Author medova

Hacamat Nedir? 

Hacamat, geleneksel ve tamamlayıcı tıpta oldukça tercih edilen tedavi yöntemleri arasında yer almaktadır. Arapça kökenli emmek anlamına gelen hacamat, deriye ufak kesikler veya çizikler atarak, vakumlu kupalar yolu ile negatif basınç uygulaması ile kanın alınmasını amaçlar. Bazı durumlarda deride kesi yapılmadan kuru hacamat denen yöntem de tercih edilir. Hacamat genellikle kafa arkası, omuz, sırt, bel, bacak bölgelerine uygulanmaktadır.

Tarihçesi 5000 yıl öncesine dayanmaktadır. Tarihte bilinen en eski tıp metinleri olarak geçen Eber Papirüsleri’nde (M.Ö. 1550), hacamat uygulamasından bahsedilmekle beraber Mezopotamya uygarlıklarında önemli bir tedavi yöntemi olarak kullanıldığı bilinmektedir.  20. yüzyılda, modern tıbbın gelişmesi ile yaygın olarak ilaç tedavilerinin kullanılması hacamat tedavisinin daha az uygulanmasına neden olmuştur. Günümüzde ise geleneksel ve tamamlayıcı tıbba ilginin artması hacamatın yeniden daha sık kullanılmasına neden olmuştur.

Hacamat Faydaları Nelerdir?

Hacamat, sağlık açısından pek çok faydaya sahiptir.

  • Bu faydaların başında ise vücudun toksinlerini atması ve hücrelerini yenilenmesi gelir. Hacamat kandaki toksinleri, zehirli atıkları, serbest radikaller ve hazır gıdaların verdikleri zararları temizler. Kana detoks uygular. Kişinin kendini daha enerjik hissetmesini sağlar.
  • Hacamat vücudu rahatlatmak için en etkili yöntemdir, stresi azaltır.
  • Hacamat, bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlayarak nezle, grip gibi üst solunum yolu hastalıklarında iyileşme sürecini hızlandırır.
  • Hacamat kronikleşmiş bağ ağrıları, migren vd baş ağrılarının tedavisinde de etkin role sahiptir.
  • Hacamat kas ve bağ dokusundaki esnekliği artırırarak kas iskelet sistemi hastalıklarında fayda sağlar.
  • Hacamat kan damarlarındaki geçirgenliği arttırırak organlara daha fazla oksijen gitmesini doku ve hücre yenilenmesini sağlar. Bu sayede pekçok organın sağlığı ve genel sağlık için fayda sağlar.
  • Hacamat uykusuzluk ve insomni de uyku kalitesini arttırarak fayda sağlar.
Read More

Alzheimer Nedir?

Normal zihinsel gelişme sonrasında hafıza başta olmak üzere zihinsel ve davranışsal işlevlerin kaybı durumuna demans (bunama) denir.

Alzheimer hastalığı hafıza başta olmak üzere diğer bilişsel fonksiyonlarda kişinin günlük yaşam aktivitelerini olumsuz etkileyecek kadar bozulmadır. Yani her unutkanlık Alzheimer hastalığının belirtisi değildir. Özellikle genç yaş grupta görülen unutkanlıklar dikkat- konsantrasyon eksikliğine bağlı olan psikolojik unutkanlıklardır. Alzheimer Hastalığı demans yapan hastalıklar içinde en sık rastlananıdır. Hatta bu nedenle demanslara halk arasında genel olarak Alzheimer hastalığı da denilmektedir.

Alzheimer Hastalığının Belirtileri Kısaca 4A Belirtisi Olarak Adlandırılan Başlıca Bilişsel Fonksiyon Bozuklukları Şunlardır:

  • Amnezi (önceleri yakın hafızada zamanla uzak hafızada kayıplar)
  • Afazi (kelime bulamama, dolaylı anlatma, tekrarlayıcı ifadeler, konuşma tek düze ve sade hale gelir)
  • Agnozi (nesneleri tanıma ve adlandırmada zorlanmalar)
  • Apraksi (önceden yapabildiği becerilerinde bozulma)

4A Belirtisinin Dışında Diğer Kognitif Özellikler;

  • Görsel uzamsal bozulmalar
  • Hesaplama ve dikkatte bozulmalar (para -matematik- saat hesabında bozulma)
  • Yürütücü işlevlerde bozulmalar
  • Planlama (her gün gittiği bir yolu bulmakta zorlanma)
  • Organizasyon (yapacağı bir işte öncelik sırasını karıştırıp işi yapamama, örneğin yemek yaparken öncelik sırasını bilememe)
  • Yargı (değerlendirme yapamama)

Unutkanlık kişinin günlük hayatını (özel, sosyal, iş hayatını) olumsuz etkiliyorsa bu unutkanlık Alzheimer hastalığı olabilir. Alzheimer hastalığında beyindeki etkilenim yaklaşık 10 yıl kadar önce başladığı için bu hastalarda erken tanı çok önemlidir. Bu hastaların bir kısmı toplumumuzda ‘yaşlı’ olarak ifade edilse de ilerleyen aşamalarda yetişkin bir bebek haline gelen hastaların bakımı da zor olmaktadır. Bu bakım sürecinde yaşlı hastalarda unutkanlığı yaşlılık diye geçiştirmemek önemlidir. Yaşlılık unutkanlığında Alzheimer hastalığındaki gibi günlük hayat olumsuz etkilenmez. Alzheimer hastalığı olan hastada unutkanlık başlangıçta basit (eşyaları koyduğu yeri unutma, kapıyı, ocağı açık unuttuğunu unutma, kapıyı kilitlemeyi unutma, anahtarı kapıda unutma) ve masum unutkanlıklar şeklinde olabilirken zamanla kişinin günlük hayatını olumsuz etkileyen hale dönüşür.  Örnek vermek gerekirse yakın zamandaki olayları ve konuşmaları hatırlamaz. Eskileri hatırlamada sorunu yoktur. Zamanla eşyalarını kaybeder, tekrarlayıcı sorular sorar, eşyaları kullanma becerisinde bozulmalar başlar, para – saat  hesabında  bozulmalar , eskiden çok iyi yaptığı  bir yemeği yapmada zorlanma, tamir gibi beceri gerektiren işlerin nasıl yapıldığını hatırlayamama gibi orta düzeyde unutkanlıklar, içinde  bulunduğu  yeri ve yaşadığı zamanı karıştırma şeklinde oryantasyon bozuklukları, kişilik özellikleri duygulanımında değişiklikler,  zamanla  kişinin hiçbir işi tek başına yapamayacağı hale ilerleyebilen unutkanlıklara  dönüşebilir. Bu durumda kişiler yemek yeme, banyo, tuvalet ve öz bakımında bir başkasına bağımlı adeta bir bebek haline dönüşebilir.

Alzheimer Bulguları Nelerdir?

Alzheimer hastalığında yaş ve aile öyküsü en önemli risk faktörleri olmasından dolayı aile öyküsü olan yaşlılardaki unutkanlıklarda daha alert olunmalıdır. Düşük eğitim düzeyi, zihinsel çalışmalar yapmamak, özellikle tedavi edilememiş kronik hastalıklar ve kafa travması Alzheimer hastalığı için risk faktörleridir. Bunun aksine düşük yağlı diyet, fiziksel egzersiz, zihinsel aktivite, antioksidan tdv, östrojen hormonu Alzheimer hastalığına karşı koruyucu faktörlerdir.

Alzheimer hastalığı evrelendirildiğinde;

Hafif evredeki demanslı hastalarda, iş verimliliğinde azalma ve iş arkadaşları tarafından farkedilen performans düşüklüğü varken;

Orta evredeki hasta ev dışındaki bağımsızlığını artık tümüyle yitirmiştir. Ev dışına çıktığında kaybolmalar başlamıştır.

Ağır evrede; bellekte artık sadece parçacıklar söz konusudur. Ev yaşamında bile bir başkasına bağımlı haldedir.

Alzheimer hastalığı bu nedenle tanı konulur konulmaz tedaviye başlanması gereken önemli bir hastalıktır. Beyinde yıpranmanın başlaması belki onlarca yıl önce başlamış olsa da bu hastalarda erken tedavi hastalığın seyrini yavaşlatma ve hasta yakını yükünü azaltmakta çok önemlidir.

Alzheimer Hastalığı Evreleri;

 

Erken Evre

  • Genellikle hastalığın ilk 2-4 yılı,
  • Sık yakın süreli bellek sorunları,
  • Konu/soru tekrarı,
  • Kendini ifade etmede hafif zorluklar olabilir,
  • Yazma ve alet kullanmada zorluklar başlayabilir,
  • Depresyon gelişebilir,
  • Kişilik değişiklikleri eşlik edebilir,
  • Yeni becerilerin öğrenilememesi,
  • Hastalığı inkar etmesi,
  • Sinirlilik ve aldırışsızlık hali olması,
  • Günlük yaşamda dikkatli gözlemcilerin, fark edebileceği aksamalar dışında ciddi bir sorun yoktur.

Orta Evre

  • Genellikle hastalığın 2-10 yıllık dönemidir,
  • Geçmişteki yaşantıların ve öğrenilmiş bilgilerin yavaş yavaş kaybolmaya başlaması,
  • Problemlerle başa çıkmada artan güçlük,
  • İlerleyen bellek bozukluğu çeşitli alanlarda yaşamı etkiler,
  • Yönelimde bozulma, sebep sonuç ilişkisi kurmada güçlük,
  • Kaybolma riski yüksek,
  • Uyku bozukluğu olabilir,
  • Davranışsal semptomlar daha da belirgin hale gelir ,
  • Günlük yaşam aktivitelerinde yardıma ihtiyaç duyar,
  • Bellek sorunları ve konfüzyon daha da belirgi,
  • Yakınlarını tanımada güçlük,
  • Yeni bilgi öğrenemez,
  • Birkaç basamaklı görevlerde belirgin güçlük (giyinme gibi),
  • Yeni durumlarla başa çıkmada güçlük,
  • Delüzyonlar ve paranoya, yakınlarını suçlama(hırsızlık), olmamış olayları olmuş gibi anlatma (hikaye yazma, hezeyan).

İleri Evre

  • Ortalama 1-3 yıl,
  • Geçmiş ve mevcut zaman karışır, yakınlarını tanıyamaz,
  • İletişim ileri derecede bozulmuştur,
  • Düşmeler olabilir, yatağa bağımlı olabilir,
  • Yutma sorunları, inkontinans,
  • Psikiyatrik semptomlar çok daha belirgin,
  • Tamamen bakıma muhtaçtır, genellikle pnömoni ve diğer infeksiyonlara bağlı kaybedilir.

Alzheimer Hastalığının İlk 10 Belirtisi

  • Unutkanlık
  • Yol bulma sorunları
  • Zaman şaşırma
  • Kelime haznesinin azalması
  • Karar verme sorunları
  • Muhakeme yeteneğinin kaybolması
  • Kişilik ve huy değişiklikleri
  • Çeşitli davranış değişiklikleri
  • Olaylara ilgi azalması
  • Günlük yaşam becerilerini yerine getirmekte güçlük

Alzheimer Tedavisinde Onları Yalnız Bırakmayın!

  • Alzheimer hastaları yaşadıkları unutkanlık ile agresifleşebilir, iletişiminizi korumaya çalışın.
  • Alzheimer hastalığı ilerledikçe artan sorunlara karşı hazırlıklı olun, gerekirse destek alın.
  • Alzheimer hastası ile iletişim kurarken doğrudan gözlerine bakın ve adını söyleyin.
  • Basit cümleler kurun, ifadeleri talimat haline getirin.
  • Sabırlı ve sevgi dolu olun.
  • Yaşanan garipliklerden hastanın değil hastalığın sorumlu olduğunu unutmayın.
  • Hastanız için evi güvenli hale getirin.
  • Alzheimer hastalarının tat ve koku duyuları zarar görür, bu nedenle evdeki gıdaları siz kontrol edin.
  • Hastanızın ilaçlarını kullandığından ve düzenli uyuduğundan emin olun.
  • Hekim kontrolünü aksatmayın ve umudunuzu kaybetmeyin.
Read More

Ani İşitme Kaybı

Ani işitme kaybı son 3 gün içerisinde genellikle tek taraflı çınlama, uğultunun eşlik ettiği acil olarak müdahale edilmesi gereken iç kulak kaynaklı bir işitme kaybıdır. İç kulağı ilgilendiren yapılar salyangoz, yarım daire kanalları ve işitme siniridir.

Hafif olabileceği gibi tam sağırlık da görülebilir. Genellikle tek taraflıdır. İşitme kaybı fazla ise geri dönüşü de o ölçüde zor olmaktadır. Kesin nedeni tam bilinmemekle beraber viral enfeksiyonlar, damarsal olaylar, bağışıklık sistemi hastalıkları, ilaçlar ve iç kulak zarının yırtılması olarak sıralanabilir.

Kabakulak, kızamık ve üst solunum yolu enfeksiyonları gibi viral enfeksiyonlar iç kulağı tutarak ani işitme kaybına neden olabilirler. İç kulak tümörleri de ani işitme kaybı ile kendisini gösterebilir. İç kulaktaki sıvı basıncının artışı da zar yırtılmasına neden olarak sağırlık yapar. Sıvı basıncını artıran diğer nedenler başa ya da kulağa alınan darbeler, basınç değişiklikleri ve yüksek volümlü sese maruz kalmak olabilir. Damarsal teoride iç kulağı besleyen damarların daralması ya da herhangi bir nedenle tıkanması önemli bir rol oynar.

Hastalar bazen aniden bazen de birkaç saat ya da gün içerisinde işitme kaybının oluştuğunu fark ederler. Vakit geçirmeden tüm işitme testleri yapılmalıdır. Ani işitme kaybında tedaviye ne kadar erken başlanırsa, başarı şansı o oranda yükselir. İlaç tedavisinin yanında hiperbarik oksijen tedavisi faydalı olabilir. Bazı hastalarda erken dönemde cerrahi müdahale gerekebilir.

Ani İşitme Kaybının Tanı ve Tedavisi

Öncelikle hastaya yapılacak işitme testleri ile ani işitme kaybının varlığı objektif olarak saptanır. Hastanın erken bir süreçte doktora başvurması tedavinin başarısını etkiler. Kişiye ait risk faktörleri de tedaviyi etkileyen diğer önemli bir durumdur.

Tedavide;

  • Hiperbarik Oksijen Tedavisi
  • Kortikosterodiler
  • Antiviral Ajanlar
  • Dolaşım Düzenleyiciler
  • Ödem Azaltıcı İlaçlar
  • Vitaminler
  • Kan Sulandırıcı İlaçlar
Read More

Yumurtalık ve Karın Zarı (Periton) Kanserinin Tedavisi

Yumurtalık kanserinin tedavisinde en önemli ve ilk aşama cerrahidir. Cerrahi tedavide en önemli hedef geride gözle görülebilir hiç tümör kalmayana kadar tüm tümör dokularının özenle çıkarıldığı bir cerrahiyi sağlamaktır. Geride hiç tümör dokusu kalmayana kadar yapılan cerrahi hastalığın tedavi başarısı ile direkt olarak ilişkilidir. Bu cerrahiye ‘Sitoredüktif Cerrahi’ adı verilmektedir. Bu cerrahi esnasında öncelikle karın içi tüm organ ve dokular dikkatli bir biçimde gözden geçirilir. Tümör dokusunun olabileceği tüm bölgeler ayrıntılı olarak  kontrol edilir. Bu esnada karını çevreleyen peritonun her tarafı, karında yer alan ve yağlı bir  doku olan omentum, rahim, yumurtalıklar, kalın ve ince barsaklar, apendiks, karaciğerin kendi-etrafı, mide ve çevresi, dalak, pankreas, safra kesesi, her iki diyafram yüzeyi ve karında yer alan büyük damarların tamamının etrafındaki lenf dokuları (her iki pelvik ve para-aortik lenf bezleri, porta hepatis ve çölyak lenf bezleri) özenle değerlendirilir. Tümörden kuşkulanılan tüm dokular çıkarılır. Bu şekilde yapılan değerlendirme sonrasında devam edilen cerrahi işleme primer sitoredüktif cerrahi adı verilir.

Bu değerlendirme esnasında tümörün tamamının çıkarılamayacağı düşünülürse hastalığın tanısını koymak için biyopsi alınarak ameliyata son verilebilir. Bu durumda hastalığı tedavi etmek, tedaviye yanıtı değerlendirmek ve cerrahi tedaviyi uygun hale getirmek için genellikle 3 kür olacak şekilde kemoterapi verilir. Bu tip tedaviye neo-adjuvan kemoterapi ve bunu takip eden cerrahi tedaviye ise interval sitoredüksiyon denmektedir. Ameliyat öncesi yapılan görüntülemelerde çıkarılamayacak durumda tümör görülmezse laparoskopi (kapalı) yöntemle tercih edilebilir. Bu işlem esnasında karına bir santimlik küçük bir delikten kamera yardımı ile girip açık cerrahiye geçmeden karın içerisini incelenmektedir. Bu sayede açık ameliyata geçilmeden neo-adjuvan kemoterapi kararı alabilmek mümkün olabilmektedir.

Biz merkezimizde hastalarımızın çok büyük bir kısmına (%90) primer sitoredüktif cerrahi uygulamayı tercih etmekteyiz. Bunun temel sebebi bu şekilde yapılan cerrahinin tedavi başarısının daha iyi olduğuna inanmamızdır. Araştırmalara bakıldığında bu düşünceyi destekleyen çok sayıda çalışma mevcuttur.

Primer sitoredüktif cerrahinin over kanseri tedavisinde yararı ve  başarıyı arttırmak için en önemli unsur titiz ve özenli bir şekilde  geride hiç tümör  kalmayacak şekilde tümör dokularının çıkartılmasıdır. Bu hedefe ulaşmak için ameliyatta tümör barındıran  tüm doku ve organları uzaklaştırılmaktadır. Bu ameliyatta total abdominal histerektomi (rahimin alınması), bilateral salpingo-ooferektomi (iki taraflı yumurtalıkların alınması), total infragastrik omentektomi (omentumun tamamının alınması), appendektomi (appendiksin alınması), eğer gerekirse kolon ve ince barsak rezeksiyonları, splenektomi (dalağın alınması), distal pankreatektomi (pankreas kuyruğunun alınması), kolesistektomi (safra kesesinin alınması), total peritonektomi (karın zarının tamamının alınması), diyafram peritonunun çıkartılması, her iki pelvik ve para-aortik lenf bezlerinin  çıkartılması şeklinde işlemleri gerçekleştirilmektedir. Bu noktada bu işlemlerin yapıldığı merkezin bu cerrahiler için yardım gerektiğinde gastroenterolojik cerrahi, cerrahi onkoloji, göğüs cerrahisi ve ürolojik cerrahi gibi branşların bulunduğu, tümör cerrahisi yapan ileri düzey merkez olması hastanın yararınadır. Bizim merkezimiz gerekli branşlar ve ileri düzey yoğun bakım ünitesine sahip olup bu sayede bizim over kanserinin cerrahi tedavisinde ameliyatın sonunda gözle görülebilir hiç tümör kalmayacak şekilde ameliyat ettiğimiz hasta oranımız %90’nın üzerindedir. Bu oran dünyada bu cerrahiyi uygulayan ileri evre cerrahi merkezleri arasındaki en iyi oranlardan biridir.

Hipertermik İntraperitoneal Kemoterapi (HIPEK ya da HIPEC)

Hipertermik intraperitoneal kemoterapi (HİPEK) tedavisi merkezimizde uygulanan tedavilerden biridir. Bu tedavide ameliyat tamamlandıktan sonra karına yerleştirilen tüpler yardımıyla 1- 1,5 saat süre ile kemoterapi ilacı içeren ve 42 dereceye kadar ısıtılmış olan bir sıvının karında devir daim etmesi sağlanır. Bunun için özel bir cihaz kullanılmaktadır. Bu işlemin avantajlarından biri karın içerisine bu işlem sırasında damardan verilebilen kemoterapi ilacı dozuna göre çok daha yüksek doz ilaç verilebilmesidir. İlaç dozu yüksek olsa da sadece karına verildiğinden sistemik toksisitesi yani zararı azdır. Ayrıca bu işlem tam ameliyat sonunda uygulandığından ve bu ameliyatta bütün bölgeler açılmış olduğundan bu sıvı karının her bölgesine ulaşabilmektedir. Ayrıca sıcaklığın da kanser hücreleri üzerinde direkt olarak öldürücü etkisi olduğu gibi aynı zamanda kanser hücrelerini verilen kemoterapi ilaçlarına daha savunmasız hale getirmektedir.

Hipertermik intraperitoneal kemoterapi (HİPEK) ile ilgili çok sayıda çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalar hipertermik intraperitoneal kemoterapi (HİPEK)’nin hem ilk ameliyatta hem de tekrar eden hastalık için yapılan ameliyatta fayda sağladığını göstermektedir. Bu konuyu araştıran çok sayıda çalışma da halen devam etmektedir. Ama yine de halen HİPEK over kanserinin tedavisinde standart olarak uygulanan bir işlem değildir. Biz merkezimizde bu işlem öncesi hastalarımızla ayrıntılı olarak işlemin olası yan etkileri ve faydaları ile ilgili ayrıntılı olarak tartışmakta ve bunun sonucuna göre bu işlemi uygulamaktayız.

Read More

Vulva Kanseri Nedir?

Vulva kanseri, kadın cinsel organının dış yüzey alanında oluşan bir kanser türüdür. Vulva, klitoris ve labia dahil olmak üzere üretra ve vajinayı çevreleyen cilt alanıdır.

Vulva kanseri genellikle vulvada kaşıntıya neden olan bir yumru veya yara şeklinde oluşur. Her yaşta ortaya çıkabilmesine rağmen, vulva kanseri en sık yaşlılarda görülür.

Vulva kanseri tedavisi genellikle kanser dokusuyla birlikte az miktarda kanseri çevreleyen sağlıklı dokunun cerrahi olarak çıkarılmasını içerir. Bazen vulva kanseri ameliyatı tüm vulvanın çıkarılmasını gerektirir. Vulva kanseri ne kadar erken teşhis edilirse, tedavi için kapsamlı bir ameliyata o kadar ihtiyaç azalır. Ayrıca vulva kanserinin erken teşhis için tarama metodunun olmadığını belirtmek gerekir.

Vulva Kanseri Belirtileri

Vulva kanserinin belirtileri şunlardır;

  • Geçmeyen kaşıntı
  • Ağrı ve hassasiyet
  • Adet dışı kanama
  • Renk değişiklikleri veya kalınlaşma gibi cilt değişiklikleri
  • Ele gelen kitle, siğil benzeri şişlikler veya yara (ülser)

Vulva Kanseri Türleri

Vulva kanserinin türü yapılacak tedaviyi belirlemektedir. Bu nedenle izlenen lezyondan alınacak biyopsi ve patoloji sonucu tedavi için en önemli ilk aşamadır.

  • Vulvar Skuamöz Hücreli Karsinom: Bu kanser vulvanın yüzeyini kaplayan ince, düz hücrelerden köken alır. Çoğu vulva kanseri skuamöz hücreli karsinomlardır.
  • Vulvar Melanom: Bu kanser türü vulva derisinde bulunan pigment üreten hücrelerden köken alır.

Risk Faktörleri

Vulva kanserinin kesin nedeni bilinmemekle birlikte riski artıran faktörler şunlardır;

  • Artan yaş: Vulva kanseri riski yaşla birlikte artar, ancak her yaşta ortaya çıkabilir. Ortalama tanı yaşı 65’tir.
  • İnsan papilloma virüsüne (HPV) maruz kalmak: HPV vulva kanseri ve rahim ağzı kanseri dahil olmak üzere birçok kanser riskini artıran cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyondur.  Cinsel yönden aktif pek çok genç nüfus  HPV’ye maruz kalır , ancak çoğu kişide HPV enfeksiyonu kendi kendine geçer. Bazıları için enfeksiyon hücre değişikliklerine neden olur ve gelecekte kanser riskini artırır.
  • Sigara içmek: Sigara içmek vulva kanseri riskini artırır.
  • Zayıflamış bir bağışıklık sistemine sahip olmak: Organ nakli geçirmiş olanlar gibi bağışıklık sistemini baskılamak için ilaç alan ve HIV gibi bağışıklık sistemini zayıflatan rahatsızlıkları olan kişilerde vulva kanseri riski artar.
  • Vulvada kanser öncülü durum olması: Vulvar intraepitelyal neoplazi, vulvar kanser riskini artıran kanser öncesi bir durumdur. Vulvar intraepitelyal neoplazi vakalarının çoğu asla kansere dönüşmez, ancak az sayıda invaziv vulvar kanseri haline gelir. Bu nedenle doktorunuz anormal hücreli alanın çıkarılması için tedavi ve periyodik takip kontrolleri önerebilir.
  • Vulvayı tutan bir cilt rahatsızlığına sahip olmak: Vulva derisinin incelmesine ve kaşınmasına neden olan liken skleroz, skuamoz hiperplazi vulva kanseri riskini artırır.

Vulva Kanserinden Korunma

Cinsel yolla bulaşan enfeksiyon (özellikle HPV) riskinizi azaltmak için;

  • Cinsel yaşam esnasında prezervatif kullanmak yararlı olabilir. Prezervatifler, HPV’ye yakalanma riskinizi azaltabilir, ancak buna karşı tam olarak koruma sağlayamaz.
  • HPV aşısı çocuklar ve 50 yaşına kadar yetişkinler  vulva kanserine neden olduğu düşünülen virüsün suşlarına karşı koruma sağlayan HPV aşısını düşünebilir.
Read More