Author medova

Hassas (İrritabl) Bağırsak Sendromu

İrritabl Bağırsak Sendromu (İBS), toplumda çok sık görülen ve çoğu zaman insanı hayatından bezdiren bir hastalıktır. Ülkemizdeki görülme sıklığı %10-20 dolaylarındadır. Hastalık halk arasında spastik kolon, spastik kolit veya sinirsel kolit olarak da bilinmektedir. Hastalığın belirtileri; organik bir hastalık olmaksızın dışkılama tabiatında değişiklik, karın ağrısı, dışkılamayla karın ağrısının geçmesi ve hafiflemesidir. İBS, ciddi rahatsızlıklara dönüşme (kanser, vb) gibi bir risk taşımamakla beraber, hastaların yaşam kalitesini ciddi şekilde etkilemektedir. Çok sık görülen bir hastalık olmasına rağmen, doktora başvurmadan bunu bir yaşam biçimi olarak kabul edenlerin sayısı ne yazık ki oldukça fazladır.

Hassas (İrritabl) Bağırsak Sendromu Belirtileri Nedir?

İBS hastaları mevcut şikayetleri nedeniyle işe – okula gidememe, sosyal yaşantılarına ara verme veya erteleme, tatillerini yarıda bırakma gibi sorunları çok sık yaşarlar. İBS, Gastroenteroloji polikliniklerine başvuran hastalarda en çok görülen rahatsızlıktır. İlk basamak hekimlerine başvuran 10 hastadan 1’i İBS hastasıdır. Hastalık, kadınlarda daha sık görülür. 50 yaş üzerinde nadir görülür. Karın ağrısı, İBS hastalarında en çok görülen belirtidir. İBS hastaları özellikle göbek altında ve sol tarafta ağrı hissederler. Stres ve soğuk yiyeceklerin tüketilmesi ağrıyı arttırır. Hasta, dışkılayarak veya gaz çıkartarak rahatlar. Ağrı, kramp ya da sancı şeklinde olabilir. Hasta, gece uykusu sırasında oldukça rahattır. Hastalık sırasında çoğu kez ishal ve kabızlık dönemleri birbirini izler. Kabızlık döneminde sert, tane tane, zeytin veya keçi pisliği görünümünde bir gaita varken, ishal döneminde yumuşak, pelte kıvamında, kokusuz bir gaita görülür.

Hasta; yemek yedikten, özellikle kahvaltı yaptıktan sonra dışkılama ihtiyacı duyar. Bazı hastalarda kabızlık, bazı hastalarda ishal ön plandadır. İshal, çoğu kez ağrısızdır. Dışkı, küçük ve katı bir mukusla (bağırsak mukozasından salgılanan sümüksü bir madde) kaplı olabilir. Bağırsak duvarında bulunan, mukus üreten bezler, ağır hareket eden ve saatlerce bağırsak içinde kalan küçük, katı dışkı parçalarıyla uzun süre temas ederek aşırı uyarılır. Bu nedenle normalden daha fazla mukus salgılarlar. Hasta bazen sadece mukus da çıkarabilir. Hastalar mukuslu akıntıyı, “Makatımdan iltihap geliyor.” diyerek tanımlarlar. Özellikle yemeklerden sonra; karın şişliği, gaz, hazımsızlık, geğirme, yellenme, iştahsızlık, bulantı ve kusma görülür. Hastalar, genellikle, gaz ve şişkinlikten yakınırlar. Çoğu hastada sıklıkla; halsizlik, güçsüzlük, baş dönmesi, bayılma, terleme, çarpıntı, göğüs ağrısı, baş ağrısı, yüzde kızartı, nefes darlığı ve sık nefes alıp verme görülür.

Hastalığın teşhisinde, hastanın verdiği bilgiler çok önemlidir. Yıllardır devam eden karın ağrısı, ishal ve kabızlık dönemlerinin birbirini takip etmesi ve bu durumun bozulmaması İBS’yi işaret eder. Kişinin, geceleri karın ağrısı veya ishal ile uyanma öyküsünün olmaması, İBS’yi diğer organik bağırsak hastalıklarından ayırır.

Read More

Alzheimer Hastalığının Belirtileri

Unutkanlık, 7’den 70’e hepimizin ortak sorunu… Öyle ki; arkadaşlarımızın isimlerini, arabamızı nereye koyduğumuzu, öğleyin hangi yemeği yediğimizi ya da ocağın altını kapatmayı zaman zaman unutabiliyoruz. Bu tür basit unutkanlıklar, çoğu kez kısa süreli ve geçicidir. Ancak yaşlanmayla gelen ciddi unutkanlıkların Alzheimer hastalığının habercisi olabileceği dikkate alınmalıdır. Unutmayın ki, bunama, yaşlılığın doğal bir sonucu değildir.

Alzheimer Hastalığının Habercisi 10 Belirti:

  • Yakın geçmişle ilgili unutkanlık: Yakın geçmişteki olaylar, insan isimleri ve telefon numaraları sık unutulur ve hatırlanmaz. Bir kere sorulan sorular, tekrar tekrar sorulur.
  • Günlük işlerde zorlanma: Günlük ev işlerini yapmakta, kendine bakmakta, uygun elbiseleri seçmekte güçlük yaşanır.
  • Konuşma güçlüğü: Konuşurken çok basit kelimeler bulunamayabilir. O kelimelerin yerine uygun olmayan kelimeler kullanılabilir.
  • Zamanı ve mekanı karıştırma: Gün, ay, yıl unutulabilir; her gün geçilen sokakta kaybolunabilir.
  • Yargı ve karar verme güçlüğü: Önemli sorumluluklar tamamen unutulabilir. Uygun olmayan şekilde giyinilebilir, uygun olmayan saatlerde yürüyüşe çıkılabilir.
  • Soyut düşünme güçlüğü: Basit hesaplar yapılamayabilir, rakamların ne işe yaradığı unutulabilir, plan yapmakta güçlük çekilebilir.
  • Eşyaları yanlış yerlere koyma: Eşyalar, olmadık yerlere konulabilir. Örneğin; ütü, buzdolabına ya da kol saati, şeker kavanozuna yerleştirilebilir.
  • Ruh hali ve davranışlarda ani değişiklikler: Görünür bir neden yokken ağlanabilir, alıngan ya da çok sinirli olunabilir.
  • Kişilik değişimleri: Şüpheci, ürkek, saldırgan vb. bir kişilik kazanılabilir.
  • Sorumluluktan kaçınma: Çok önemli konularda bile pasif hale gelinebilir. En basit işlerde bile sürekli teşvik edilmek gerekebilir.
Read More
YANLIŞ

Taze balık her zaman marketteki dondurulmuş balıktan iyidir.

DOĞRU

Bildiğiniz gibi balık çok çabuk bozulabilir. Eğer aldığınız balığın taze olduğuna emin değilseniz, dondurulmuş balık daha sağlıklı olabilir. Dondurulmuş balıklar, tutulur tutulmaz gemideyken işlenir ve çabuk bozulan iç organları atılır. Oysa taze diyerek satılan balıkların, yakalandıktan sonra siz alıncaya kadar ne kadar beklediklerini bilemezsiniz.

YANLIŞ

Balıkların sağlığa yararı, zararlı etkilerinden daha fazladır.

DOĞRU

Birçok ürün gibi balığa da bir takım zararlı kimyasallar (özellikle cıva) bulaşmış olabilir. Bu nedenle belli grupların (gebeler, bebekler vs.) balık tüketimi sınırlandırılmalıdır.

YANLIŞ

Düzenli balık yemenin yalnızca kalp sağlığı açısından faydası vardır.

DOĞRU

Düzenli balık tüketimi, ölümcül kalp hastalıklarına yakalanma riskini %36 oranında azaltır. Bunun yanında depresyon, yüksek tansiyon, bazı romatizmalar, inme (felç) ve bazı kanser türleri üzerinde olumlu etkileri vardır.

YANLIŞ

Balığın yararlı etkilerinden yararlanmak için ayda 1-2 kez yemek yeterlidir.

DOĞRU

Amerikan Kalp Cemiyeti (AHA), haftada en az 2 porsiyon (1 porsiyon: 100 gr) yağlı (Omega-3 yağ asitlerinden zengin olduğu için) balık yemeyi öneriyor.

YANLIŞ

Balık yiyenler daha akıllı olur.

DOĞRU

Bu konuda bir bilimsel veri bulunmamaktadır. Ancak haftada en az bir gün fırın veya ızgara balık yiyenlerde hafızanın daha kuvvetli olduğu, yaşlanmaya bağlı zihinsel aktivitelerdeki azalmanın ve Alzheimer hastalığına yakalanma riskinin daha az olduğu bilinmektedir.

YANLIŞ

Doğal ortamda yetişen balıklar, çiftlik (kültür) balıklarından daha iyidir.

DOĞRU

Çiftlik mi deniz balığı mı sorusu hep sorulur. Aslında ikisinin de olumlu ve olumsuz yanları vardır. Deniz balığının hangi ortamlarda bulunduğunu, ne yediğini bilemezsiniz. Dolayısıyla cıva, pestisitler (zararlı bitki ve hayvanlara karşı kullanılan ilaçlar) ve PCB gibi zararlı kimyasallar içeriyor olabilir. Bunun yanında deniz balıklarının yakalandıktan sonra hangi koşullarda saklandığını, hangi koşullarda önünüze geldiğini bilemezsiniz. Buna karşın deniz balıkları daha lezzetlidir ve Omega-3 yağ asitleri yönünden daha zengindir.

Kültür balıkları, beslenmelerine bağlı olarak Omega-3 yönünden zengin olmayabilir. Ama bütün yetişme süreci kontrollü olduğu için daha sağlıklı olabilir. Ülkemizde kültür balığı ihracatı önemli bir yer tuttuğu için zararlı maddeler (hormon, antibiyotik vb.) yönünden yurt içi ve özellikle yurt dışı alıcıları tarafından sıkı denetlenmekte ve belirli standartlarda yemler verilmektedir.

YANLIŞ

Taze balık, balık gibi kokar.

DOĞRU

Taze balığın normalde hiç kokusu olmaz veya çok az deniz kokar. Eğer balık gibi kokuyorsa ve/veya buzdolabını her açtığınızda dışarı balık kokusu çıkıyorsa o balık bayat demektir. Bilindiği gibi taze balığın gözleri cam gibi berrak (donuk değil), derisi diridir (parmakla dokunarak anlaşılabilir).

YANLIŞ

Balık sevmiyorum, Omega-3 yağ asitlerini hap şeklinde de alabilirim.

DOĞRU

Omega-3 yağ asitlerini içeren balık yağı kapsülleri, doğal balık ile aynı yararı sağlamaz. Son zamanlarda yapılan bilimsel çalışmalar, dışarıdan alınan Omega-3 içeren balık yağının, kalp damar sağlığına bir etkisinin olmadığını göstermiştir.

YANLIŞ

Gebe kadınlar balık yememelidir.

DOĞRU

Tam tersi, gebe kadınlar haftada 350 gr balık yemelidir. Balık, bebeğin beyin gelişimi için önemli besinler içerir. Yapılan çalışmalarda, düzenli balık yiyen annelerin çocuklarının, zihinsel yönden daha başarılı olduğu görülmüştür.

Bu konudaki problem, bazı balıkların yüksek oranda cıva içerebilmesidir. Yüksek miktarda cıva, bebeğin beyin gelişimini olumsuz etkileyebilir. Küçük balıkları yiyerek beslenen büyük balıklarda, cıva oranının yüksek olması olasıdır. Aynı zamanda büyük balıklar daha uzun yaşar ve dolayısıyla cıvaya daha uzun süre maruz kalır. Bu nedenle gebelerin kılıç balığı gibi büyük balıklardan kaçınması gerekir.

YANLIŞ

Balık ne şeklide pişirilirse pişirilsin yararlıdır.

DOĞRU

En sağlıklı balık, fırın ve ızgarada pişendir. Derin yağda kızartılan balıkların içerdiği yararlı maddeler kaybolur. Hatta sürekli doymuş ve trans yağlarda pişirilen balık yiyenlerde, kalp hastalığı ve inme riski daha fazladır.

Read More

Romatizma Ağrıları ve Hava Durumu

Çevremizde, soğuk ve nemli havalarda eklem ağrıları, kemik üzerinde sızlar tarzda ağrı gibi yakınmaları olan kişilerle sıklıkla karşılaşırız. Bu kişiler, meteoroloji uzmanı gibi, yağmur yağacağını da söylerler. Genellikle yağar da. Çoğu insan, bu belirtilerin romatizma belirtisi olduğunu düşünüp doktora başvurur. Bu durum hem romatizma hastalarında hem de bilinen bir hastalığı olmayan sağlıklı kişilerde görülebilir. Bu durumun aleyhinde veya lehinde birçok kanıt vardır. Amerika’da bu konuda yapılan geniş serili bir araştırma (557 kişilik, çok merkezli), bazı hava şartlarında ortaya çıkan romatizma ağrılarını barometrik değişimlerle ilişkilendirmiştir.

Düşük basınçlı soğuk ve yağışlı havalarda ağrının başladığı veya arttığı; yüksek basınçlı kuru ve sıcak havalarda ise ağrının kaybolduğu veya azaldığı gözlenmiştir. Hava durumuyla ilişkili eklem ağrıları, osteoartrit hastalarında daha yaygındır.

Sağlıklı kişilerde hava durumuna bağlı olarak gelişen romatizmal ağrılar, bir romatizma belirtisi değil daha çok kişinin barometrik değişikliklere gösterdiği kişisel hassasiyet olarak düşünülmelidir.

Read More

Klima Yatağa Düşürmesin

Sıcak havalarda ani ısı değişiklikleri zararlıdır. Anlık ısı farkının 8 dereceyi geçmemesi gerekmektedir.

Mekân içinde ve dışındaki 7-8 derecenin üzerinde ve ani sıcaklık farkı hasta olmayı kolaylaştırır. Özellikle terliyken serin ortama girilmemelidir. Aşırı sıcak, kasları gevşetir. Kişi serin bir havayla karşılaşınca, kas ağrıları ve kas tutulması yaşayabilir.

Sıcak hava, nemle birleştiğinde kalp fonksiyonlarını ve tansiyonu olumsuz etkiler. Vücuttaki aşırı su ve tuz kaybı, hastanın kan basıncında dengesizliğe sebep olur.

Klima Ateşine Dikkat

İyi temizlenmeyen klimalar da hastalık kaynağı olabilir. Klimaların suyu yoğunlaştıran bölgelerinde üreyen çeşitli bakteri ve mantarlar, solunum havasına karıştıklarında gribe benzer ateş, titreme, kas ve eklem ağrıları, yorgunluk ve hâlsizlik gibi şikâyetler ortaya çıkar. Bu şikâyetlere öksürük ve nefes darlığı da eklenebilir. Bazen bulantı, kusma, karın ağrısı ve ishal de görülebilir.

Read More

Karaciğer Yağlanmasına Karşı 5 Etkili Önlem

Ülkemizde her 4 yetişkinden birinde görülen ve tüm dünyada giderek yaygınlaşan karaciğer yağlanması, karaciğerde yapısal ve fonksiyonel bozukluklara yol açıyor. Siroz ve karaciğer kanseri gibi çok tehlikeli hastalıklara neden olabiliyor.

Mevcut kilomuzda yüzde 3 oranında bir azalma bile karaciğer yağlanmasının %35 – %100 arasında gerilemesini sağlıyor. %10 oranında kilo kaybıysa karaciğerde oluşmuş bağ dokusunu bile geriletiyor. Çalışmalar, hastalığa karşı günde en az 1 fincan şekersiz kahvenin faydalı olduğunu ortaya koyuyor.

Karaciğer yağlanmasına karşı aşağıdaki önlemleri alabilirsiniz.

Her gün en az 45 dakika tempolu yürüyün: Özellikle gün boyu oturarak çalışıyorsanız daha fazla risk altındasınız. Gün içerisinde mutlaka hareket edin. Düzenli ve tempolu yürüyüşe çok özen gösterin. Düzenli, tempolu yürüyüş; yağlanmanın önemli ölçüde gerilemesine yardımcı oluyor. Karaciğer yağlanmasında önemli bir mekanizma olan insülin direncinin azalmasını sağlıyor. Uzun vadede kalp ve damar hastalıklarından da koruyor. İmkanınız varsa pilates, aerobik, aletli jimnastik, yüzme gibi aktiviteler gerçekleştirmeye de özen gösterin.

Şok diyetlerden uzak durun: Karaciğer yağlanmasına karşı fazla kilolardan kurtulmak şart. Ancak kesinlikle şok diyetlerden uzak durun. Şok diyetler karaciğer, kalp ve böbreklere zarar verirken ölüme bile yol açabiliyor. Üstelik hızlı, ani kilo kaybı; sanılanın aksine karaciğere yağ asidi akımını artırarak kendi başına karaciğer yağlanmasına yol açabiliyor. Bu nedenle dengeli kilo vermeye özen gösterin.

Mevsim sebzeleri tüketin: Sağlıklı ve dengeli beslenmeyle karaciğer yağlanmasını geriye çevirmek mümkün olabiliyor. Tahıl ve süt ürünlerini içeren ve faydası tescillenmiş Akdeniz diyetini uygulayın. Hayvansal yağlardan, işlenmiş et ürünlerinden, aşırı karbonhidrattan kaçının. Meyveleri mutlaka aşırıya kaçmadan ve posası ile birlikte tüketin. Bol bol lifli gıda alın. Tavuğu derisiyle tüketmeyin. Yemeklere lezzet vermesi için katılan krema – mayonez gibi ürünlerden, hamur işlerinden, unlu – şerbetli tatlılardan ve abur cuburdan uzak durun.

Günde 1 fincan şekersiz kahve için: Yapılan çalışmalar kahvenin içeriğinde bulunan kafeol, kafestol, karweol, polifenol ve melanoid gibi antioksidan ve iltihabı önleyici maddelerin, karaciğerde yağlanmaya ve alkole bağlı karaciğer hasarına iyi geldiğini; sirozu hatta karaciğer kanserini önlediğini ortaya koyuyor.

Bitkisel karışımlara dikkat: Bilinçsiz olarak kullanılan bazı bitkisel ürünler karaciğere zarar verebiliyor. Açıkta satılan, nereden geldiği belli olmayan, içeriği bilinmeyen ve laboratuvar şartlarında sınanmamış ürünlerin kullanılması, karaciğeri iflasa götürebiliyor. Öte yandan Meryem Ana dikeni (slymarin / slybin) içeren bileşikler de karaciğer koruyucu olarak biliniyor. Ancak bu konuda çalışmalar yetersiz olduğu için bir mucize beklememek, her karaciğer hastasına tavsiye etmemek gerekiyor.

Read More

Suni Tatlandırıcıların Kilo Vermeye Faydası Yok

Tüm dünyada milyonlarca insan tarafından kilo almamak veya kilo vermek için yaygın şekilde tüketilen suni tatlandırıcıların işe yaramadığı, aynı zamanda da zararlı olduğu ortaya çıktı.

Kısa adı CMAJ olan dergide yayınlanan makalede 420 bine yakın kişi üzerinde gerçekleştirilen 37 araştırma yeniden değerlendirildi. Değerlendirmede kalori içermeyen aspartam, sukraloz, stevoiside gibi suni tatlandırıcıların, kilo vermeye faydası olmadığı gibi uzun süreli kullanımlarının vücut kitle endeksini, kardiyak ve metabolik riskleri arttırdığı tespit edildi.

Suni tatlandırıcıları kullananlar gibi balık yağı, D vitamini ve besin desteklerini kullananlar da risk altında.

Read More

Şaşılık

Gözlerin birbiriyle paralel bakamaması, her iki göz akslarının paralelliğini kaybederek farklı farklı yönlere bakması durumuna şaşılık denir. Gözlerin biri karşıya bakarken diğeri içe, dışa, yukarı veya aşağı kayabilir. Her iki göz de kayabileceği gibi tek göz de kayabilir.

Şaşılık Neden Olur?

Şaşılığın tek bir nedeni yoktur pek çok farklı nedenden ötürü oluşabilir. Şaşılığın tam olarak neden kaynaklandığı anlaşılamamış olsa da şaşılık göz çevresindeki kasların ve sinirlerin kontrol anormalliği olarak bilinir.

İnsan doğuştan şaşı olabileceği gibi bebeklik, çocukluk ya da hayatın ileri dönemlerinde şaşılık problemi ile karşılaşabilir. Şaşılık kafa travması, ya da gözdeki bir yaralanma nedeni ile de oluşabilir.

Şaşılık bazı durumlarda çok daha ciddi bir hastalığın ya da sağlık probleminin belirtisi olabileceği için en kısa sürede, bir göz doktoru tarafından detaylı olarak incelenmelidir.

Şaşılık Belirtileri

  • Çift Görme
  • Koordinasyonsuz Göz Hareketleri
  • Görme Kaybı
  • Derinlik Hissi Kaybı
  • Baş Ağrısı
  • Gözlerde sulanma
  • Ağrı

Çocuklarda şaşılığın fark edilmesi özellikle şaşılık küçük ve estetik olarak fark edilemeyecek boyutta ise zordur. Kaymanın ilk belirtisi gözlerin aynı noktaya odaklanmamasıdır ancak güneşte bir gözünü kapama, kafasını eğerek veya döndürerek bakma gibi bulgular da gözdeki kayma nedeni ile olabilir. İnsanlar genelde bebeklikte olan kaymanın zamanla düzeleceğini düşünmektedir, ancak bu doğru değildir. Şaşılık hiçbir zaman kendiliğinden düzelmez. Şaşılık belirtileri sürekli veya dönem dönem görülebilir.

Şaşılık Tedavi Yöntemleri

Şaşılıkta erken teşhis ileri dönemdeki kalıcı görme kayıplarını önlemek açısından oldukça önemlidir.

  • Gözlük ya da Kontakt Lensler
  • Enjeksiyon Tedavisi
  • Ameliyat: Ameliyat göz çevresindeki bir veya birden fazla kasın yerinin değiştirilmesi veya kısaltılması ile sağlanır. Operasyon genellikle genel anestezi bazen de lokal anestezi ile ameliyathanede yapılır. Bandaj kullanılmaz, yalnızca gözde birkaç gün süren kızarıklık ve rahatsızlık hissi olur. Hastalar genelde aynı gün taburcu olabilirler.
  • Göz Kapama

Yukarıda belirtilen tedavi yöntemleri, hastanın durumuna tek tek veya kombine olarak uygulanabilir.

Read More

Refraktif Cerrahi Nedir?

Refraktif cerrahi;  gözdeki kırma kusurları olan miyop, hipermetrop, astigmat ve 45 yaş sonrası yakın görme zorluğu olan presbiopinin lazer veya diğer cerrahi yöntemlerle kalıcı olarak düzeltilmesi amacıyla uygulanan cerrahi yöntemlerinin tamamına verilen isimdir. Kısaca miyop, hipermetrop ve astigmat olarak adlandırılan kırma kusurları, retraktif cerrahi ile kalıcı olarak tedavi edilebilmektedir.

Lazer teknolojisi ile uygulanan tedaviler; hastaların gözlük veya kontakt lens kullanma ihtiyacını ortadan kaldırmaktadır. Lazer teknolojisinde hastanın göz yapısına ve kırpma kusuruna göre özelleştirilmiş yöntemler kullanılmaktadır.

Medova Hastanesi’nde başarı ile uygulanan refraktif cerrahi sayesinde hastaların görme kusurları ortadan kaldırılmakta ve kaliteli bir hayat yaşamalarına olanak sunulmaktadır.

Excimer Lazer

Excimer lazer, korneayı (gözümüzün önündeki saydam tabaka) büyük bir hassasiyetle şekillendiren bir dalgadır. Miyop, hipermetrop ve astigmat gibi göz problemlerini birkaç dakikada düzelten ve komplikasyon riski çok düşük olan bir tedavi yöntemidir.

Excimer lazer teknolojisinin, alanında deneyimli ve uzman hekimler tarafından uygulandığı Medova Göz Merkezi’nde ayrıntılı teşhis, etkin ve hızlı tedavi olanağı hastaların hizmetine sunulmaktadır.

Transepithelial PRK (No Touch Lazer)

No Touch Laser, alışılagelmiş lazer tedavi yöntemlerinin aksine ışıkla göze dokunulmadan 30 – 40 saniye içerisinde uygulanan miyop (uzak görme) ve astigmat sorununu ortadan kaldıran bir tedavi yöntemidir. Özellikle korneası ince olan ve kornea yüzeyi normalden daha dik olan olgularda da No Touch Laser tedavisi uygulanabilir.

No Touch Laser tedavi işlemi, sadece anestetik damla damlatılmasıyla yapılır ve uygulama sırasında hasta ağrı duymaz. Bu yöntem kullanılarak yapılan lazer tedavisinde göze herhangi bir cihaz teması yoktur. Hastanın uzak ışık kaynağına 30 – 40 saniye bakması yeterlidir.

Tedavi sonrasında 1 – 2 gün ağrı, ışıktan rahatsız olma ve sulanma olabilmektedir. 2 – 4 hafta içerisinde görme seviyesi tam düzeyine ulaşmaktadır.

Kişiye Özel Planlanmış En Gelişmiş Lazer Teknolojisi ile Kusursuz Görüş İmkanı

Tamamen bilgisayar kontrolünde; bıçaksız olarak uygulanan ve en güvenilir yöntemlerden biri olan femto lasik teknolojisi sayesinde hastalara görüş keskinliğini en üst seviyelere çıkaran bir tedavi yöntemi sunulmaktadır.

Femto lasik tedavisi; gözün en ufak dönüş hareketlerinin tespit ve takip edilebilmesine olanak vererek tedavinin hatasız sonuçlanmasını sağlamaktadır.  Normal kornea kalınlığına sahip hastalara uygulanabilen bu tedavi yöntemi, yüksek görme kusuruna sahip hastalar için de uygun bir yöntem olarak kullanılmaktadır. Femto lasik teknolojisi astigmatı düzeltme olanağı sağlamakla birlikte korne kapağı (korneal flep) komplikasyonu olasılıklarını da en aza indirmektedir. Ağrısız ve acısız bir işlem olmasının yanı sıra tedavi çok kısa bir süre içerisinde tamamlanmaktadır. Aynı zamanda hasta, ertesi gün ya da en geç 30 gün içerisinde tam görme düzeyine ulaşmaktadır.

Femto lasik teknolojisi ile çoğu hasta görmelerindeki düzelmeyi tedaviden hemen sonra fark etmekte ve hızlı bir iyileşme sürecinin ardından günlük yaşamlarına dönebilmektedir.

Kişiye özel bir tedavi olması dolayısıyla her aşaması kişinin göz yapısı ve görüş kapasitesi temel alınarak planlanmaktadır. Bu nedenle, Femto lasik tedavisi ile elde edilen görme keskinliği son derece yüksektir.

Kimlere Lazer Tedavisi Uygulanır?

Lazer tedavisine aday kişilerde; yapılacak ön muayene ve tetkikler neticesinde, aşağıdaki kriterlere uygun kişiler lazerle tedavi edilebilmektedir.

  • 18 Yaşını doldurmuş olması
  • Kornea kalınlığının uygun olması
  • -8 diyoptriye kadar miyopisi olması
  • 6 diyoptriye kadar astigmatı olması
  • +6 diyoptriye kadar hipermetropisi olması
  • Diyabet, romatizma gibi sistematik hastalığı bulunmaması
  • Gözlerinde başka herhangi bir hastalık (kornea sivrileşmesi, göz tansiyonu vb.) bulunmaması
  • Hamile veya emzirme döneminde (ilk altı ay) olmaması

 

Read More