Monthly Archives Ocak 2022

Romatizma Ağrıları ve Hava Durumu

Çevremizde, soğuk ve nemli havalarda eklem ağrıları, kemik üzerinde sızlar tarzda ağrı gibi yakınmaları olan kişilerle sıklıkla karşılaşırız. Bu kişiler, meteoroloji uzmanı gibi, yağmur yağacağını da söylerler. Genellikle yağar da. Çoğu insan, bu belirtilerin romatizma belirtisi olduğunu düşünüp doktora başvurur. Bu durum hem romatizma hastalarında hem de bilinen bir hastalığı olmayan sağlıklı kişilerde görülebilir. Bu durumun aleyhinde veya lehinde birçok kanıt vardır. Amerika’da bu konuda yapılan geniş serili bir araştırma (557 kişilik, çok merkezli), bazı hava şartlarında ortaya çıkan romatizma ağrılarını barometrik değişimlerle ilişkilendirmiştir.

Düşük basınçlı soğuk ve yağışlı havalarda ağrının başladığı veya arttığı; yüksek basınçlı kuru ve sıcak havalarda ise ağrının kaybolduğu veya azaldığı gözlenmiştir. Hava durumuyla ilişkili eklem ağrıları, osteoartrit hastalarında daha yaygındır.

Sağlıklı kişilerde hava durumuna bağlı olarak gelişen romatizmal ağrılar, bir romatizma belirtisi değil daha çok kişinin barometrik değişikliklere gösterdiği kişisel hassasiyet olarak düşünülmelidir.

Read More

Klima Yatağa Düşürmesin

Sıcak havalarda ani ısı değişiklikleri zararlıdır. Anlık ısı farkının 8 dereceyi geçmemesi gerekmektedir.

Mekân içinde ve dışındaki 7-8 derecenin üzerinde ve ani sıcaklık farkı hasta olmayı kolaylaştırır. Özellikle terliyken serin ortama girilmemelidir. Aşırı sıcak, kasları gevşetir. Kişi serin bir havayla karşılaşınca, kas ağrıları ve kas tutulması yaşayabilir.

Sıcak hava, nemle birleştiğinde kalp fonksiyonlarını ve tansiyonu olumsuz etkiler. Vücuttaki aşırı su ve tuz kaybı, hastanın kan basıncında dengesizliğe sebep olur.

Klima Ateşine Dikkat

İyi temizlenmeyen klimalar da hastalık kaynağı olabilir. Klimaların suyu yoğunlaştıran bölgelerinde üreyen çeşitli bakteri ve mantarlar, solunum havasına karıştıklarında gribe benzer ateş, titreme, kas ve eklem ağrıları, yorgunluk ve hâlsizlik gibi şikâyetler ortaya çıkar. Bu şikâyetlere öksürük ve nefes darlığı da eklenebilir. Bazen bulantı, kusma, karın ağrısı ve ishal de görülebilir.

Read More

Karaciğer Yağlanmasına Karşı 5 Etkili Önlem

Ülkemizde her 4 yetişkinden birinde görülen ve tüm dünyada giderek yaygınlaşan karaciğer yağlanması, karaciğerde yapısal ve fonksiyonel bozukluklara yol açıyor. Siroz ve karaciğer kanseri gibi çok tehlikeli hastalıklara neden olabiliyor.

Mevcut kilomuzda yüzde 3 oranında bir azalma bile karaciğer yağlanmasının %35 – %100 arasında gerilemesini sağlıyor. %10 oranında kilo kaybıysa karaciğerde oluşmuş bağ dokusunu bile geriletiyor. Çalışmalar, hastalığa karşı günde en az 1 fincan şekersiz kahvenin faydalı olduğunu ortaya koyuyor.

Karaciğer yağlanmasına karşı aşağıdaki önlemleri alabilirsiniz.

Her gün en az 45 dakika tempolu yürüyün: Özellikle gün boyu oturarak çalışıyorsanız daha fazla risk altındasınız. Gün içerisinde mutlaka hareket edin. Düzenli ve tempolu yürüyüşe çok özen gösterin. Düzenli, tempolu yürüyüş; yağlanmanın önemli ölçüde gerilemesine yardımcı oluyor. Karaciğer yağlanmasında önemli bir mekanizma olan insülin direncinin azalmasını sağlıyor. Uzun vadede kalp ve damar hastalıklarından da koruyor. İmkanınız varsa pilates, aerobik, aletli jimnastik, yüzme gibi aktiviteler gerçekleştirmeye de özen gösterin.

Şok diyetlerden uzak durun: Karaciğer yağlanmasına karşı fazla kilolardan kurtulmak şart. Ancak kesinlikle şok diyetlerden uzak durun. Şok diyetler karaciğer, kalp ve böbreklere zarar verirken ölüme bile yol açabiliyor. Üstelik hızlı, ani kilo kaybı; sanılanın aksine karaciğere yağ asidi akımını artırarak kendi başına karaciğer yağlanmasına yol açabiliyor. Bu nedenle dengeli kilo vermeye özen gösterin.

Mevsim sebzeleri tüketin: Sağlıklı ve dengeli beslenmeyle karaciğer yağlanmasını geriye çevirmek mümkün olabiliyor. Tahıl ve süt ürünlerini içeren ve faydası tescillenmiş Akdeniz diyetini uygulayın. Hayvansal yağlardan, işlenmiş et ürünlerinden, aşırı karbonhidrattan kaçının. Meyveleri mutlaka aşırıya kaçmadan ve posası ile birlikte tüketin. Bol bol lifli gıda alın. Tavuğu derisiyle tüketmeyin. Yemeklere lezzet vermesi için katılan krema – mayonez gibi ürünlerden, hamur işlerinden, unlu – şerbetli tatlılardan ve abur cuburdan uzak durun.

Günde 1 fincan şekersiz kahve için: Yapılan çalışmalar kahvenin içeriğinde bulunan kafeol, kafestol, karweol, polifenol ve melanoid gibi antioksidan ve iltihabı önleyici maddelerin, karaciğerde yağlanmaya ve alkole bağlı karaciğer hasarına iyi geldiğini; sirozu hatta karaciğer kanserini önlediğini ortaya koyuyor.

Bitkisel karışımlara dikkat: Bilinçsiz olarak kullanılan bazı bitkisel ürünler karaciğere zarar verebiliyor. Açıkta satılan, nereden geldiği belli olmayan, içeriği bilinmeyen ve laboratuvar şartlarında sınanmamış ürünlerin kullanılması, karaciğeri iflasa götürebiliyor. Öte yandan Meryem Ana dikeni (slymarin / slybin) içeren bileşikler de karaciğer koruyucu olarak biliniyor. Ancak bu konuda çalışmalar yetersiz olduğu için bir mucize beklememek, her karaciğer hastasına tavsiye etmemek gerekiyor.

Read More

Suni Tatlandırıcıların Kilo Vermeye Faydası Yok

Tüm dünyada milyonlarca insan tarafından kilo almamak veya kilo vermek için yaygın şekilde tüketilen suni tatlandırıcıların işe yaramadığı, aynı zamanda da zararlı olduğu ortaya çıktı.

Kısa adı CMAJ olan dergide yayınlanan makalede 420 bine yakın kişi üzerinde gerçekleştirilen 37 araştırma yeniden değerlendirildi. Değerlendirmede kalori içermeyen aspartam, sukraloz, stevoiside gibi suni tatlandırıcıların, kilo vermeye faydası olmadığı gibi uzun süreli kullanımlarının vücut kitle endeksini, kardiyak ve metabolik riskleri arttırdığı tespit edildi.

Suni tatlandırıcıları kullananlar gibi balık yağı, D vitamini ve besin desteklerini kullananlar da risk altında.

Read More

Şaşılık

Gözlerin birbiriyle paralel bakamaması, her iki göz akslarının paralelliğini kaybederek farklı farklı yönlere bakması durumuna şaşılık denir. Gözlerin biri karşıya bakarken diğeri içe, dışa, yukarı veya aşağı kayabilir. Her iki göz de kayabileceği gibi tek göz de kayabilir.

Şaşılık Neden Olur?

Şaşılığın tek bir nedeni yoktur pek çok farklı nedenden ötürü oluşabilir. Şaşılığın tam olarak neden kaynaklandığı anlaşılamamış olsa da şaşılık göz çevresindeki kasların ve sinirlerin kontrol anormalliği olarak bilinir.

İnsan doğuştan şaşı olabileceği gibi bebeklik, çocukluk ya da hayatın ileri dönemlerinde şaşılık problemi ile karşılaşabilir. Şaşılık kafa travması, ya da gözdeki bir yaralanma nedeni ile de oluşabilir.

Şaşılık bazı durumlarda çok daha ciddi bir hastalığın ya da sağlık probleminin belirtisi olabileceği için en kısa sürede, bir göz doktoru tarafından detaylı olarak incelenmelidir.

Şaşılık Belirtileri

  • Çift Görme
  • Koordinasyonsuz Göz Hareketleri
  • Görme Kaybı
  • Derinlik Hissi Kaybı
  • Baş Ağrısı
  • Gözlerde sulanma
  • Ağrı

Çocuklarda şaşılığın fark edilmesi özellikle şaşılık küçük ve estetik olarak fark edilemeyecek boyutta ise zordur. Kaymanın ilk belirtisi gözlerin aynı noktaya odaklanmamasıdır ancak güneşte bir gözünü kapama, kafasını eğerek veya döndürerek bakma gibi bulgular da gözdeki kayma nedeni ile olabilir. İnsanlar genelde bebeklikte olan kaymanın zamanla düzeleceğini düşünmektedir, ancak bu doğru değildir. Şaşılık hiçbir zaman kendiliğinden düzelmez. Şaşılık belirtileri sürekli veya dönem dönem görülebilir.

Şaşılık Tedavi Yöntemleri

Şaşılıkta erken teşhis ileri dönemdeki kalıcı görme kayıplarını önlemek açısından oldukça önemlidir.

  • Gözlük ya da Kontakt Lensler
  • Enjeksiyon Tedavisi
  • Ameliyat: Ameliyat göz çevresindeki bir veya birden fazla kasın yerinin değiştirilmesi veya kısaltılması ile sağlanır. Operasyon genellikle genel anestezi bazen de lokal anestezi ile ameliyathanede yapılır. Bandaj kullanılmaz, yalnızca gözde birkaç gün süren kızarıklık ve rahatsızlık hissi olur. Hastalar genelde aynı gün taburcu olabilirler.
  • Göz Kapama

Yukarıda belirtilen tedavi yöntemleri, hastanın durumuna tek tek veya kombine olarak uygulanabilir.

Read More

Refraktif Cerrahi Nedir?

Refraktif cerrahi;  gözdeki kırma kusurları olan miyop, hipermetrop, astigmat ve 45 yaş sonrası yakın görme zorluğu olan presbiopinin lazer veya diğer cerrahi yöntemlerle kalıcı olarak düzeltilmesi amacıyla uygulanan cerrahi yöntemlerinin tamamına verilen isimdir. Kısaca miyop, hipermetrop ve astigmat olarak adlandırılan kırma kusurları, retraktif cerrahi ile kalıcı olarak tedavi edilebilmektedir.

Lazer teknolojisi ile uygulanan tedaviler; hastaların gözlük veya kontakt lens kullanma ihtiyacını ortadan kaldırmaktadır. Lazer teknolojisinde hastanın göz yapısına ve kırpma kusuruna göre özelleştirilmiş yöntemler kullanılmaktadır.

Medova Hastanesi’nde başarı ile uygulanan refraktif cerrahi sayesinde hastaların görme kusurları ortadan kaldırılmakta ve kaliteli bir hayat yaşamalarına olanak sunulmaktadır.

Excimer Lazer

Excimer lazer, korneayı (gözümüzün önündeki saydam tabaka) büyük bir hassasiyetle şekillendiren bir dalgadır. Miyop, hipermetrop ve astigmat gibi göz problemlerini birkaç dakikada düzelten ve komplikasyon riski çok düşük olan bir tedavi yöntemidir.

Excimer lazer teknolojisinin, alanında deneyimli ve uzman hekimler tarafından uygulandığı Medova Göz Merkezi’nde ayrıntılı teşhis, etkin ve hızlı tedavi olanağı hastaların hizmetine sunulmaktadır.

Transepithelial PRK (No Touch Lazer)

No Touch Laser, alışılagelmiş lazer tedavi yöntemlerinin aksine ışıkla göze dokunulmadan 30 – 40 saniye içerisinde uygulanan miyop (uzak görme) ve astigmat sorununu ortadan kaldıran bir tedavi yöntemidir. Özellikle korneası ince olan ve kornea yüzeyi normalden daha dik olan olgularda da No Touch Laser tedavisi uygulanabilir.

No Touch Laser tedavi işlemi, sadece anestetik damla damlatılmasıyla yapılır ve uygulama sırasında hasta ağrı duymaz. Bu yöntem kullanılarak yapılan lazer tedavisinde göze herhangi bir cihaz teması yoktur. Hastanın uzak ışık kaynağına 30 – 40 saniye bakması yeterlidir.

Tedavi sonrasında 1 – 2 gün ağrı, ışıktan rahatsız olma ve sulanma olabilmektedir. 2 – 4 hafta içerisinde görme seviyesi tam düzeyine ulaşmaktadır.

Kişiye Özel Planlanmış En Gelişmiş Lazer Teknolojisi ile Kusursuz Görüş İmkanı

Tamamen bilgisayar kontrolünde; bıçaksız olarak uygulanan ve en güvenilir yöntemlerden biri olan femto lasik teknolojisi sayesinde hastalara görüş keskinliğini en üst seviyelere çıkaran bir tedavi yöntemi sunulmaktadır.

Femto lasik tedavisi; gözün en ufak dönüş hareketlerinin tespit ve takip edilebilmesine olanak vererek tedavinin hatasız sonuçlanmasını sağlamaktadır.  Normal kornea kalınlığına sahip hastalara uygulanabilen bu tedavi yöntemi, yüksek görme kusuruna sahip hastalar için de uygun bir yöntem olarak kullanılmaktadır. Femto lasik teknolojisi astigmatı düzeltme olanağı sağlamakla birlikte korne kapağı (korneal flep) komplikasyonu olasılıklarını da en aza indirmektedir. Ağrısız ve acısız bir işlem olmasının yanı sıra tedavi çok kısa bir süre içerisinde tamamlanmaktadır. Aynı zamanda hasta, ertesi gün ya da en geç 30 gün içerisinde tam görme düzeyine ulaşmaktadır.

Femto lasik teknolojisi ile çoğu hasta görmelerindeki düzelmeyi tedaviden hemen sonra fark etmekte ve hızlı bir iyileşme sürecinin ardından günlük yaşamlarına dönebilmektedir.

Kişiye özel bir tedavi olması dolayısıyla her aşaması kişinin göz yapısı ve görüş kapasitesi temel alınarak planlanmaktadır. Bu nedenle, Femto lasik tedavisi ile elde edilen görme keskinliği son derece yüksektir.

Kimlere Lazer Tedavisi Uygulanır?

Lazer tedavisine aday kişilerde; yapılacak ön muayene ve tetkikler neticesinde, aşağıdaki kriterlere uygun kişiler lazerle tedavi edilebilmektedir.

  • 18 Yaşını doldurmuş olması
  • Kornea kalınlığının uygun olması
  • -8 diyoptriye kadar miyopisi olması
  • 6 diyoptriye kadar astigmatı olması
  • +6 diyoptriye kadar hipermetropisi olması
  • Diyabet, romatizma gibi sistematik hastalığı bulunmaması
  • Gözlerinde başka herhangi bir hastalık (kornea sivrileşmesi, göz tansiyonu vb.) bulunmaması
  • Hamile veya emzirme döneminde (ilk altı ay) olmaması

 

Read More

 Katarakt Ameliyatı Sonrası Dikkat Edilmesi Gerekenler

  • Ameliyattan iki gün sonra gözünüze şampuan, sabun ve su kaçırmadan duş alabilirsiniz.
  • Damlalarınızı saatinde ve doğru şekilde kullanmaya dikkat ediniz.
  • Ameliyatlı gözün bulunduğu tarafa yatmamaya özen gösteriniz.
  • Ameliyattan sonraki ilk 15 gün gözünüzü temiz tutunuz, ovuşturmayınız ve kaşımayınız.
  • Gözünüzü silerken bastırmayınız, alt göz kapağınıza dokunmadan tek kullanımlık yumuşak kağıt mendil ile siliniz.
  • İlk 1 ay süre ile ameliyat olmuş gözünüzü çarpma ve vurmalara karşı koruyunuz.
  • Ameliyat sonrası ilk bir ay içerisinde düşündüğünüz deniz, kum ve güneşli tatil planınızı hekiminize danışarak yapınız.
  • Ameliyattan sonra hiçbir şikayetiniz olmayacağı gibi, batma hissi, sulanma, kanlanma gibi bir süre devam edebilen şikayetleriniz de olabilir. Bu durum normaldir, endişelenmeyiniz.
  • Ameliyat olan gözde şiddetli ağrı, görmede azalma ve çapaklanma görülür ise, vakit kaybetmeden çağrı merkezi numaramızdan hastanemize ulaşınız.
  • Ameliyattan sonra ikinci kontrolünüz 7 ile 10. günler arasındadır. İlk kontrolünüzden sonra hastaneden ayrılmadan önce 2. kontrolünüz için randevunuzu alınız.

Göz Damlası Kullanım Kuralları

  • Damla kullanmadan önce ellerinizi su ve sabunla yıkayınız, gerektiğinde eldiven takınız.
  • Başınız geriye doğru kaldırınız, alt göz kapağınızı parmaklarınızın ucuyla aşağıya doğru çekiniz ve sabit bir noktaya bakınız.
  • Damlalığı göz hizasından yukarıda tutunuz ve yavaşça sıkıştırarak alt göz kapağınızın içine denk gelecek şekilde 1 damla damlatınız.
  • Damlalık ucunu gözünüze, göz kapağınıza veya kirpiklerinize değdirmeyiniz, damlanın ucunu eliniz ile kapatmayınız, aksi takdirde damlanız mikrop üretebilir.
  • Damlattıktan sonra gözlerinizi bir müddet kapalı tutunuz ve daha sonra birkaç defa kırparak ilacın gözde dağılmasını sağlayınız.
  • Gözden dışarı akan ilacı temiz bir peçete yardımıyla siliniz.
*Unutmayınız ki; ameliyatın başarısı hastane ve doktorunuza bağlı olduğu kadar, tedavi sonrası uygulayacağınız bakıma da bağlıdır.
Read More

Göz Sağlığınızı Riske Atmayın, Kataraktı Hayatınızdan Çıkarın!

Göz, zamandan en fazla etkilenen organlar arasında yer alır, farklı bir deyişle kişi yaşlandıkça tüm vücutta oluşan değişimlerden en fazla göz etkilenir.

Katarakt, gözün içinde yer alan sinir ve göz merceğinin saydamlığını kaybetmesi, kahverengi ve sarı renklenmelerin oluşmasıyla ortaya çıkan ve buna bağlı olarak görme duyusunun azalmasıyla sonuçlanan göz rahatsızlığıdır.

Doğumdan itibaren her yaşta görülebilen katarakt özellikle yaşa bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Orta yaşlarda daha nadir görülmekle birlikte yaş ilerledikçe katarakt görülme sıklığı artış göstermektedir. Her iki gözde de oluşabilen katarakt hastalığında genellikle gözlerden biri diğerine göre daha fazla etkilenir. Bu durum hastaların günlük yaşantılarını oldukça olumsuz etkilemektedir.

Katarakt Belirtileri;

  • Görmede yavaş yavaş azalma
  • Görüntüde ve renklerde soluklaşma
  • Işığa karşı hassasiyet
  • Gece görüşte bozulma
  • Araç kullanımının güçleşmesi
  • Okuma zorluğu
  • Gözlerde yorgunluk
  • Gözlük numaralarında sık değişme
  • Çift görme
  • Kontrast kaybı

*Kataraktın cinsine göre hastaların şikâyetleri değişebilir.

Bazı kataraktlarda oluşan yalancı miyopiye bağlı olarak uzak görme bozulur yakın görme düzelir. Uzak veya yakındaki bulanık görme gözlükle düzeliyorsa bu durum kataraktla ilgili değildir. Kataraktlı göz, gözlüğe rağmen az görür. Aynı zamanda gözlük sorunlarıyla ilgili görme azlıkları da kataraktla karıştırılmamalıdır.

Katarakt Tedavisi

Katarakt, diyet ya da ilaç tedavisi ile önlenemez ve tedavi edilemez.  Bu nedenle tek seçenek cerrahi müdahaledir. Ameliyat, şeffaflığını kaybetmiş olan göz merceğinin alınıp yerine yeni bir göz merceğinin yerleştirilmesi sistemine dayanmaktadır.

Katarakt Ameliyatı

Katarakt cerrahisi, matlaşmış lensin çıkarılmasını ve yapay lensle değiştirilmesini içerir. Göz içi lensi olarak adlandırılan yapay lens, doğal merceğinizle aynı yere yerleştirilir. Bazı insanlar için diğer göz problemleri nedeniyle yapay bir lens kullanımı uygun olmamaktadır. Bu durumlarda, katarakt giderildikten sonra görme, gözlük veya kontakt lensler ile düzeltilebilir.

Katarakt cerrahisi gelişen teknoloji ile birlikte kolaylıkla ve hızlı bir şekilde yapılmaktadır. Ameliyat günü birlik cerrahi girişim olup hastalar çoğu zaman aynı gün taburcu olabilmekte ve kısa sürede günlük aktivitelerine dönebilmektedir.

Katarakt tedavisi, mikrocerrahi gerektiren çok önemli bir ameliyattır. Medova Hastanesi olarak; ileri teknolojimiz, güçlü ve tecrübeli hekim kadromuz, sterilizasyona uygun ameliyathanelerimiz ile tüm cerrahi müdahale ve tedavileri hastalarımızın hizmetine sunmaktayız.

Femtosaniye Lazer İle Katarakt Ameliyatlarında Devrim

Son yıllarda özellikle refraktif cerrahide giderek artan ve sıklıkta kullanılan Femtosaniye Laser teknolojisi artık katarakt hastalarının da hizmetine sunulmaktadır.

“Bıçaksız Katarakt Ameliyatı” olarak da adlandırılan “Femtosaniye Laser” adı verilen lazer teknolojisi sayesinde katarakt ameliyatının en önemli aşamaları insan eli değmeden tamamen bilgisayar kontrollü olarak gerçekleştirilmektedir. Bu da komplikasyon riskini son derece azaltmaktadır.

“Femtosaniye Lazer” teknolojisinin kullanıldığı operasyonlarda, göz içine yerleştirilen çok odaklı mercek seçeneği ile aynı operasyonda kataraktın yanı sıra uzak ve yakın görme sorununa çözüm getirmek de mümkün olabilmektedir.

Modern tekniklerin gelişimi ile günümüzde katarakt operasyonları iğnesiz ve ağrısız yapılabilmekte böylece hasta aynı gün evine dönebilmektedir.

FAKO Tekniği

Fako tekniği ile yapılan katarakt ameliyatları dikişsiz ya da lazerli ameliyatlar olarak bilinir.  Bu yöntem ile göz içine 2.2 mm’lik kesiden girilir, ultrason adı verdiğimiz ses dalgaları yardımıyla kataraktlı göz içerisindeki tabaka eritilerek dışarı alınır ve yerine göz içi merceği yerleştirilir. Bu küçük kesi sayesinde yara iyileşmesi daha hızlı ve cerrahi işlem daha güvenli olmaktadır.

Ameliyat olan hastaların görme seviyeleri çok kısa sürede yükselmekte, hastalar günlük

TRI – FOKAL Akıllı Mercekler

Göz içi lens tedavisi, katarakt gibi göz rahatsızlıklarında kullanılan bir tedavi yöntemidir.

Akıllı lensler adıyla da bilinen trifokal lensler uzak, orta ve yakın mesafede gözlüksüz olarak net görmeyi sağlayan göz içi lenslerdir. Bu lensler üç odaklı (trifokal) olup, bu odaklar sayesinde uzak ve yakını gözlüksüz olarak net görmeyi mümkün kılar.

Cerrahi Sonrası Hayata Sağlıklı Gözlerle Bakmak Mümkün!

Katarakt Cerrahisi Geçirmiş İnsanların Hayatında Ne Gibi Değişiklikler Olur?

Katarakt cerrahisinin bazı konularda kısıtlılık oluşturup oluşturmadığı da merak edilir. Cerrahi sonrası, kanunda belirtilen görmeyi elde eden kişiler sürücü belgesi alıp, araba kullanabilir. Temas gerektirmeyen sporları da gönül rahatlığı ile yapabilirler.

Katarakt Tekrarlar Mı?

Katarakt ameliyatı olanlarda yeniden katarakt oluşmaz. Operasyonla, merceğin içine yerleştirildiği zar zamanla kesifleşebilir. Bu halk arasında “ikincil katarakt” olarak isimlendirilse de aslında katarakt değildir. Bu oluşum genellikle lazerle 3 – 4 dakika içerisinde kolayca tedavi edilebilir. Çocuklarda veya zarın çok kalınlaştığı ender durumlarda ameliyatla temizlemek gerekebilir.

Kaynak 1: What Are Cataracts?Cataracts Symptoms?What Causes Cataracts?Cataract Treatment aao.org By Kierstan Boyd Reviewed By J Kevin McKinney, MD Edited By David Turbert Sep. 06, 202

Kaynak 2: Özçetin Hikmet: Güncel katarakt cerrahisi. Özçe- tin H (Editör) Katarakt ve tedavisi. 1. baskı. İstanbul SCALA yayıncılık 2005;299-390.

Read More

Tüp Bebekte Karşılaşılan 7 Sorun

Tüp bebek tedavisi, günümüz teknolojisine paralel olarak geliştirilen birçok tedavi yöntemi ile beraber normal yollardan çocuk sahibi olamayan çiftlere başarı tablosu vaad etse de, bazı durumlarda istenilen sonuçları almak pek mümkün olmamaktadır. Çiftlerin sorunlarına yönelik uygun tedavi aşamalarının gerçekleştirilmiş olmasına rağmen, aşağıdaki durumlarda tüp bebek tedavisi iptal edilebilmektedir:

Anne Adayının Yumurta Sayısının Yetersiz Olması

Tüp bebek tedavisinin başarısındaki en önemli faktör anne adayının yumurta rezervleridir. Bu nedenle yaşı ilerlemiş ve yumurta rezervleri yeterli olmayan anne adaylarında, yumurta gelişimi için uygulanan ilaçların ardından yumurta toplama aşamasında istenilen sayıda yumurta edilememektedir. Karşılaşılan bu sorunun nedenleri arasında anne adayının yaşı, çocuk sahibi olmasını engelleyen genetik faktörler ve yumurtalıkların uyarılması için kullanılan ilaçların yetersiz olması yer almaktadır.

Ovaryan Hiperstimülasyon Sendromu (OHSS, Yumurtalıkların Aşırı Uyarılması)

Tüp bebek tedavisinde istenmeyen bir durum olarak, yumurtalıkların uyarılması için verilen ilaçlara yumurtalıkların aşırı bir şekilde cevap vermesi yani büyümesi sonucunda tüp bebek tedavisi iptal edilmektedir. Tüp bebek tedavisinin başarısı bahsedildiği üzere anne adayının sağlıklı yumurta rezervlerine bağlı olarak şekillenir.

Bu nedenle kaliteli yumurta hücreleri elde etmek amacı ile bir takım hormon iğneleri ile yumurta gelişimi desteklenmektedir. Ancak kullanılan ilaçlara yumurtalıkların aşırı cevap vermesi halinde tedavi aşaması askıya alınarak, öncelikle OHSS’nin tedavisi yapılır.

OHSS’nin belirtileri:

  • Karın ağrısı
  • Karında şişlik hissi
  • Bulantı
  • Kusma
  • İshal
  • Nefes darlığı
  • İdrar oranında azalma

Başarısız Döllenme

Anne adayından elde edilen yumurtalar ile baba adayından elde edilen sperm hücreleri mikroskop altında bir araya getirilerek döllenmeye maruz bırakılır. Genellikle bu işlem mikroenjeksiyon yöntemi ile gerçekleştirilmektedir. Sperm hücresinin yumurtayı döllemesi ile yaklaşık %65-80 arasında embriyo elde edilmektedir. Kaliteli embriyonun tespit edilmesinin ardından anne adayının rahmi yerleştirilmesi ile tedavi tamamlanır. Ancak bazı nedenlerden dolayı döllenme başarısızlıkla sonuçlanabilir. Ayrıca bu sorun tekrarlayan başarısız tüp bebek nedenleri arasında yer alır.

Sperm İle Alakalı Sorunlar

Tüp bebek tedavisinde başarıyı etkileyen bir diğer önemli faktör ise, baba adayında yumurtayı dölleyebilecek kabiliyete sahip sperm hücresinin olmamasıdır. Çeşitli nedenlerden dolayı sperm sayısının, hareketliliğin ve kalitelisinin yeterli olmadığı durumlarda döllenme gerçekleşmemektedir. Ayrıca anne adayına yapılan yumurta toplama işlemine eş zamanlı olarak baba adayından sperm elde etme işlemi uygulanır. Eğer bu aşamada yumurtayı dölleyebilecek yeterli sayı ve kalitede sperm tespit edilememiş ise, tüp bebek tedavisi iptal edilir.

Embriyo Transferinde Karşılaşılan Sorunlar

Tüp bebek tedavisinde karşılaşılabilir bir diğer sorun ise, anne adayının üreme sisteminde meydana gelen patolojiler ve doğuştan gelen anatomik bozukluklardır. Bu sorunlar embriyo transferi işlemini başarısız kılarken, embriyonun tutunacağı ve gelişimini sürdüreceği rahim şartlarının olmamasından dolayı gebelik elde edilememektedir.

İmplantasyon Sorunu

İmplantasyon başarısızlığı olarak tabir edilen bu durum, anne adayının rahmine transfer edilen embriyonun rahme tutunamama sorunudur. Rahim içi şartlarının gebelik için uygun olmaması ve embriyo kalitesinin yetersiz olması halinde, başarısızlıkla sonuçlanmaktadır.

Dış Gebelik

Dış gebelik gebeliğin rahim dışında herhangi bir bölgede gelişim göstermesidir. Genellikle fallop tüplerinde gelişen bu durum, tüp bebek tedavilerinin yaklaşık %1-3’ünde görülmektedir. Bu risk faktörünü arttırıcı nedenler ise;

  • Daha önce gebeliklerde dış gebelik hikayesi
  • Daha önce fallop tüplerini etkileyen bir hastalık ya da operasyon hikayesinin olması dış gebelik riskinin görülme ihtimalini arttırmaktadır.
  • Dış gebeliğin teşhisi için vajinal ultrasonografi ve kanda gebelik testi ile HCG ve progesteron seviyelerinden yararlanılmaktadır. Daha sonra cerrahi müdahale ile gebelik sonlandırılır.
Read More