Author medova

CRP

CRP Nedir?

CRP’nin açılımı C-Reaktif Protein’dir. Açlık veya tokluk durumu fark etmeksizin, vücuttaki iltihabı ve iltihabın derecesini ölçen bir kan testidir. İstenildiği zaman yapılabilir, çünkü gün içerisinde değerlerinde bir farklılık meydana gelmez.

CRP seviyesi vücuttaki pek çok hastalığın tespitinde duyarlılığı yüksek bir belirteç olarak kullanılır. Vücutta meydana gelen bir iltihaplanmada CRP değeri artar. Bu durumdan şüphelenen hekim kan testi vasıtasıyla C-reaktif protein seviyenizi kontrol etmek isteyebilir. Fakat CRP testi iltihaplanmanın neden kaynaklandığı konusunda bilgi vermez.

CRP Hangi Durumlarda Yükselir?

Sağlıklı kişilerde plazma CRP değeri çok düşüktür. CRP değerinin yükselmesi vücutta enflamasyon veya enfeksiyon olduğuna, inme veya kalp krizi riskine, yakın zamanda geçirilmiş bir kalp krizine, doku ölümüne veya tümör olabileceğine işaret eder. Ayrıca hekimizine CRP atışına sebep olan hastalığınızın gidişatı hakkında fikir verir. Hastalık teşhisi açısından spesifik bir bulgu değildir yani sadece C-reaktif protein değerinin yükselmiş olmasına bakılarak tanı konulamaz. Tanı konulabilmesi için fiziksel muayene de dahil olmak üzere diğer muayene yöntemleri ve tetkiklerden elde edilen bulgular birlikte değerlendirilir.

Read More

Domuz Gribi Nedir?

İnfluenza A adlı virüsün H1N1 alt tipinin mutasyon geçirerek insanlara bulaşmasıyla artık insandan insana geçen, sıklıkla Ocak ve Şubat gibi kış aylarında görülen, yüksek ateş, öksürük ve boğaz ağrısı, halsizlik, kas ağrıları gibi semptomlarla seyreden, toplumda paçavra hastalığı olarak da adlandırılan son derece bulaşıcı bir solunum yolu hastalığıdır.

Domuz Gribi Belirtileri;

  • Ateş
  • Öksürük
  • Boğaz ağrısı
  • Burun akıntısı
  • Vücut ağrıları
  • Baş ağrısı
  • Titreme, halsizlik
  • Bazı vakalarda kusma ve ishal görülebilir.

Grip İle Nezle Arasındaki Farklar Nelerdir?

Sonbahar, kış aylarında sık görülen soğuk algınlığı, nezle ise 100 farklı virüs ile ortaya çıkar. Grip hastalığından farklı olarak daha hafif ve daha kısa sürede geçer, fazla ateş olmaz.

Domuz Gribi ve Koronavirüs Farkları Nelerdir?

Koronavirüsün ortalama kuluçka süresi daha uzundur. Influenza virüsünün yayılması, genellikle kişide hastalık belirtilerin gelişmeye başladıktan sonra (en sık 3 ile 5 gün arasında) gerçekleşir. Aksine, koronavirüsde bulaştırıcılık, en yoğun olarak hastalık belirtileri başlamadan önce ve hastalığın ilk haftasındadır.

Bugüne kadar alınan verilere göre, yeni koronavirüs hastalığında, şiddetli ve çok şiddetli enfeksiyonların görülme oranı influenzaya göre daha fazladır.

Covid-19’daki koku ve tat alma bozukluğuna genelde gribal enfeksiyonlarda çok rastlanmıyor.

Akciğer tutulumunu, nefes almayı güçleştiren, kandaki oksijen düzeyini azaltan, oksijen ihtiyacını ortaya çıkaran durum; gribal enfeksiyonda eğer çok özel bir durum veya başka seyreden bir hastalık yok ise çok karşılaşılan bir durum değildir.

Domuz Gribi Nasıl Önlenir?

Domuz gribinden korunmanın en iyi yolu öncelikli olarak o hastalığa yakalanmaktan kaçınmaktır. Domuz gribinden korunmak için uygulanması gereken yöntemler;

  • Mevsimsel gribin yoğun olduğu dönemlerde kalabalık ortamlardan uzak durmak,
  • Ortak kullanım alanlarında (iş, ev, okul gibi) kapı kollarını, lavabo başlıklarını sık sık dezenfektanlar ile temizlemek,
  • Hastalığa yakalanmış kişilerle yakın temastan kaçınmak, hatta mümkünse aynı ortamda bulunmamak,
  • Hastalığın daha fazla yaygınlaşmasını önlemek için maske kullanmak ve gerekirse sosyal yaşamdan uzaklaşmak,
  • Evde kullanılan yatak örtüleri, yastık kılıfları, yorgan, çarşaf, havlu vb. kişisel eşyaların temizliğine dikkat etmek ve sık sık değiştirmek,
  • Elleri sık sık yıkamak.

Normal şartlar altında tıp uzmanları, bir yaşından büyük hemen her birey için yıllık grip aşısı yapılmasını önermektedir. Domuz gribi aşısı kullanmak, bu hastalıktan korunmanın en etkili yöntemidir. H1N1 virüsünün evrimleşmesi ve mutasyonlara bağlı olarak sürekli genetiğinin değişmesi sebebiyle domuz gribi tedavisinin kesin bir çözümü yoktur.

Domuz Gribi Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Domuz gribine yakalanan birçok kişi herhangi bir özel tedavi olmaksızın iyileşebilir; ancak H1N1 gribi de dahil olmak üzere grip olan çoğu hasta yalnızca semptomların giderilmesine ihtiyaç duyar. kronik hastalığı olan kişilerde covid 19 da olduğu gibi pnömoni gelişebilir ve hastane yatışı gerekebilir. Domuz gribi belirtilerini hafifletmek ve sürecin daha rahat geçmesini sağlamak için uzman hekim kontrolünde medikal tedavi ile desteklenebilir.

Read More

Çocuklarda Kalp Romatizması

Çocuklarda kalp romatizması 4-15 yaş arasındaki çocuklarda, en sık olarak da 5 yaşında ortaya çıkmaktadır. Hastalık, bu yaş grubundaki çocuk hastalarda iyi tedavi edilmeyen ateşli boğaz enfeksiyonu (tonsillit ya da farenjit) sonrası gelişmektedir. Boğaz enfeksiyonundan yaklaşık 20 gün sonra hastalığın klinik belirtileri ortaya çıkar. Bu klinik belirtiler en sık eklem ve kalp ile ilgili şikayetlerdir. Eklem şikayetleri, birkaç eklemde gezici olarak oluşan şişlik, kızarıklık ve hareketle ağrı şeklindedir ve çocuk genel olarak ayaklarının üzerine basamaz. Kalp tutulumu olan hastalarda ise halsizlik, yorgunluk şikayetleri ön plandadır. Bazı hastalarda da kalp ve eklem tutulumunun yanı sıra göğüs ön duvarında görülebilen ciltte kızarıklık ve el bileğinde ya da dirsekte küçük şişlikler tabloya eşlik eder. Çok nadir olarak ise genellikle boğaz enfeksiyonu geçirilmesinin ardından 3 ay sonra eklem ve kalp tutulumu olmadan beyin etkileniminin bir göstergesi olan ‘kore’ denilen kontrolsüz hareketler ve davranış bozuklukları saptanabilir.

Kalp Romatizması Belirtileri Nelerdir?

  • Ciltte meydana gelen kırmızı renkte döküntü
  • Burun kanaması
  • Nefes darlığı, öksürük
  • Hızlı yorulma
  • Eklemlerde şişlik ve gezici nitelikte ağrı
  • Göğüs ağrısı
  • Kalp ritminde düzensizlik
  • 38 derecenin üzerinde ateş
  • Kol, bacak ve yüz bölgesinde istemsiz oluşan ani hareketler
  • Cilt altında oluşan ağrısız nodüller kalp romatizmasının belirtileri arasındadır.
Read More

Sağlıklı Bir Yaşam Tarzı Kalp Damar Hastalıkları Riskini Azaltıyor

Kardiovasküler hastalıklar (kalp ve damar hastalıkları), dünyada olduğu gibi ülkemizde de ölüm nedenlerinin ilk sırasında yer almaktadır. Türkiye’de her yıl yaklaşık 250 binin üzerinde kişiye kalp damar hastalığı tanısı konuluyor ve bunların 150 bininden fazlası hayatını kaybediyor. Türkiye’de her yıl ani kalp krizine bağlı, yaklaşık 100 bin ölüm gerçekleşiyor. Bu rakam çoğu Avrupa ülkesinden daha fazladır.

Sigara, aşırı alkol tüketimi, aşırı tuz tüketimi, hareketsizlik, dengesiz beslenme ve şişmanlık kalp damar hastalıklarına yakalanma riskini arttıran nedenlerdir. Bu zararlı yaşam tarzı kişilerin %80’ninde kalp damar hastalığı riskini arttırır. Çalışmalar; sigara içilmemesinin, yeterli fiziki aktivite yapılmasının, zayıflamanın, kırmızı etin sınırlı yenmesinin, sebze ve meyve ağırlıklı beslenmenin, alkol tüketiminin azaltılmasının kalp damar hastalığı riskini veya kalp damar hastalığının yan etkilerini önemli ölçüde azalttığını göstermektedir.

Kalp Damar Hastalıklarının Belirtileri Nelerdir?

Kalp damar hastalığında en sık rastlanan belirti, göğüs ağrısıdır. Göğüs ağrısı, efor harcarken ya da istirahatteyken olabilir. Kol iç kısmına, sırta, boğaza doğru yayılabilir. Kalp ağrıları; çenede, sırtta veya mide bölgesinde olabilir. Dakikalar sürebilir. Genellikle istirahat edince geçer.

Özellikle istirahatteyken böyle bir ağrı olur ve uzun sürerse hemen hastaneye gitmek, hastalığın erken tanı ve tedavisi için çok önemlidir. Bu şikayetler kalbi besleyen koroner damarların daraldığını/tıkandığını belirtir. Diğer bir belirti çabuk yorulmadır. Yürürken nefesin daralması, uyku sırasında nefes darlığıyla uyanmak kalp yetmezliğinin belirtilerindendir. Kalpte düzensiz atışlar, çarpıntı nöbetleri, sürekli kalp hızının yüksek olması da kalp yetmezliği ile ilişkilidir. Bu belirtileri gören kişiler, hastanede kontrol edilmelidir. Yürürken bacaklarda oluşan ve yürümeyi engelleyen ağrılar damar hastalıklarının belirtisidir. Kan basıncının yüksekliği de belirtiler arasında yer alır.

Kalp hastalığı bulunan kişilerde bayılma (senkop) yani hastanın çok kısa süreli bilinç kaybı yaşayarak yere düşmesi, daha sonra kendi kendine ayağa kalkması görülebilir. Ani ölümler meydana gelebilir. Bazı kalp hastaları hiç şikayet yaşamayabilir ya da yaşadıkları belirtileri önemsemeyebilirler.

Read More

Sağlıklı Bir Eğitim Dönemi İçin Çocuklarınızın Bağışıklık Sistemini Güçlendirin

Çocuklarımızın eğitim ve öğretim hayatlarında başarılı olmaları, gelişimlerini eksiksiz sürdürmeleri için bağışıklık sistemlerini güçlü tutmamız gereklidir. Özellikle okulların yüz yüze eğitime başladığı bu süreçte hem pandeminin olumsuz etkilerinden hem de kalabalık ortamda olmanın getirisi olan risklerden korunmalarını sağlamak oldukça önem kazanıyor. Bu nedenle uzmanlarımız çocuklarınızı korumak, bağışıklık sistemlerini güçlendirmek için öneriler hazırladı. Siz de bu önerilere hayatınızda yer vererek çocuklarınızı koruyabilir, sağlıklı gelişimlerini destekleyebilirsiniz.

  • Aşı programını tamamlanmalı,
  • Yeterli ve dengeli beslenmeye dikkat edilmeli,
  • Hava değişimlerinin dikkat edilmeli, sıcaklığa uygun giydirilmeli,
  • Hijyen ve sosyal mesafe kurallarının önemi anlatılmalı ve dikkat edilmeli,
  • Uyku düzenine özen gösterilmeli,
  • Teneffüslerde açık havaya çıktığından emin olun,
  • Düzenli muayene ve kontrollerini Yaptırın.
Read More

Akciğer Kanseri’nde Erken Teşhis Ameliyat Şansını Arttırır

Cerrahi, kemoterapi ve radyoterapi dışında akciğer kanseri için uygulanan herhangi bir tedavi yöntemi mevcut değildir. Akciğer kanserinde öncelikli tedavi cerrahi olup tanı gecikmesi, ileri evrede tespit gibi nedenlerle hastaların ancak % 20’si ameliyat şansı bulabilmektedir.

Akciğer kanseri, kanser nedeniyle ölümlerin başlıca nedenidir. Ülkemizin en önemli sağlık problemlerinden birisi haline gelen akciğer kanseri; erkeklerde her yüz bin kişinin 75’inde, kadınlarda her yüz bin kişinin 9’unda görülmektedir.  Tüm kanser ölümlerinin yaklaşık üçte birini oluşturmaktadır. Sigara, yaklaşık % 85-90 oranı ile akciğer kanserine neden olan en önemli etkendir. Akciğer kanseri oluşma riski sigara bırakıldıktan yaklaşık 15 yıl sonra, sigara içmeyen kişilere yakın bir risk seviyesine inmektedir. Asbest ile temas, radyasyona maruz kalma, kronik obstruktif akciğer hastalığı (KOAH), tüberküloz (verem), ailede kanser öyküsü ve ağır metallere maruziyet kanser oluşma riskini arttıran diğer önemli faktörlerdir.

Kanserin hangi türü olursa olsun erken tanı ve tedavi çok önemli. Akciğer kanseri belirtilerinin birçoğunun diğer tehlike yaratmayan hastalıklarda da görülüyor olması akciğer kanseri tanısının gecikmesine ve tedavisinin güçleşmesine neden olmaktadır

Akciğer Kanseri Belirtileri Nelerdir?

Sonradan ortaya çıkan inatçı öksürük veya mevcut öksürük karakterinde değişme, kanlı balgam, halsizlik, göğüs-sırt-yan ağrısı, ses kısıklığı, nefes darlığı, anormal zayıflama, lokalize kemik ağrısı, yutma güçlüğü gibi şikayetler akciğer kanserinin en önemli belirtileridir. Örneğin öksürük veya ses kısıklığı şikayetinin enfeksiyon hastalıklarına bağlanması veya göğüs ağrısının kas ağrısı gibi yorumlanması nedeni ile birçok kanser vakası doktora başvurma gereği duymamakta ve tanı alamamaktadır.

Read More

Skolyoz (Omurganın Yana Eğriliği) Nedir?

İnsan omurgası önden bakıldığında düz bir çizgi halinde seyreder. Skolyoz bu düz olan omurganın yana eğilmesidir.

Skolyoz Belirtileri Nelerdir?

  • Bel ve sırt ağrısı
  • Duruş bozukluğu

Skolyoz Tanısı Nasıl Konulur?

  • Öncelikle bir hastada skolyoz olup olmadığını anlamak için ilk yapılması gereken iyi bir öykü , fizik ve nörolojik muayenedir.
  • Röntgen (Skolyoz grafisi)
  • Myelogram
  • Bilgisayarlı Tomografi
  • MR

Skolyoz Nasıl Tedavi Edilir?

Omurganın 10’ye kadar olan eğrilikleri normal olarak kabul edilmekte olup 20’ üzerinde olan eğrilikler skolyoz olarak kabul edilir. 20’ ve 40’ arasındaki eğriliklerde ortez kullanımı ve fizik rehabilitasyon önerilir. 40’ üzerindeki eğriliklere cerrahi tedavi uygulanır.

Cerrahi Tedavi Yöntemleri

Günümüzde cerrahi tedavide kullanılan yöntem omurgalara vidalar yerleştirilerek eğriliğin düzeltilerek sabitlenmesidir.

Read More

Omurga ve Omurilik Tümörleri Nedir?

Omurga tümörleri  omurga ve omuriliği oluşturan yapıların herhangi birinden gelişebilen tümörlerdir. Bu yapılar kas, kemik, sinir veya omurilik zarından herhangi biri olabilir. Boyun, sırt, bel, kuyruk sokumu gibi omurganın herhangi bir bölgesinde görülebilirler. Omurga ve omuriliğin kendisinden kaynaklanan tümörler olabilir veya vücudun diğer bölgelerinde meydana gelen tümörlerden metastaz (sıçrama) ile ortaya çıkabilirler. 

Omurga ve Omurilik Tümörleri Belirtileri Nelerdir?

  • Ağrı
  • Omuriliğe olan baskıdan kaynaklanan güç kaybı, uyuşukluk, idrar kaçırma

Omurga ve Omurilik Tümörleri Tanısı Nasıl Konulur?

  • Hastadan alınan hikaye ve fizik muayene ö
  • Direkt grafi
  • Bilgisayarlı tomografi
  • MR

Omurga ve Omurilik Tümörleri Nasıl Tedavi Edilir?

Tümörün tipini ve kaynağını öğrenmek için biyopsi yapılması gereklidir. Biyopsi ile tümörün kaynağı ve tipi ortaya konabilirse bundan sonra tedavi de neler yapılacağına karar verilir.

Cerrahi olmayan tedavi yöntemleri takip, kemoterapi ve radyoterapidir. Omurilik basısı semptomlarına neden olmayan ve agresif yayılımı olmayan iyi huylu tümörler aralıklı MR çekimleri ile takip edilebilir.  Kötü huylu omurga tümörleri kemoterapi veya radyoterapiye hassas olabilir. Bu tip tümörlerde kemoterapi veya radyoterapi ile tedavi edilebilir.

Omurganın kendisinden kaynaklanan kötü huylu tümörleri, tesbit edildiği anda genellikle cerrahi tedavi tercih edilir. Amaç, kötü huylu tümörün olabildiğince çıkarılmasıdır. Cerrahi tedavi, tümörün omurga sağlamlığını aşırı derecede bozması ve bunun neden olduğu anormal omurga hareketi olan hastalarda da bozulan omurganın metal implantlarla sabitlenmesi gerekebilir. Cerrahinin gerekli olabileceği bir diğer durum ise tümörün kemoterapi veya radyoterapiye hassas olmaması ve bu tedavilere cevap vermemesi durumudur.

Bazı tümörler için cerrahi tedavi sonrası kemoterapi veya radyoterapi uygulanması gerekebilir. Bu tedavilerin uygulanması da toplam iyileşme süresini etkileyebilir.

Read More

Omurga Kanal Daralması Nedir?

Omurilik beyin sapından çıktıktan sonra omurgadaki omurga kanalı denen ve omuriliği saran kemik yapının içerisinden geçer bu kanal normal erişkinde servikal bölgede 17-18 mm’dir. Bu kanalın yaşla birlikte dejeneratif olarak ya da doğuştan 10 mm’nin altında olması durumuna Spinal Stenoz (omurga kanal daralması) denir.

Omurga Kanal Daralması Belirtileri Nelerdir?

  • El becerisinde azalma (düğme ilikleme, yazı yazma vs)
  • Bacaklarda güçsüzlük ve denge kaybı

Omurga Kanal Daralması Tanısı Nasıl Konulur?

  • Öncelikle bir hastada omurilik kanal darlığı olup olmadığını anlamak için ilk yapılması gereken iyi bir öykü , fizik ve nörolojik muayenedir.
  • Röntgen
  • Myelogram
  • Bilgisayarlı Tomografi
  • MR günümüzde bel fıtığı tanısında kullanılan altın standart tetkiktir.

Omurga Kanal Daralması Nasıl Tedavi Edilir?

Omurilik kanal çapı 10 mm ve altına düşen nörolojik hasar gelişen hastalarda tedavi cerrahidir.

Cerrahin Tedavi Yöntemleri

Omurga kanal darlığı olan hastalarda cerrahide kanal darlığına neden olan kemiğin ve ligamentin kesilerek alınması veya instabilite olduğu düşünülürse o segmentin vidalarla sabitlenmesi gerekmektedir.

Read More

Navigasyon Yardımlı Beyin Tümörü Mikrocerrahisi Nedir?

Beyin tümörleri özellikle yerleşim yeri açısından bazen cerrahlar için oldukça zor ameliyatlar olabilmektedir. Özellikle  kol ve bacakları kontrol eden bölgelerde ya da konuşma veya görme merkezi gibi değerli beyin bölgelerine çok yakın olabilmektedirler.

Artık günümüzde son dönemlerde kullanılmaya başlanılan navigasyon sistemleri ameliyat esnasında cerrahı oldukça rahatlatmakta ve hastalar konuşma yetilerini kaybetmeden ve kol veya bacaklarında felçlik gelişmeden ameliyat edilmekte ve sağlığına kavuşmaktadırlar.

Navigasyon sistemleri, ameliyathanede yapılan beyin cerrahi operasyonlarında, önceden çekilmiş BT, MR görüntülerini kullanarak cerraha ameliyat sırasında gerçek zamanlı olarak yol gösteren yüksek teknolojili cihazlardır.

Navigasyon Hangi Ameliyatlarda Kullanılır?

Kraniyal cerrahide Serebrovasküler, Tümör rezeksiyonu, Biyopsi, Hipofiz, Hidrosefali, Kafa Tabanı, Transnazal, Pediyatrik Nöroşirürji vakalarında Navigasyon sistemi kullanılabilmektedir.

Navigasyon Yardımlı Mikrocerrahinin Avantajları Nelerdir?

Sistem, navigasyon problarının veya operasyonda kullanılan diğer enstrümanların yüksek geometrik hassasiyetle anatomik yapıda nerede olduğunun bilinmesini sağlamaktadır. Kraniyotomi (Kafatası kemiğinin kesilerek açılması) öncesi, tümörün yeri gerçek anatomi üzerinde belirlenir. Cerrahın tümöre ulaşmak için en uygun giriş noktasının bulunmasını, kafatası üzerinde mümkün olabilecek en küçük kesim alanının belirlenmesini sağlar. Kraniyotomi sonrası, tümörü bulmak üzere beyin dokusu içerisinde ilerlerken cerraha yol gösterir. Doğru açıyla, en kısa ve diğer dokulara en az zararı verecek yoldan gidilmesi için cerraha görsel olarak yardımcı olur.

Read More