Author medova

Podoloji (Medikal Ayak Bakımı) Nedir?

Podoloji; ayak sağlığı ve hastalıklarıyla ilgilenen bir bilim dalıdır. Sağlıklı ayakta koruyucu ve önleyici, ayak hastalıkları üzerinde ise koruyucu tedavi yöntemleriyle hekimlerle iş birliği içerisinde çalışan bir disiplindir. Bu alandan mezun olanlar podolog ünvanı alır.

Çocukluktan yaşlılığa kadar olan süreçte özellikle diyabet hastalarında ayak problemleri bireyin yaşam kalitesini etkilemektedir. Diyabet hastaları ve dolaşım bozukluğu olan hastaların hayatlarının ilerleyen dönemlerinde maddi ve manevi kayıplar yaşamaması adına düzenli ayak bakımı yaptırmaları şarttır.

Podologlar; diğer sağlık alanlarının içinde önemli bir halkayı teşkil etmektedir. Tüm hastalıklarda olduğu gibi ayak ile ilgili sorunlarda ve ilk belirtileri ayak üzerinde görülebilen diğer hastalıklarda da erken teşhis çok önemlidir. Bu konuda eğitim almış olan podologlar ayağı her yönden değerlendirerek, uzman hekime hastayı yönlendirip erken teşhis ve tedavilerine yardımcı olmakta ve tedavi sonrası bakımlarında önemli rol üstlenmektedirler.

Podolojik uygulamalar dezenfeksiyonu yapılmış ortamda, sterilizasyonu sağlanmış ekipmanlarla yapılmaktadır. Böylece hepatit B, hepatit C, HIV, mantar, siğil gibi bulaşıcı hastalıkların hastalara bulaşmasına engel olunmuş olur. Uygulamalar freze cihazları, ayağa ve tırnağa uygulanan aparatlar ile ağrısız ve acısız bir şekilde gerçekleştirilir.

Medikal Ayak Bakımı

Medikal ayak bakımında kuru podoloji cihazları ile sterilizasyonu yapılmış tırnak kesme pensleri ve koruyucu önleyici şekilde tasarlanmış aparatlar kullanılır. Deri ve tırnaktaki ölü kısımların mekanik temizliği yapılır, canlı dokuda çalışılmadığından hastanın bu işlem sırasında ağrısı ya da acısı olmaz. Medikal ayak bakımında yalnızca tırnak ve deri bakımı değil aynı zamanda hastanın tüm ayağı değerlendirilir. Bu değerlendirmede; cildin durumu, damarlarının görünümü, sinir kayıplarının olup olmaması, doğru ayakkabı ve çoraplar için ölçümler ve yönlendirmeler yapılır. Medikal ayak bakımı pedikür işleminden farklıdır, bu işlemde ayaklar suya sokulmaz ve ıslatılmaz yalnızca dezenfekte edilir. Çünkü ıslak ciltte ölü doku ve sağlıklı dokunun ayrımı yapılamaz, bu ayrım yapılamazsa sağlıklı deri de kendini korumak amaçlı kalınlaşır ve sertleşir. Bu durum pedikür sıklığını arttırırken, medikal ayak bakımında yalnızca ölü doku üzerinde çalışıldığından ayda 1 bakım yaptırmak yeterlidir.

Mantarlı Tırnak Bakımı

Tırnak mantarı en sık rastlanan tırnak hastalıklarından biridir. Tırnaktaki renk değişimleri ve şekil bozuklukları nedeniyle, hastaları estetik açıdan rahatsız eder ve kişinin yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiler. Farklı mantar türlerinin tırnağa yerleşmesiyle oluşabilen bu rahatsızlık tırnağın geç uzamasına sebep olur. Tedavi edilmezse mantar tırnak köküne doğru ilerleyip tırnağın tamamına yerleşebilir, tırnak kalınlaşır ve şekli bozulur. Tırnak mantarı tedavisi için; kalınlaşan tırnakların freze cihazı ile normal kalınlığına getirilerek tedaviyi kolaylaştırıcı mekanik temizliği podolog tarafından yapılır. Mantarlar; nemli ve karanlık ortamları sevdiklerinden ayakkabı ve çorap temizliği, hastaların günlük ayak bakımı podolog tarafından anlatılır. Mantarlı tırnaklar;  dermatolog, hasta ve podolog iş birliği ile en kısa sürede sağlıklı görünüme kavuşurlar.

Batık Tırnak Bakımı

Tırnakların yanlış kesilmesi, genetik yatkınlıklar, yanlış ayakkabı ve tırnak yatağının bozulması sebebiyle tırnak etrafındaki deriye doğru uzar ve bir süre sonra hastaya rahatsızlık verir bu duruma tırnak batması denir. Genellikle ayak baş parmağı tırnaklarında görülen batık problemi küçük tırnaklarda da görülebilmektedir, tırnaklarda oluşan bu rahatsızlığa erken müdahale edilmezse tırnak etrafındaki deride enfeksiyon oluşabilir. Genellikle pedikür salonlarında ya da hastalar kendi çabasıyla batık tırnağı çıkarıp almaya çalışırlar. Ancak batığın çıkarılması kalıcı bir çözüm değildir, kalıcı bir çözüm üretmek için podologlar tarafından tırnağın muayenesi yapılır ve probleme yönelik kişinin tırnak kalınlığına ve günlük aktivitelerine göre uygun sistem uygulanır. Podolog tarafından uygulanan tel sistemleri ya da tırnak üzerine yapıştırılan malzemelerle tırnak yatağının düzeltilmesi ve tırnağın tekrardan batmaması sağlanır.

Nasır Bakımı

Nasır, baskı ve sürtünmeye maruz kalan derinin, kalınlaşıp sertleşerek kendini koruma altına almasıdır. Nasırlar; yanlış ayakkabı kullanımı, yanlış çoraplar, ayak ve parmak deformiteleri ve kişilerin yanlış basması gibi etkenlerle oluşabilir. Bazı kişiler için yalnızca estetik bir sorun olan nasır, daha fazla baskı ve sürtünmeye maruz kaldığında sinir uçları ve kılcal damarlara da baskı yapmaya başlar. Bu nedenle çoğu kişide çok ciddi ağrılar oluşturabilir. Özellikle parmak aralarında oluşan nasırlar kişinin günlük yaşantısını da olumsuz yönde etkilemektedir.

Nasırların podolojik bakımında nasırın hangi noktaya ulaştığını anlamak için muayene yapıldıktan sonra, freze cihazları ile nasırların ağrısız bir şekilde temizliği yapılır. Ancak mekanik temizlik tek başına kalıcı bir çözüm olmayacağından, nasırın neden oluştuğuna bakılarak baskının ya da sürtünmenin olduğu yerin çevresine yükü azaltacak malzemeler kullanılarak hastanın tek seansta ağrılarından kurtulması hedeflenir.

Diyabetli Hastalarda Ayak Bakımı

Diyabetli kişilerde ayak sorunları, diyabeti olmayan kişilere göre daha sık görülür ve özel riskler taşır. Baskı altında olan ayaklar yaralanmalara en açık organdır. Problemler; yanlış ayakkabı ve çorap seçimi, yanlış tırnak kesimi gibi nedenlerle ortaya çıkar. Bazı hastalarda sinirlerin işlevlerini yitirmesi sonucunda ağrı, sıcaklık ve dokunma hissinde azalma oluşabilir.  Bu nedenle kişi yaralarını ya da ayağa batan yabancı cisimleri fark edemez, yaranın fark edilememesi enfeksiyon oluşturması açısından büyük risk taşır. Podolog öncelikle ayağın duyu testlerini(Ağrı, sıcaklık ve dokunma hissi testleri) ve nabız kontrolü yaparak belirli periyotlarla uzman hekimi bilgilendirirken hastaların da diyabetik ayak seviyesine gelmemesi, ayak yaralarının oluşmaması için koruyucu ve önleyici çalışarak hasta eğitimi verir.

Sporcularda Ayak Bakımı

Sporcularda ayakların aşırı yüke maruz kalması nedeniyle; tırnak ve parmak deformiteleri, deri hastalıkları gibi dermatolojik sıkıntılar çok çeşitli olarak görülmektedir. Bu problemlerin erken tanınması, sporcularda meydana gelebilecek performans düşüklüğünü önleyebilir. Sporcuların podolojik bakım planı; spor dalına göre faaliyetlerine engel olmayacak şekilde oluşturulur ve problemlerin tekrar oluşmaması için koruma amaçlı yöntemler uygulanır.

Read More

Bel Fıtığı Tedavisi İle Hayatı Ertelemeyin

Tüm hayatımız boyunca en az bir kez bel ağrısı veya bel tutulması yaşarız. Bel fıtığı rahatsızlığı, genellikle 30-60 yaş arasında görülür. Çalışan kadınlarda ve ev hanımlarında bel fıtığı sıklıkla görülen bir rahatsızlıktır. Günlük yaşamımızda yaptığımız hatalı hareketleri sık tekrarladığımızda veya aniden ağır yük kaldırdığımızda omurgamızdaki disk materyaline aşırı yük biner ve bu da bel fıtığına neden olur.

Bel Fıtığına Neden Olan Risk Faktörleri;

Obezite (şişmanlık), hareketsizlik, sigara içme, hatalı hareketler, ofis çalışanlarının hatalı postürleri (duruşları), zorlayıcı fiziksel aktivite ve ağır kaldırmadır.

Bel Fıtığı Belirtileri;

Bel ve bacak ağrısı, bacaklarda uyuşma, yürüme ve oturmada güçlük, ayakta güçsüzlük, idrarını tutamama.

Bel fıtığı teşhisi günümüzde MR tetkiki ile konulmaktadır.

Bel Fıtığından Korunmak İçin;

Masa başında bel desteği ile çalışmak, ağır yük kaldırmamak, yerdeki cisimleri çömelerek almak, özellikle perde asarken yukarıya doğru uzanmamak, ev işleri yaparken bel bükmeden gerekirse çömelerek yapmak, düzenli egzersiz yapmak önerilir.

Bel Fıtığında Tedavi:

Bel fıtığının başlangıç aşamasında hastaya ağrı kesicilerin yanı sıra yukarıda bahsettiğimiz bel fıtığından korunma yöntemleri önerilir. Fizik tedavi de uygulanabilecek diğer bir yöntemdir. Bunlara rağmen hastanın şikayetleri geçmiyorsa, muayenede hastada güç kaybı mevcutsa, idrarını tutamama varsa, hastanın MR’ında bel fıtığı ilerlemiş bir şekilde görülüyorsa o zaman ameliyat gerekmektedir. Günümüzde bel fıtığının cerrahi tedavisinde en güvenli ve etkili yöntem Mikrodiskektomi yöntemidir.

Özellikle çalışan kadınlarımız ve ev hanımlarımız bel sağlığına dikkat etmeli; spor ve egzersiz yapmaya, kilo almamaya özen göstermelidirler.

Read More

Metabolizma Hızını Artırmanın Yolları

Düzenli ve hızlı çalışan bir metabolizma herkes için önemlidir. Çünkü hızlı metabolizma, daha fazla kalori yakımı, dolayısıyla da kilo kontrolü ile doğru orantılıdır. Kas kitlesinin fazla olması, vücuttaki yağ yakımının da fazla olması anlamına gelir. Kas kitleleri çok olduğu için, erkekler, bu açıdan daha şanslı. Birçok insan için metabolizma 40 yaşından sonra yavaşlamaya başlıyor. Ayrıca, genetik faktörlerin de metabolizma hızı üzerinde rol oynadığı biliniyor. Uzmanlar, yaşa ve genetik faktörlere rağmen metabolizma hızını artırmanın mümkün olduğunu belirtiyor ve bu konuda etkili olabilecek yöntemleri şöyle sıralıyor:

1- Uyandıktan Sonra, 1 Saat İçinde Kahvaltı Edin.

Düzenli beslenme, hızlı bir metabolizmaya giden yolda ilk kurallardan biridir. Uyandıktan sonra 1 saat içinde kahvaltı ederek, metabolizma hızınızı %30 oranında arttırabilirsiniz. Kahvaltıda yağlı ve şekerli gıdalardan uzak durmanız gerektiğini unutmayın. Kahvaltınızın dengeli ve doyurucu olması için protein (yumurta, peynir, süt), kaliteli karbonhidrat (tam tahıllı ürünler, yulaf), mevsim yeşillikleri ve mevsim meyveleri tercih edin.

2- Öğün Atlamayın.

Metabolizma hızının azalmasının en büyük sebeplerinden biri de düzensiz beslenme alışkanlığı. Özellikle ana öğünleri (kahvaltı, öğle ve akşam yemeği) düzenli olarak tüketmek, besinlerin vücutta yağ olarak depolanmasının önüne geçiyor. İki ana öğünün arasında 4-5 saat gibi zaman dilimi olmasına da özen gösterin.

3- Su İçmeyi Unutmayın.

Bedeniniz, işlevselliğini devam ettirebilmek için suya ihtiyaç duyar. Hatta hafif susuz iseniz metabolizmanız yavaşlayabilir. Bir çalışmada günde 8 bardak su içen kişilerin vücutlarının yakmış olduğu kalorinin, 4 bardak içenlere göre daha fazla olduğu gösterilmiştir.

4- Kahve İçin.

Bir kahve tiryakisi iseniz sabah kahvesinin keyfini rahatlıkla çıkarabilirsiniz. Çünkü kahve hem metabolizma hızlandırıcıdır hem de konsantrasyonu arttırır. Kahvenin metabolizma hızlandırıcı etkisi anlık olmaktadır. Miktarına ve sıklığına dikkat ederek, gün içerisinde kahve tüketebilirsiniz.

5- Protein Tüketin.

Proteinli besinlerin termojenik etkileri, karbonhidrat ve yağlara göre daha yüksektir. Yani proteinli besinler sindirilirken vücudumuz daha fazla kalori harcar. Bu durum da metabolizmanızın daha hızlı çalışmasını sağlar. Protein içeriği en yüksek olan besinler; yağsız sığır eti, hindi, balık, tavuk, fındık, yumurta, süt ve süt ürünleridir.

6- Badem Yemekten Korkmayın.

Riboflavin, magnezyum, bakır ve yağ asidi yönünden zengin olan bademin sindirilmesi için; vücudunuzun, yediğiniz bademden daha fazla enerji harcaması gerekiyor. Bu da metabolizma hızınızı arttırıyor. Bademin midede kalış süresinin uzun olması, kendinizi daha uzun süre tok hissetmenizi sağlıyor. Günlük 8 -10 tane kadar çiğ badem tüketmeniz, metabolizmanızı hızlandıracak ve sizi tok tutacaktır.

7- Günde 2 Fincan Yeşil Çay İçin.

Yeşil çay, kateşin ve kafein içeriği nedeniyle metabolizmanın birkaç saat hızlanması için kombine fayda sunmaktadır. Araştırmalarda; egzersiz yapılmadan önceki zaman aralığında, 2-4 bardak su ile 2 fincan yeşil çay tüketmenin, egzersizde %17 daha fazla kalori yakılmasına yol açtığı gözlenmiştir. Yeşil çayın içerisinde bulunan polinefol bileşenleri de iştahınızın baskılanmasına yardımcı olacaktır. Ancak yeşil çayın bu etkilerini görebilmek için, doğru demlemeniz gerekiyor.

Yeşil çayı kesinlikle kaynatmayın. Bir kupa kaynamış suyu ocaktan alıp, içerisine 1 çay kaşığı yeşil çay ilave ettikten sonra 3-4 dakika kadar demleyin ve ardından süzün. Sonrasında çayı ister sıcak, ister soğuk olarak içebilirsiniz.

8- Yemeğin Tadına Bakmadan Tuz İlave Etmeyin.

Tuzda bulunan sodyumun fazla alımı vücudunuzun su tutmasına ve dolayısıyla ödem tutmasına neden oluyor. Bu nedenle, sabahları uyandığınızda kendinizi şişkin ve kilolu hissetmeniz kaçınılmaz oluyor. Günlük tuz tüketiminizi 5 gramla (1 çay kaşığı) sınırlandırmaya özen gösterin.

9- Kas Kitlenizi Arttırmak İçin Egzersiz Yapın.

Kas kitlesi, kalori yakımı ile doğru orantılıdır. Gün içerisinde yapılacak düzenli egzersiz ile kalori yakımını iki katına yakın arttırabilirsiniz. Egzersizin düzenli yapılması buradaki en önemli unsurdur. Çünkü yapmış olduğunuz egzersizde o anda yakılan kaloriden çok, metabolizmanın aktif olarak sürekli çalışması daha önemlidir. Uzun süre ama daha orta tempo ile yapılan egzersizin, hızlı tempo ile daha kısa süre yapılan çalışmalara göre daha verimli sonuçlar vereceğini de unutmamalısınız.

 

Read More

Ani Ölüm Nedir?

Ani ölüm, yaşanan şikayetlerle ölüm arasında geçen sürenin 1 saatten az olduğu, doğal ve beklenmedik ölümlerdir. Ani ölüm, tüm dünyada ciddi bir problemdir. Çoğu hasta, hastaneye veya bir sağlık kuruluşuna gelemeden hayatını kaybetmektedir.

  • Ani ölüm, bütün ölümlerin %12’sini oluşturmaktadır.
  • Kalp hastalıklarına bağlı ölümlerin %50’si, ani ölüm şeklinde olmaktadır.
  • Ani ölüm, sık görülen kanserlerden daha fazla can almaktadır. Bu nedenle kanserden bile önemli bir sağlık sorunudur.
  • Ani ölümlerin %80’i koroner damar hastalıkları sonucunda gelişmektedir.
  • Kalbi besleyen damarlarda daralma ya da tıkanmanın ilk belirtisi, hastaların %20’sinde ani ölüm şeklinde olmaktadır.
  • Ani ölüm, ileri yaşlarda daha sık görülse de her yaşta, hatta çocuklarda bile görülebilir.
  • Kalp sağlığı kontrollerinin düzenli yapılması, hem kalp hastalıklarının gelişmesini ve ilerlemesini, hem de ani ölümü engelleyebilmektedir.
  • Birçok ülkede genç ölümlerin (20-30 yaş arası bireyler) en sık rastlanan sebebi ani ölümdür. Ani ölüm, trafik kazasından daha fazla can almaktadır.
  • Bazı ailesel hastalıklar da ani ölümle sonuçlanmaktadır. Bu nedenle yakın akrabalarını beklenmedik bir ani ölümle kaybedenler, mutlaka, kontrol için hastaneye başvurmalıdır.
Read More