Monthly Archives Ocak 2022

Eyvah, Çocuğumda Üfürüm Var!

Ebeveynlerin, Çocuk Kardiyoloji Polikliniği’ne başvurularının en büyük sebeplerinden biri, kalpte üfürüm duyulmasıdır. Poliklinik sırası gelinceye kadar ailelerde endişeli bekleyiş devam eder ve sıra gelip ekokardiyografik inceleme tamamlanınca, doktorun ağzından o sihirli sözlerin çıkmasını sabırsızlıkla beklerler; “Gözünüz aydın, geçmiş olsun. Çocuğunuzda önemli bir kalp rahatsızlığı yok, yalnızca masum üfürümü var.”

Ancak bu üfürümün başına getirdiğimiz masum kelimesi bile ebeveynlerin üfürümden duydukları endişeyi ortadan kaldırmaz.

Peki, Nedir Bu Üfürüm?

Kalp üfürümü basit bir ifade ile kalp vuruları arasındaki sestir. Üfürüm kelimesi aileyi heyecanlandırsa da üfürümler, çocuklarda son derece yaygındır ve çoğunlukla normaldir. Bu üfürümlere çoğu kez ‘‘masum üfürüm’’ denir ve basitçe kanın kalp içindeki akışı sırasında ortaya çıkar.

Masum üfürümler genellikle ateşli hastalıklar sırasında veya hiçbir neden olmadan meydana gelebilen şiddeti düşük müzikal karakterdeki seslerdir. 2-7 yaş arasındaki çocukların en az %50’sinde masum üfürüm duyulabilir. Bununla birlikte ilk altı ay içinde duyulan üfürümler genellikle masum değildir. Bu nedenle mutlaka bir çocuk kalp hastalıkları uzmanı tarafından değerlendirilmelidir.

Kalpte üfürüm, genelde bir hastalık olarak algılansa da aslında üfürüm bir muayene bulgusudur. Doktorun muayene sırasında duyduğu kalbin normal seslerinden farklı bir sestir. Üfürüm bir kalp hastalığına işaret edebileceği gibi masum da olabilir. Kalp hastalığına bağlı gelişen üfürümlerde diğer belirtiler de tanı konmasına yardımcı olur. Tanı konma sürecindeki bebekler; derideki renk değişiklikleri(maviye dönme), solunum ve beslenme güçlükleri açısından gözlem altında tutulmalıdır. Yaşça daha büyük çocuklarda görülen kalp hastalığı belirtileri ise yorgunluk, sık hastalanma, kalp hastalıklarına bağlı renk değişimleri (morarma) olabilir.

Kalp Üfürümlerinin Nedeni Nasıl Teşhis Edilir?

Çocuklarda kalpte üfürüm, doktor muayenesinde kalbin dinlenmesi sırasında duyulan sesler ile teşhis edilir. Çocuğun standart muayenesi yapılırken; çocuğun gelişiminde bir anormallik yoksa üfürümün masum üfürüm olduğu ve sonradan çıkan bir üfürüm olduğu söz konusuysa kesin tanı koymak için akciğer filmi, elektrokardiyografi (EKG), ekokardiyografi (EKO) gibi tetkikler yapılabilir.

Bu durumu çocuğu takip eden doktor izleyebilir fakat çocuktaki üfürümün kesin nedenini öğrenmek için çocuk kardiyoloji uzmanına gitmek ve daha derin tetkikler yaptırmak gerekebilir. Gereken tetkikler yapıldıktan sonra ciddi bir kalp hastalığı varsa tedavi ve takip hastalığa göre planlanır.

Çocuklarda Kalp Üfürümü Tedavisi

Çocuklardaki üfürümler, masum üfürüm ise hiçbir tedavi ve takibe gerek duyulmadan genellikle yedi yaş civarında kendiliğinden düzelir.

Masum üfürümlerde çocuğun yaşantısında herhangi bir kısıtlama yapmaya gerek yoktur fakat hastalığa ait üfürümler devam ederse önlem almak gerekebilir.

Çocuklardaki üfürüm tedavisinde, bu bulgunun tedavisi değil, sebep olan hastalığın tedavisi yapılır. Örneğin; kalp deliği nedeni ile üfürüm duyuluyorsa deliğin ameliyat ile kapatılmasının ardından üfürüm sorunu da ortadan kalkar. Eğer üfürüm damar darlığından kaynaklanıyorsa balon tedavisi ile damar açıldıktan sonra üfürüm tam olarak geçmese de azalır.

Çocukların kalbindeki üfürüm sorununda önemli olan hastalığın takibinin yapılmasıdır.

Kalp Üfürümleri Çocuklara Zarar Verir mi?

Çocuklardaki üfürümlerin geneli masum üfürümlerdir fakat üfürüm herhangi bir kalp hastalığına bağlı oluşuyor ise hastalığın ciddiyetine göre tehlike yaratabilir. Çocuğun yaş grubuna göre, üfürümün bir kalp hastalığı olabileceği ihtimali de değerlendirilmelidir.

Örneğin; yenidoğan bir bebekte bazen kalp hastalığı ciddi bile olsa üfürüm duyulmayabilir. Kalpte üfürüm daha çok süt çocuklarında veya daha büyük çocuklarda muayene bulgusu olabilir. Çocuklarda kalpte üfürüm sorununda hastalığın ciddiyetine göre zamana bırakılabilir ya da acil tedavi edilmesi gerekebilir.

Çocuklarda Masum Üfürümler Neden Olur?

Masum üfürümler, herhangi bir hastalık olmadan ve 2-7 yaş arasındaki çocukların % 50-70’i arasında duyulabilen üfürümlerdir. Masum üfürümlerin genelde kalbe zararları olmadığı gibi herhangi bir tedavi veya takibi gerekmez.

Masum üfürümü olan çocuklar zorlanmadan spor yapabilir, oyun oynayabilir fakat önemli olan nokta; üfürümün masum olup olmadığının tespit edilmesidir. Üfürümün masum olabileceği gibi herhangi bir kalp hastalığına bağlı olarak gelişebileceği ya da başka bir sistematik hastalığın bulgusu olabileceği unutulmamalıdır.

Çocuklarda masum üfürümün şiddeti özellikle ateşli durumlarda artar. Kansızlık gibi altta yatan başka bir hastalık durumunda da kalpte üfürüm ilk belirti olabilir.

Kalbinde Üfürüm Olan Çocuklarda Nelere Dikkat Edilmeli?

Üfürümün masum ya da bir hastalığa bağlı olup olmadığını anlamak amacı ile çocuk kardiyoloğuna başvurmak ve üfürümün önemli bir üfürüm mü yoksa masum üfürüm mü olup olmadığını anlamak gerekir.

Üfürümün teşhisi konulduktan sonra üfürüm masumsa çocuğun hayatında herhangi bir kısıtlama gerekmez ve her türlü spor-yarışma gibi aktivitelere katılabilir, sağlıklı çocuklar gibi günlük yaşantısına devam edebilir.

Üfürüm başka bir kalp hastalığına veya sistemik bir hastalığa bağlı gelişmişse neden olan faktöre göre tedavisi ve takibi gerekir. Böyle bir durumda altta yatan hastalığın tipine göre mutlaka bir uzman desteğine başvurulmalıdır.

 

Kaynak Makale: Advani N, Menahem S, Wilkinson JL. The diognosis of innocent murmurs in childhood. Cardiol young 2000; 3402

Read More

Skolyoz Nedir?

Omurganın sağ ya da sol tarafa doğru eğrilmesi ile karakterize olan skolyoz, günümüzde yaygın olarak görülen ortopedik bir problemdir.

Kendiliğinden düzelme ihtimali çok düşük olan omurga eğriliği; skolyoz rehabilitasyonu günlük yaşam planlanması ve cerrahi yaklaşımlar sayesinde tedavi edilebilmektedir.

Skolyoz Belirtileri

  • Omurganın sağ ya da sol tarafa doğru eğilmesi,
  • Omurgada gözle görülebilen kavis,
  • Omuz ve kalçada asimetri,
  • Dik durmada zorluk çekme,
  • Nefes darlığı,
  • Yürümede yaşanan problemler,
  • Sırt, bel ve omuz ağrısı,
  • Kıyafetlerin vücuda tam oturmaması

Skolyoz Tedavisi

Hasta yaşı, eğriliğin derecesi ve yeri, yetişkinlerde ağrıların şiddeti, fiziksel muayene ve görüntüleme yöntemleri bulguları, eğrilik derecesinde zaman içinde görülen artış gibi nedenler göz önünde bulundurularak kişiye özel tedavi planlaması yapılır.

Skolyozun tedavisinde takip, korse tedavisi, skolyoz rehabilitasyonu ve cerrahi operasyon uygulanmaktadır.

Skolyoz da tedavi edilmediği takdirde farklı sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. Hastalık ilerlemeye devam ettiği durumlarda göğüs kafesi daralmakta ve hastalar nefes almada zorluk çekmektedir.

Read More

Basit Şişlikler Lenfödem Habercisi Olabilir

Dünya çapında yaklaşık olarak 250 milyon kişiyi etkileyen lenfödem, kronik ve ilerleyici bir hastalık. Yüz, genital, kol, bacak gibi vücudun herhangi bir bölümünde görülebilen lenfödem, etkilenen bölgede ağırlık, gerginlik hissi, zayıflık, yorgunluk ve karıncalanma, uyuşma şeklinde belirtiler gösteriyor.

Lenfödem (Fil Hastalığı) Nedir?

Vücutta biriken lenf sıvısı miktarının, lenfatik sistemimizin taşıyabileceğinden fazla olması sonucu başta kol ve bacaklarda olmak üzere gövde, karın, yüz, boyun, iç organlar ve genital organlarda şişlik görülmesidir. Buna halk arasında fil hastalığı da denilmektedir.

Lenfödem bir hastalıktır. Ödem ise bir hastalık belirtisidir.

Nasıl Oluşur? Risk Faktörleri Nelerdir?

Lenfödem doğuştan lenfatik sistemdeki problemden kaynaklı ya da herhangi bir yaşta sebebi bilinmeyen bir nedenle başlayabilir.  Bunun dışında cerrahi müdahaleler, radyasyona maruz kalma, enfeksiyon ya da travma sonrasında lenfödem gelişebilir.

ABD verilerine göre meme kanseri sonrasında lenfatik sistemin de zarar gördüğü veya bir kısmının alındığı cerrahi sonrası gelişen lenfödemdir. Cerrahiye ek kemoterapi alan hastalarda risk daha da artmaktadır.

Kadınlarda görülme riski erkelerden fazladır.

Aşamaları Nelerdir?

Evre 1: Lenfödemde istirahat ve gece şişlikte azalmalar görülür. Şişlikte iniş ve çıkışlar vardır. Kol ya da bacaktaki şişlik normal boyutuna inebilir.

Evre 2: Lenfödemde şişlik ve sert doku yoğundur. Bu fazda hastamızın şişliğini indirebildiğimiz kadar indirmeye çalışırız.

Evre 3: Artık bu evre fil hastalığı evresidir. Aşırı şişlik sertlik ve dokularda değişiklikler görmeye başlarız.

Erken Teşhisin Önemi?

Vücutta sıvı birikmesi sonucu oluşan şişlikler hastanın günlük yaşamını olumsuz etkilemektedir. Anksiyete, depresyon, uyum sorunları, sosyal ve seksüel problemler açığa çıkar. Lenfödemli bölge enfeksiyona açıktır ve genel sağlığı etkiler. Tedavi edilmezse şişlik, sistem yetmezliği ve doku değişikliği gitgide artar. Gelişen problemler genel tedavinin başarısını olumsuz etkiler. Bu yüzden erken dönemde tedaviye başlamak oldukça önemlidir.

Tedavisi Nedir?

  • Tedavimiz dört aşamadan oluşmaktadır;
  • Manuel Lenf Drenajı
  • Kompresyon Bandajı
  • Cilt Bakımı
  • Egzersiz

Manuel Lenf Drenajı

Lenf sıvısını özel yönlendirme teknikleriyle bloke olmuş alanlardan sağlıklı alanlara yönlendirdiğimiz nazik manuel bir tekniktir. Oradan da venöz sistemle yollayarak boşaltımı sağlanır.

Basınç Uygulaması – Kompresyon Tedavisi

Manuel lenf drenajıyla sağladığımız akışın tekrar birikmesini önlemek için, hastayı aktif tedaviye aldığımız dönemde kısa çekiş bandajlarıyla yaptığımız özel bandaj tekniğiyle uygulanır.

Hastanın tedavisinin bitip takip aşamasındaki hastamızın kompresyon görevini gündüz giydiği kişiye özel ölçü alınan bası giysileri sağlar.

Egzersiz

Basınç altında kas aktivasyonu lenfatik akışı arttıracağından kişiye özel egzersiz programı oluşturuyoruz.

Özellikle diyafram(karın) solunumu yapmalarını da söylüyoruz. Bu solunum lenf akış merkezini uyaracağından akışı hızlandıracaktır.

Cilt Bakımı

Lenfödem hastalarının cildi kuru ve enfeksiyona açıktır. Kuru ciltte oluşabilecek çatlaklar enfeksiyona sebep olabilir. Bunun için hijyen ve nemlendirmeye önem verilmelidir. pH nötr kremler tercih edilmeli.

Teşhis Konulmus, Yönlendirilmiş ve Tedavi Olabilmişseniz Çok Şanslısınız.

Birçok hasta bu hastalık nedir? Ne yapmalıdır? Nereye gitmelidir? Bilemez ve çaresiz kalır. Teşhis konulduktan sonra önemli olan doğru tedavidir. Türkiye’de ve Dünya’da bu tedavi, lenfödem üzerine eğitim almış Fizyoterapistler tarafından yapılmaktadır.

Tedavi Süresi Nedir?

Tedavi süresi hastanın klinik tablosuna göre değişmektedir.  Tedavi 10 ile 30 seans arasında sürmektedir. Her gün veya gün aşırı uygulanabilir. Ortalama 1 saat sürmektedir.

Risk Taşıyan ve Lenfödem Gelişmiş Hastaların Dikkat Etmesi Gerekenler;

  • Cilt temiz tutulmalı, kurulanmalı ve nemlendirici kremler kullanılmalı
  • Kesik, kedi-köpek tırmalaması, sinek-böcek sokmaları enfeksiyon ve lenf yollarının hasarına yol açabileceği için dikkat edilmeli
  • Sıcak su, kaplıca suyuna maruz kalmamalı ve güneşlenmemeye özen göstermeli
  • Lenfödemli kol ya da bacaktan enjeksiyon yapılmamalı
  • Tüyler jiletle değil traş makinesiyle alınmalı
  • Tırnak keserken deriye dikkat edilmeli
  • Mutfak ve bahçe işlerinde kesi oluşmaması için eldiven kullanılmalı
  • Egzersizler düzenli yapılmalı
  • Uçak seyahati gibi basınç farkı yoğun durumlarda bası giysisi mutlaka giyilmeli
  • İç çamaşırı, diğer giysiler ve takılar ciltte iz yapacak kadar sıkı olmamalı
  • Sandalet gibi açık ve topuklu ayakkabı giymemeli
  • Ağır eşyalar taşımamalı
  • Tekrarlı ve sabit pozisyon ve hareketlerden kaçınılmalı
  • Kimyasallar lenfödemli bölgelerden uzak tutulmalı ve uygulanmamalı
Read More

Çocuğunuzda İşitme Kaybını Anlamanın 7 Kuralı

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre dünyada 32 milyon, ülkemizde de 2 milyon 200 bin çocukta işitme kaybı meydana geliyor. Her hastalıkta olduğu gibi çocuklarda gelişen işitme kaybında da erken teşhis çok önemli rol oynuyor. Erken dönemde tespit edilemeyen işitme kaybı çocuğun konuşma ve dil gelişimini olumsuz yönde etkiliyor ve düzeltilmesi çok zor olan problemlere yol açabiliyor. Erken teşhis sayesinde ise çoğu işitme kaybının kalıcı hale dönüşmesi önlenebiliyor ve çocuğun normal işitme seviyesine kavuşması sağlanabiliyor.

  • Yumuşak bir sesin geldiği yöne ilk çağırışta bakmıyorsa
  • Çevredeki seslere karşı tepki göstermiyorsa
  • İlk çağrıya cevap vermiyorsa
  • Sesin nereden geldiğini bulamıyorsa
  • Kendi yaşıtlarına göre konuşması geri kalmışsa
  • Televizyonu normal sesle dinlemiyorsa ve sürekli televizyonun yakınına gidiyorsa
  • Anlamada ve kelime kullanmada sürekli bir gelişim göstermiyorsa
Read More

Toplumda ‘Biyonik Kulak’ olarak da bilinen Koklear İmplant, işitme cihazlarının kullanılması sonucundan fayda görmeyen veya menenjit gibi hastalıklar sonrası işitmesini kaybetmiş kişilerde acilen uygulanan cerrahi müdahale ile takılan bir iç kulak işitme protezidir. Çok şiddetli işitme kaybı olan, işitme cihazlarından beklenen faydayı göremeyen ve genel sağlık durumu işleme uygun olan hastalara uygulanan koklear implant (biyonik kulak) tedavisi genel anestezi altında 2-4 saatlik bir sürede gerçekleştirilmektedir. Cerrahi işlem sonrası rehabilitasyon süreci de hastalar için başlamakta ve duyma yetenekleri geliştirilerek yaşam kaliteleri artırılmaktadır.

Read More

Dilde Kabarcık Nedir?

Fungiform papilla adı verilen kabarcıklar dilin üzerinde bulunan küçük yapılardır. Bu kabarcıklar, dilin geri kalanıyla aynı renktedir ve normalde dil üzerinde ayırt edilemezler. Bu yapılar dil dokusunun sert olmasını sağlayarak yemek yemeyi kolaylaştırır. Fungiform papillalar içerisinde sıcaklık sensörlerini ve tat tomurcuklarını barındırır. Bu papillalar farklı sebeplerle genişleyebilir ve büyüyebilir. Dildeki kabarcıklarda büyümeye neden olan durumlar çoğunlukla ciddi bir sorun oluşturmazlar. Ancak kabarcıklar belirli bir sürede eski haline dönmüyor, büyümeye ve yayılmaya devam ediyor veya yemek yemeyi zorlaştırıyorsa mutlaka tedavi edilmelidir.

Read More

Difteri Komplikasyonları Nelerdir?

Difteri tedavi edilmezse çeşitli komplikasyonlara yol açabilir. Bu komplikasyonlar şunları içerir:

Solunum Problemleri: Difteriye neden olan bakteriler bir toksin üretebilir. Bu toksin, enfeksiyonun bölgesindeki dokulara zarar verir. Burun ve boğaz bölgesinde biriken ölü hücreler, bakteriler ve diğer maddeler sert, gri renkli bir zar oluşturur. Bu zar solunumu engelleyebilir ve nefes alma güçlüğüne yol açabilir.

Kalp Hasarı: Difteri toksini, kan dolaşımı yoluyla yayılabilir ve kalp kasında iltihaplanmalara neden olarak miyokardit adı verilen duruma yol açabilir. Miyokardit hafif ya da ağır olabilir. Ciddi durumlar kalp yetmezliği ve ani ölüme yol açabilir.

Sinir Hasarı: Toksin ayrıca sinir hasarına neden olabilir. Hasar sıklıkla zayıf sinir iletimi neticesinde yutma zorluğuna neden olabilen boğaz sinirlerinde ortaya çıkar. Kollara ve bacaklara giden sinirler de iltihaplanabilir ve ilgili uzuvda kas zayıflığına neden olabilir. Difteri toksini, solunumda kullanılan kasları kontrol etmeye yardımcı olan sinirlere zarar verirse, bu kaslar felç olabilir ve bu durumda solunum cihazı olmadan solunum imkansız hale gelebilir.

Read More

Migren ve Baş Ağrılarına Geleneksel Tedavi Yöntemleri

Havaların soğumasıyla birlikte migren tipi baş ağrıları artış göstermektedir. Özellikle mevsim geçişlerinde ağrıları artan hastalar soluğu hastanelerde alıyor.  Bu tip ağrıların geçmesi için hacamat ve akupunktur gibi geleneksel tamamlayıcı tıp teknikleri önerilmekte. Yapılan işlemden sonra hastanın konforu sağlanmakta ve baş ağrılarından eser kalmamaktadır.

Migren ve küme baş ağrıları özellikle bulunduğumuz soğuk havalarda ve mevsim geçişlerinin olduğu dönemlerde ilkbahar ve sonbahar aylarında sıkça karşımıza çıkan, hastaların müracaat ettiği baş ağrıları tipleridir. Migren, baş ağrısı daha çok kadınlarda görülen ve toplumumuzun yüzde 20-25 oranında görülebilen, genelde yarım şiddetli, orta şiddetli ve şiddetli, genelde zonklayıcı olarak tabir edilen, beraberinde bulantı, kusmanın eşlik ettiği, ışık, ses, koku hassasiyetinin de beraberinde bulunabildiği bir baş ağrısı tipidir. Hastalarda bu baş ağrısını tetikleyici bir takım faktörler vardır. Soğuk hava, rüzgarlı hava, mevsim geçişleri risk faktörleridir. Aynı zamanda açlık, uykusuzluk, stres bu hastalar için risk faktörleridir. Yediği gıdalar da hastalığı için risk faktörüdür. Özellikle mayalanma sürecinden geçen, fermantasyon sürecinden geçen gıdalar, içecekler, bunlar peynir gibi, yoğurt gibi ya da içeceklerden özellikle alkollü içecekler migren ağrısını tetikleyebilmektedir.

Şiddetli Bir Baş Ağrısı Tipidir

Küme tipi baş ağrısı da özellikle erkek hastalarda daha çok rastlanmaktadır. Migrene benzeyen ve genellikle migrenle karıştırılan bir baş ağrısıdır. Küme baş ağrısı adı üstünde özellikle mevsim geçişlerinde sık görülmekle beraber, senenin belli bir dönemi hastanın hiç ağrı çekmediği ama ağrı ataklarının başladığı zaman günlük ya da gün aşırı periyotlarda ya da günde birkaç defa olup sık bir ağrı periyodunun olduğu, yani kümelenen bir ağrı periyodunun olduğu baş ağrısı tipidir. Erkeklerde daha sık görülür. Yarım baş ağrısıdır. Aynı taraf gözde kızarma, sulanma, kanlanma hatta burun tıkanıklığıyla görülebilir. Süresi migrene göre daha kısadır ama yaşam kalitesini düşüren bir baş ağrısı olduğu için kötü şiddetli bir baş ağrısı tipidir.

Migren Sorun Olmaktan Çıktı

Özellikle günümüzde geleneksel tamamlayıcı tıp yöntemlerinin uygulanmaya başlanmasıyla, yani akupunktur, mezoterapi, hacamat, kupa terapi gibi yöntemlerin kullanılması ile birlikte migren ve baş ağrıları artık sorun olmaktan çıktı denebilir. Uygun hastalara kupa, yaş kupa, kuru kupa, kupa masajı ya da nöral terapi, tetik nokta enjeksiyonu, akupunktur noktalarına enjeksiyonlar veya mezoterapi teknikleriyle tedavi yöntemleri uygulanabilmektedir.

Read More

Kolonoskopi

Bağırsak ile ilgili hastalıklarının taranması, tanısı ve zaman zaman tedavisinde kullanılan bir endoskopi yöntemidir.

Kalın bağırsağın incelenmesi uç kısmında görüntü sağlayan bir kamera ve ışık kaynağı bulunan, dışarıdan kontrol edilerek yön verilebilen, 1 santimetreden biraz daha kalın kolonoskopi cihazıyla (kolonoskop) yapılır. Kalın bağırsağın tüm kısımlarının ve gerektiğinde ince bağırsağın alt kısmının değerlendirilmesi bu yöntemle mümkün olur. Deneyimli endoskopistlerin uyguladığı bir kolonoskopi işlemi birçok bağırsak hastalığının tanınmasını ve böylece tedavite yön verilebilmesini sağlayan çok etkin bir yöntemdir. Ayrıca kalın bağırsak kanserlerinin tanısında en etkili yöntem kolonoskopi olup kanserler gelişmeden, henüz milimetrik boyuttaki polipleri bile saptama şansı verir. Kolonoskopi esnasında kansere dönüşmemiş birçok polip çeşitli endoskopik tedavi teknikleri ile çıkarılabildiği gibi, teknolojik gelişmeler ile birlikte erken evre kalın bağırsak tümörleri de EMR ve ESD gibi tekniklerle başarıyla temizlenebilmekte, hastalar ameliyatsız tedavi olabilmektedir.

Kolonoskopi işleminden önceki iki gün öncesinde hastaların az posa ve yüksek sıvı içeren bir diyet ile beslenmesi ve işlem öncesi gece bağırsak temizliği yapacak (müshil) ilaçlarını da hekiminin belirttiği şekilde alması gerekir. Hastalar işlemden en az 8 saat önce yemek veya içecek alımını bırakmalıdır. Kan sulandırıcı ilaç kullanan hastalar (aspirin, heparin, kumadin gibi) bu ilaçları hekimin önerisine göre kesmeleri gerekebilir. İşlem öncesi uygulanacak diyet, ilaçların kullanımı ve kesilmesi gereken ilaçlar hakkındaki uyarı bilgiler hastaya randevu verildiği birim, hastanın kendi hekimi veya endoskopi ünitesi çalışanları tarafından hastalara öncesinde anlatılır. İşlem genellikle 15 dakika civarında sürmekte, hastalarımız işlem esnasında uyumakta ve ağrı hissetmemektedir.

Read More

Kalp Krizi Belirtileri Nelerdir?

Kalp krizi ve inme tüm dünyada en sık tespit edilen ölüm nedenleridir.

Kalp krizi (miyokardiyal infarktüs): kalbi besleyen oksijen ihtiyacını sağlayan koroner damarlarındaki tıkanıklık veya ileri derece daralmalarına bağlı olarak kalp kasına kan akışının kesilmesi durumudur. Kalp krizi olayı başladıktan sonraki dakikalar ve ilk saatlerde oksijensiz, besinsiz kalan kalp kası hücreleri etkilenmeye, doku tahribatı oluşmaya başlar. Kötü huylu ritim problemleri nedeniyle hasta kaybedilebilir veya kalp yetmezliği olarak adlandırılan kalıcı hasarlara neden olabilir.

Bu nedenle kalp krizi belirtileri (semptomları) bireyler tarafından ciddiye alınmalı ve ivedilikle sağlık profesyonelleri tarafından incelenmelidir. Peki nedir bu tipik belirtiler?

Göğüs ağrısı, göğüs duvarında hissedilen, baskı yapıcı tarzda, künt karakterde bir ağrıdır. Genel olarak 15 dk sürer.

Yansıyan ağrı, ağrı sol kola, omuzlarda çene ve boyuna yayılabilir.

  • Mide ağrısı,
  • Bulantı ve kusma,
  • Aniden soğuk terleme,
  • Nefes darlığı ve huzursuzluk ani baş dönmesi
Read More