesi: Ayda iki kez cildin kontrol edilmesi çok önemlidir. Benlerin, lekelerin ve çillerin özelliklerini bilmek, yeni bir ben veya lekeyi fark edecek kadar vücudun tanınması önemlidir. Kendi kendine cilt muayenesi, iyi aydınlatılmış bir odada tüm vücudun gözlemlenebileceği bir boy aynasının karşısında yapılmalıdır. El aynası kullanarak sırt, kalça gibi vücudun kör noktalarını boy aynasında görüntülemek kolaylaşır. Erkeklerde 3 melanomdan 1’i sırtta görülmektedir. Sırt, avuç içi, ayak tabanı, kafa derisi, gözler, tırnaklar gibi vücudun tüm bölgeleri kontrol edilmelidir.

Tıbbi Geçmiş ve Fiziksel Muayene: Cilt kanseri için fiziksel muayene ilk olarak uzman bir dermatolog veya Plastik Cerrahi Uzmanı tarafından yapılmalıdır. Dermatoskopi olarak adlandırılan (epiluminesens mikroskopi veya yüzey mikroskopi olarak da bilinir) bir teknik kullanılarak deri üzerindeki lekeler ya da benler yakından incelenir ve istenirse görüntüsü alınabilir ve şüpheli bölgeye yakın deri altındaki lenf bezlerindeki olası yayılım gözlenebilir. Bazı cilt kanserleri, lenf bezlerine yayılım gösterir. Bu olduğunda, etkilenmiş olan lenf bezleri büyüyebilir ve normalden daha sert olabilir. Cilt kanserinin erken teşhis edilmesinde oldukça etkili olabilir. Displastik nevüs sendromu olan, ailesinde daha önce melanom görülmüş kişilerin düzenli olarak cilt muayenesi yaptırması önemlidir.

Cilt Kanseri Tanısında Dermatoskopi

Dermatoskopi deri yüzeyi mikroskopisidir; benlerin ve pigmentli diğer lezyonların tanısında kullanılır. Bu yöntemde, yağlanmış deri yüzeyi, ışıklı bir büyütme sağlayan dermatoskop ile incelenir. Dermatoskop, kulak muayenesinde kullanılan otoskoba benzer ve 10 yılı aşkın süredir yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu yöntemle vücuttaki benlerin haritası oluşturularak noktasal lokalizasyonları belirlenir. Ardından her bir ben için dermatoskopik görüntü alınır ve kaydedilir. Böylece bir sonraki kontrolde elde edilecek görüntüyle karşılaştırma şansı sağlanır.

Dijital Dermatoskop bende izlenen şüpheli değişiklikleri matematiksel olarak hesaplayarak malign melanom riskini gösteren bir indeks de oluşturur. Bu indeks tanıda ve tedavinin planlanmasında yardımcıdır. Çıplak gözle erken evre melanom tanı şansı %60 iken, dijital dermatoskopik inceleme ile %90’lara çıkar.

Cilt Biyopsisi: Eğer şüpheli bölgenin cilt kanseri olabileceği düşünülüyorsa, bu bölgeden parça örneği alınarak laboratuvar ortamında incelenir. Buna, cilt biyopsisi denir. Cilt biyopsisi birçok farklı yolla yapılabilir. Şüpheli bölgenin vücuttaki yerine, büyüklüğüne ve şüphelenilen cilt kanseri türüne göre biyopsi şekline karar verilecektir.

Şüpheli ben veya leke, kanser veya kanser öncesi olarak tespit edilirse, doktorunuz daha fazla test veya tedavi uygulamak isteyebilir. Şüpheli ben veya leke küçük ve bölgesel ise, daha geniş çaplı bir biyopsi (daha fazla doku almak için) veya bir çeşit cerrahi müdahale uygulanabilir. Yayılım göstermiş cilt kanserlerinde ise, görüntüleme testleri ve tedavi için immunoterapi, hedefe yönelik tedavi, kemoterapi ve radyoterapi uygulanması gerekecektir.

Cilt Kanseri Türleri Nelerdir?

Melonom Cilt Kanseri

Melanom, deriye rengini veren melanosit adı verilen hücrelerde başlayan bir cilt kanseridir. Malign melanom veya kutanöz (cilt kaynaklı) melanom olarak adlandırılır. Melanom cilt kanseri hücrelerinin çoğu melanin üretmeye devam ettiği için tümör genellikle kahverengi veya siyah renktedir. Ancak, bazı melanomlar melanin üretmez.

Bu durumda kanser pembe, sarımsı kahverengi hatta beyaz olarak görülebilir. Melanom cilt kanseri, deride doğuştan var olan veya sonradan ortaya çıkan benler üzerinde kanser oluşabilir ve saçlı deri, ayak tabanı dahil vücudu kaplayan derinin herhangi bir yerinde görülebilir.

Melanom cilt kanseri, erkeklerde boyun ve sırt bölgelerinde; kadınlarda bacaklar, boyun ve yüzde sık görülmektedir. Ancak kanser avuç içi, ayak tabanı, tırnak içinde de gelişebilir. Tüm bunların yanında nadir de olsa göz, ağız, genital veya anal bölgede de oluşabilir. Erken evrede teşhis edildiğinde tedavi edilebilir bir kanser türü olan melanom hızlı yayılım gösterdiğinde tedavi şansını azaltan bir kanser türüne dönüşebilir.

Diğer Cilt Kanseri Türleri

Bazal hücreli ve skuamöz hücreli kanserler çoğunlukla baş, boyun ve kollar gibi güneşe fazla maruz kalan bölgelerde görülür. Ancak, bunun yanında vücudun başka bölgelerinde de rastlanmaktadır.

A-Bazal Hücreli Karsinom: En sık görülen cilt kanseridir. Çoğunlukla düz, sert, bulunduğu bölge soluk renkli veya ufak bir kazada bile kolay kanayabilen küçük, tümsekli, pembe veya kırmızı, şeffaf, parlak, inci büyüklüğünde şişlikler bulunan bir kanserdir. Ortası çökük ve alanı mavi, kahverengi veya siyah renktedir. Büyük bazal hücreli karsinomlar, kabuklu veya yayılan bir alana sahiptir.

B-Skuamöz Hücreli Karsinom: Sıklık olarak ikinci sırada görülen cilt kanseridir. Büyüyen bir yumru gibi gözükebilir. Çoğunlukla sert, pul pul veya kabuklu bir yüzeyi vardır. Bunun yanında yavaş gelişen düz, kırmızı lekeli bir görünüme de sahip olabilir. Bu cilt kanserlerinin her ikisi de, normal deriden çok az bir değişiklik göstererek düz bir alanda gelişebilir.

Aknitik keratoz aynı zamanda solar keratoz olarak da bilinir. Bazen deride kanser öncesi oluşan bir durum olabilir ve güneşe fazla maruz kalınması sonucu ortaya çıkar. Aknitik keratoz, genellikle pembe-kırmızı veya deri renginde küçük, sert veya pul pul noktalardır. Genellikle yüzde, kulaklarda ellerin üstünde ve kollarda başlar. Ancak, vücudun güneşe maruz kalan diğer bölgelerinde de görülebilir. Aknitik keratoz genellikle çok sayıdadır. Bazıları skuamöz hücreli kanserlerin içinde gelişebilir. Bazıları ise aynı kalır veya tek başına ilerler.

Cilt Kanseri Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Cilt kanseri tedavisinde kanserli dokunun tümü herhangi bir kalıntı bırakılmadan çıkarılması hedeflenir. Cerrahi tedaviyle oldukça yüksek oranda başarı sağlanabiliyor. Yeterli derinlikte ve genişlikte çıkarılan kanserli doku ile kanserin tekrar ortaya çıkarılması önlenir.  Cilt kanseri tedavisinde kanserli hücrenin yok edilmesinin yanı sıra  estetik açıdan iz kalmamasına ve işlev kaybına neden olmamasına önem verilir. Cilt kanserinin en çok görüldüğü yük bölgesi için hastanın yaşı genel durumu, tümör boyutu, deri özellikleri ve lenf bezlerine yayılma olasılığı önemli hale gelir.

Cilt kanserinde tek tip bir tedaviden ziyade kişiye özel tedavi şekilleri sunulur. Cerrahi ve radyoterapi açısından küçük tümörlerin tedavisinde genellikle bir sorunla karşılaşılmaz. Cilt kanseri tedavisinde deneyimli bir ekibin tümör çıkarma işlemini uygulaması da bir diğer önemli noktadır.

Cerrahi tedavi sonrası fazla iz kalıyor ve ciddi bir yan etki olmadan tümörün ışın ile kontrolü sağlanabiliyor ise primer tedavi modeli olarak radyoterapi tercih edilebilir. Yanakta, alında veya burun sırtında görülen melanom dışı cilt kanseri, özellikle bazal hücreli ise radyoterapi ile çok başarılı bir şekilde tedavi ediliyor. Küçük tümörlerin tedavisinde ise kriyocerrahi yöntemi tercih edilebiliyor. Sıvı nitrojenin tümör üzerine uygulandığı tedavide, anormal hücreler ölüyor. Buzların çözülmesinden sonra ise ölü dokular vücuttan ayrılıyor.

Küretaj olarak adlandırılan tedavi yönteminde ise, kanserli bölge kaşık şeklindeki bir küretle kazınıyor, özel bir cihazdan sağlanan elektrik akımı ile kanama durduruluyor ve kanser hücreleri öldürülüyor. İşlemin sonunda ciltte düz, beyaz bir iz kalıyor. Yüzeysel cilt kanserlerinde krem ya da losyon şeklindeki uygulanan lokal kemoterapi de bir seçenek olarak değerlendiriliyor.

Cilt Kanserinden Korunma Yolları Nelerdir?

Cilt kanserine neden olan risk faktörleri ve UV maruziyeti azaltılarak korunma mümkün olabilir. Peki, ne tür önlemler alarak güneşten korunmak mümkündür?

  • Örtünün. Güneşlenmiyorsanız üstünüze bir şeyler giyin, geniş kenarlı şapka takın ve cildinizi mümkün olduğu kadar koruyun. Gözlerinizi, UV ışınlarını en az %99 engelleyen güneş gözlüğü takarak koruyabilirsiniz.
  • Gölgede oturun. Güneş ışınlarının en sert olduğu saat 10:00 ile 16:00 arası güneşlenmeyin. Direk güneş ışınlarına maruz kalma sürenizi, uzmanların belirttiği sürelerle sınırlayın.
  • Solaryumda bronzlaşmaktan kaçının. Cilt kanserinin oluşmasına katkı sağlayabilir ve cildinizde uzun süreli zarara yol açabilir.
  • Kozmetik ürünlerin son kullanma tarihine dikkat edin.
  • Güneş koruma faktörü en az 30 olan geniş spektrumlu güneş kremleri kullanın. Güneş kreminizi 2 saatte bir, yüzdükten ve terledikten sonra sürdüğünüzden emin olun.

Amerika Yiyecek ve İlaç Dairesi (FDA), sadece güneş yanığından değil, cilt kanseri ve erken yaşlanmayı tetikleyen UVA ışınlarından da koruyan güneş kremlerinin üretimini yürürlüğe soktu. Bunun yanı sıra; kullanılan nemlendirici, dudak kremi ve makyaj malzemelerinin etiketlerinde de güneş kremlerinde olduğu gibi koruma faktörü derecesinin belirtilmesi şartı söz konusu.

Güneş Kremi Kullanırken Nelere Dikkat Etmeli?

UVB ve UVA ışınlarının her ikisinden koruyan “geniş spektrumlu” güneş kremleri kullanılmalıdır. Tüm güneş kremi ürünleri, güneş yanığına yol açan UVB ışınlarına karşı koruyucu özelliktedir. Artık, güneş kremleri, cilt kanseri ve ciltte erken yaşlanma oluşumunda payı olan UVA ışınlarına karşı da koruyucu özellik taşımak zorundadır. Sadece, testleri geçen ürünlerde “geniş spektrumlu” etiketi kullanılabilir.

Read More

Botoks  

Gün içinde hepimiz mutlaka mimik kullanırız. Yüzümüzde yer alan binlerce mimik kası vardır, mimik kullanımına bağlı olarak yüzümüzde kırışıklıklar meydana gelir ve yaşımız olduğundan daha büyük görünür. Botoks uygulaması, yaşın ilerlemesi ile birlikte belirginleşen mimik çizgilerini ortadan kaldırır.

Botoks Nasıl Etki Eder?

Botoks uygulandığı hastaya geçici felç etkisi yaratır. Sanılanın aksine botoks, kasın tamamına değil yapılan bölgenin 1-2 cm çevresinde etkili olur. Yüz enjeksiyonlarında, mimik kaslarının hareketlerini kısıtlar, derin kırışıklıkların oluşmasını engeller. Fakat hastanın derin kırışıklıkları varsa botoks enjeksiyonu sadece bu kırışıklıkları hafifletebilir. Tamamen engelleyemez. Botoks beraberinde dolgu uygulamasıda kullanılılır ise derin kırışıklıkların giderilmesi sağlanabilir.

Botoks, Clostridum Botulinum bakterisinden üretilmiş doğal, protein yapısında bir ilaçtır ve dinamik kırışıklıklara yol açan kasları geçici süreyle giderir. Botoks ince çizgiler ve çok derin olmayan kırışıklıkların giderilmesinde kullanılır, eğer çok daha derin kırışıklıklar var ise bunların hafiflemesini sağlar.

Alın, göz çevresi (kaz ayakları), kaş arası, burun yan duvarı, dudak üzerinde ince çizgiler, ağız çevresindeki kırışıklar ve boyun derisindeki kırışıklıklar ve bandlar yüz ve boyundaki mimik kasların kasılması sonucu oluşur. Kaş arası ve burun yan duvardaki çizgiler kızgın yüz ifadesi, göz çevresi ve alındaki çizgiler yaşlı ve yorgun yüz ifadesi ve ağız çevresindeki çizgiler ise üzgün bir yüz ifadesine neden olur.

Botoks yüzün bu bölgelerindeki mimik kasları geçici olarak kasılmasını bloke ederek yorgun, kızgın ve üzgün yüz ifadesini ortadan kaldırarak kırışıksız, daha genç, daha dinç bir yüz ifadesi elde edilir.

Botoks Nasıl Uygulanır?

Botoks tedavisi yüz kasları anatomisini iyi bilen tecrübeli ve deneyimli sağlık profesyonelleri tarafından yapılmalıdır. Çok ince uçlu bir iğne ile kırışıklığa neden olan kasların üzerine yapılır. Ağrılı bir işlem değildir, yalnızca o bölgede hafif bir yanma ve acıma hissedilir. İşlem yapıldıktan sonra botoksun çevre kaslara dağılmaması için, o bölgenin ovuşturulmaması gerekir.

Botoks Uygulamasından Sonra Nelere Dikkat Edilmelidir?

Botoksun uygulandığı gün spora, kuaföre veya saunaya gidilmemesi önerilir. Ayrıca 3 gün havuza gidilmemelidir. Aynı gün uyku pozisyonuna dikkat edilmeli, yüz üstü yatılmaması gerekmektedir. Botoksun tam etkisi 5 ile 7 gün arasında tamamen görülür. Botoks tedavisinin etki süresi 4-6 ay civarındadır. Etki süresi kişiden kişiye değişiklik göstermektedir. Bu süreyi yaş ve uygulanan bölgenin durumu etkilemektedir. Hamile veya emziren bayanlar dışında hemen hemen herkes botoks işlemi yaptırabilir.

Yüzde Botoks Uygulama Alanları

Yorgun ve yaşlı ifadeye neden olan alın çizgileri,
Kızgın ifadeye neden olan kaş arası çizgileri,
Göz kenarı kırışıklıkları (Kaz ayakları),
Üst dudak üzerindeki ince çizgilerin düzeltilmesi,
Kaş kaldırılması, kaşlarda arzu edilen pozisyona getirilmesi,
Boyun derisindeki kırışıklıklar ve bandların düzeltilmesi,

Terleme Botoksu

El, ayak ve koltuk altı terlemeleri botoks tedavisi ile 6 aylığına ortadan kaldırılır. Öncesinde krem ile lokal olarak uyuşturulduktan sonra ter bezlerinin yoğun olduğu bölgeye yapılır.

Masseter Botoksu

Masseter kasına yapılan botoks işlemi olup özellikle bruksizm denilen diş sıkma, gece uyurken diş gıcırdatma problemini çözmek için tedavi amacı ile yapılır. Ayrıca yüzün alt kısmına çene yanlarında oluşan kare görünümü de düzeltir ve yüzü inceltir. Masseter kası, yüzün alt kısmında yer alır ve bu işlemle çene yan tarafların inceltilir.

Alternatif bir tedavi şekli olan masseter botoks, uzun süreli olarak etkisini gösterir. Yüz bölgesinde erkeksi bir görünüme yol açan kare şeklindeki görünüm masseter botoks uygulaması ile giderilebilir. Bu sayede daha orantılı ve oval bir yüz şekli elde edilir.

Masseter kasındaki orantısız büyüklük, kadınların daha maskülen, erkeksi görünmesine neden olur. Böyle bir görüntüden rahatsız olan kadınlar için ideal bir estetik prosedür olan masseter botoks uygulaması, kadınların bu rahatsızlıktan kurtulmasını sağlar. Çenede masseter dediğimiz çiğneme kaslarının olduğu yerlere uygulama yapılarak bu kasların büyümüş hacmi küçültülerek, o bölgede bir incelme elde edilir ve yüzle daha uyumlu hale gelmesi sağlanır. Uygulama yaptığımız kadın ve erkek hastalarımızda aynı zamanda psikolojik bir rahatlık da sağlanır. Özellikle uykuda diş sıkma ve gıcırdatmaya bağlı olarak diş yüzeylerinde oluşan aşınma ve kırılmaların önüne geçilir, ayrıca diş sıkmaya bağlı olarak çene ekleminde oluşan ağrı da giderilir. Diş sıkma probleminde alternatif bir tedavi şekli olan masseter botoks, uzun süreli olarak etkisini gösterebilir. Hem tıbbi olarak diş sıkma problemi çözülür hem de estetik olarak çene kasındaki büyüme azaltılıp inceltilerek yüzde daha estetik ve ince bir görünüm elde edilir.

Baby Botoks (Sanki Hiç Botoks Yaptırmamış Gibi!)

Baby botoks botulinum toksin enjeksiyonları ile yapılır. Sadece çok az miktarda uygulanarak lokal kırışıklığı açar, kasları gevşetir ve sinir kasılmalarını azaltır. Baby botoks ortalama olarak 15 dakika sürer. Botoks uygulamasının etkisi genellikle 1-2 gün sonra ortaya çıkar. 2 gün sonra yüzünüzdeki kırışıklığın azaldığını ve daha genç göründüğünüzü fark edersiniz.

Baby botoks göz çevresi, kaş arası, kaz ayakları, alın bölgelerinde tercih edilir. Botoksun etkisi geçici olduğu için baby botoks uygulamasını 6 ayda bir yaptırmanızı öneriyoruz. Böylece kalıcılığını ve dinamik yüz yapınızı daha uzun süre korursunuz. Fakat en çok merak edilen konuda botoks etkisi geçince kırışıkların tekrar artacağının düşünülmesidir. Bu durum sanılanın aksine o bölgedeki kaslar kullanılmadığından botoks etkisi geçince daha fazla kırışıklık olmayacaktır.

Baby Botoks Mimiklerini Kaybetmek İstemeyen Herkese Uygundur

Cildin kolajen üretimi 35 yaşından sonra azalmaya başlar. Kolajenin azalmasıyla birlikte cilt elastikiyetini kaybeder, kırışmaya başlar. Kırışıklar için ne kadar erken önlem alırsanız, o kadar etkili sonuçlara ulaşabilirsiniz. 30’Xlu yaşlar baby botoks uygulaması için uygun yaşlardır. Yüzünüzdeki kırışıklardan endişe duyuyor, daha genç ve dinamik görünmek istiyorsanız minimal dokunuşlarla müdahaleler yapabilirsiniz. Botoks uygulamasının cildinizde sahte bir görüntü yaratmasından korkuyorsanız tercihiniz baby botoks olabilir. Minik dokunuşlarla doğal ve canlı bir yüze kavuşacaksınız.

Read More